Esed/ 'mültecifestivali'
Suriyeli Çalışmacılar…
Suriyeliler mülteci değillermiş; çalışmacılarmış.
Suriye’de neler
oluyor?
Suriyeliler niçin
Türkiye’ye geliyorlar?
Suriye’de katliam yokmuş, bunlar da “tiyatro” imiş…
Dört dörtlük plan
“Geriye dönülecek!
Geriye dönme vaziyeti al!
Geriye dön!”
Gir oyna, çık oyna…
Vur patlasın, çal oynasın!..
Suriyelileriniki
yıl içinde davulla zurnayla ülkelerine nasıl gönderileceği
uzun ve bilimsel araştırmalar
sonunda, bilimin aydınlığında tek tek belirlenmiş.
Esed’le oturulup
konuşulacakmış:
“Durum böyle böyle…”
Bilimin aydınlığında her
şey çözüme kavuşturulacakmış.
Tabii ki bilime ve insana
değer veren Esed de bu bilimsel çalışmalara canı gönülden destek verecekmiş.
ABD, Rusya, Avrupa da pılısını pırtısını toplayıp arkalarına bile
bakmadan tıpış tıpışbölgeyi terk
edeceklermiş.
Esed’le oturulup konuşulduğunda kim itiraz edebilirmiş ki?...
Zaten böyle olmayacağını bileselertezkereye asla “hayır”
demezlermiş.
Suriye’de ne varmış?
İç savaş mı varmış?
Şehirler bombalanıp Suriyeliler
enkaz altında mı kalmışlar?
Milyonlarca Suriyeli mülteci mi olmuş?
Terör örgütleri şehirleri rehin
mi almışlar, Türkiye’ye mi saldıracaklarmış?
Esed’inkonfetilerinibomba
gösterenler,Esed aydınlanmacılığının düşmanı, Esed karşıtı eylemlerin
odağıymışlar.
“Çalışmacıların”
asgari ücret altında ezilmelerine, çok acımasız koşullarda, insani olmayan
koşullarda emeklerinin sömürülmesine asla izin veremezlermiş.
İşte bilimin
aydınlığından notlar:
Özellikle sınır boylarında, güneyde, Suriyelilerden, Afganlardan
şikayet ediliyormuş.
Onların bir
kabahati yokmuş.
Onları buraya getirenlerinkabahati varmış. (Türkiye, getirmiş. Esed ve yoldaşlarının bir hatası kusuru yokmuş.
Türkiye’nin düşmanca dış politikası bu hale getirmiş.)
Önce hemen karşılıklı büyükelçiler atanmalıymış.
Türkiye büyükelçisini çektiği için özellikle Suriyeliler
Türkiye’ye çalışmacı olarak gelmeye başlamışlar…
Suriye'de, Türkiye'de
büyükelçiliklerin açılması yeterli değilmiş.
Buradan gidecek olan Suriyelilerin evi yok, okulu yok, hastanesi
yok, kreşi yokmuş. (Bunları neden
olmadığıyla ilgili bilimsel araştırmalar yoğun bir şekilde devam ediyormuş. Acaba
bunlar neden yok? Belki uzun süre şehirlerde yaşanmadığı için bakımsızlıktan ya
da yağmurdan, yelden, selden yok oldular, belki de birileri yerine AVM ya da
otel yapmak için yaktılar…) Bunlar yapılacakmış. Avrupa Birliği'nden sağlanacak
fonlarla bunların tamamı yapılacakmış. Yol, okul, köprü, kreş, hastane, hepsi
yapılacakmış.Bu yepyeni bir projeymiş.
Çalışmacıların(Esed
düşmanları buna “mülteci” diyorlarmış)
davula, zurnayla kendi ülkelerine gittiklerinde can ve mal güvenliğininolması lazımmış, yeni bir saldırıya muhatap olmamaları
lazımmış.Bunun da altyapısını oluşturacaklarmış, sözleşmesini
imzalayacaklarmış.(Burada sanki Esed can ve mal güvenliğini sağlayamıyor,
anlamına gelecek bir dil kullanılmış, Bu ifade Esed’e iftiraya yol açabilir.)
Bunların çalışmalarılazımmış. O zaman, Türkiye’deki sanayicilere,
iş dünyasına: “Gidin kardeşim
Suriye'de bu bölgelerde fabrika kurun.' Eskiden fabrikalar vardı zaten. ‘Kurun,
sizden vergi almayacağız.” diyeceklermiş.
Tek şartları varmış; kazandıkları parayı Türkiye'ye
getirmeleriymiş. Bu kadarmış.
Bu kadarcık da
olsun canım!..
Emin olunsunmuş kısa süre içinde fabrikalar kurulurmuş bu teşvikle
ve bu insanlar niye Türkiye'de asgari ücretin yarısına ve sefalet içinde çalışsınlarmış?
Bunu duyanSuriyeli
çalışmacılar: “Bunlar olursa zaten biz hiç burada kalmayız. Kendi toprağımıza gideriz.” diyerek sevinç
gözyaşları dökmüşler. Esedli çözüminsani
bir çözümmüş. Zorla yaka paça tutup da göndermeyeceklermiş.
Onları ateşin içine de atmıyorlarmış. (Orada ne ateşi varsa?)
Herkesi insani koşullar altında kendi ülkesine göndereceklermiş. Bu çözümün de gidilen
her yerde anlatılması gerekiyormuş.
Türkiye’de 18 Ekim milatmış; Esed karşıtları için hemen
soruşturmalar açılacakmış.
Türkiye’den özür dileyen bildirici büyükelçiler de “korkak
avcılarmış.”
Esed, kırmızı halıları yollara sermiş,kollarını açmış bekliyormuş.
Sahile Aylan Bebeklerin cesedi vurdu…
Gökten üç ..a düştü…