Esed’den kurtulanları Kemalistler yakalıyor
Boraltan Köprüsü ve Bolu Faciası…
Bolu Belediye Başkanı, mültecilere ayni ve nakdi yardımı kestiğini açıkladı.
Seçim vaadiymiş!!!...
Genel seçimlerde de vaat etmişlerdi.
Esed zulmünden kurtulanlar Bolu’da Belediye Başkanına yakalandılar.
Stalin’den kaçanları da ‘Millî Şef’ Boraltan Köprüsü’nde yakalamıştı.
Engin sinesini mazlumlara sığınak yapmış, düşmanına dahi merhametli davranmış Anadolu’nun utancı Başkan…
Irkçılığın, nefretin vesikası…
Esedler, Natenyahular da aynısını yapmıyor mu?
Bunlar nerede yetiştirildiler? Apayrı, kapkaranlık…
Toplumun genleriyle oynuyorlar.
Faşist söylem ve eylem birlikteliğinin sınırı yok.
Arakan’da ateşe atılan Müslümanların kurtarılmasını “Bırakın yansınlar diyerek engelleyen Budist rahiplerin yoldaşları…
Sovyetlerden kaçıp Türkiye’ye sığınan 195 Azerbaycanlıyı 6.8. 1945’te zalimlere teslim edip onların Iğdır’da Aras nehri üzerinde Boraltan Köprüsü’nün öte yakasında kurşunlamalarını seyreden Kemalist rahipler…
Azeri şair Elmas Yıldırım, bu faciayı “Dönek Kardaş” şiirinde şöyle anlatır.
“Türk denince özü sözü mert olur,
Dost deyince ayrılmaz bir fert olur,
Kardeş deyip dara düşsem, sığınsam,
Şimden geru bu bana bir dert olur.
Ben ne diyem bu vefasız dağlara,
Öz kardaşı dönek olan ağlara!
(…)
“Bizi siz öldürün, vermeyin Rus’a,
“Yakışmaz Türklüğe, sığmaz namusa…
“Vahşete göz yumup silkmeyin omuz,
“Bizi siz öldürün, varsa suçumuz…
Ne kadar hazin ve korkunç bir durum!
Mültecilere çelme takanların, PEGİDA, Altın Şafak’ın Türkiye şubeleri gibiler.
Halbuki Türkülerimizi şarkılarımızı dinlemiş, anlamış, özümsemiş olsalardı böyle pespaye olmazlardı.
İşte Kırıkkale’nin şu bozlağında dostluk, yiğitlik, insanlık dersi:
“ Dinek Dağı yeni geldim gurbetten
Başım halas olmaz kazadan dertten
Adama kemlik mi gelir mert oğlu mertten
Kötülerin gölgesi olmaz dalı olmaz
Yiğit olan ata biner atlanır
Yiğit olan her cefaya katlanır
Yiğit gölgesinde yiğit saklanır
Kötülerin gölgesi olmaz dalı olmaz
Meydanda deşinir yiğidin atı
Her nere gitse de söylenir methi
Altına batırsan ey'olmaz kötü
Aslı kara demir, mücevher olmaz”
Evet…
“Yiğit gölgesinde yiğit saklanır
Kötülerin gölgesi olmaz dalı olmaz.”
Katranı kaynatsan olmaz şeker…
Bu kafayı iyi tanıyoruz. Bu kafa ‘o kafa’… Yıllarca milletin ensesinde boza pişirdiler. Peygamber Efendimizi ‘Arap Mustafa’, ümmeti de ‘çağdışı, yobaz, örümcek kafalı’ diyerek aşağılamaya kalıştılar. Başörtülü kızları birincilik kürsülerinden yaka paça indirdiler, okul önlerinde saçlarından tutup sürüklediler.
Mültecilere yaptıkları da bundan farklı değil. Çok iyi tanırız bu kafayı.
Değiştiler (!)
Elleri kırbaçlıydı şimdi başları takkeli…
‘ Köhnemiş kitap’ dedikleri Kur’an –ı Kerim’i öpüp başlarına koyuyorlar; FETÖ’ce bir taktik.
‘Ilımlı İslam’ safsatasının yeni tiplemesi.
Kendilerini ‘muhafazakar- dindar’ olarak takdim eden bazı ahmaklar da sanki yıllardır ırkçı- Kemalist zulme maruz kalmamışlar gibi bu Faşist anlayışın bayraktarlığına soyundular.
Zalimler, milletten özür dilemediler, yaptıklarından hiç pişmanlık duymuyorlar; aksine “Elimize fırsat geçtiğinde sizleri mağdur edeceğiz.” demekten çekinmiyorlar.
Şimdi Kur’an- ı Kerim öpüp başlarına koyuyorlar.
Kimi kandırıyorlar?
Başörtüsü zulmü, nefret söylemi… PEGİDA, Altın Şafak, Budist rahipler, Tek Parti mezalimi, Boraltan Köprüsü… Faşizm…
Halk bilgesi, bozkırın tezenesi, Neşet Ertaş diyor ki :
“ Yar hoyrata tatlı kelam eyleme
Hoyrat olan dil kıymeti bilemez
Kargayı bağına koyup aleme
Karga olan gül kıymeti bilemez.”
Bu milletin dertleriyle dertlenmeyen, milletiyle hemhal ol(a)mayan bu milleti bilemez. Gider, zalim Esedlerin, Sisilerin, Netanyahuların, Siyonist – Haçlı İttifakının dilli düğü olur.