Eş zamanlı yeni dizayn alanı
ABD, “Büyük Ortadoğu Projesi kapsamındaki planlarını”, İsrail'in gayrı resmi liderliğinde Arap ülkelerinin yakında resmen kuracağı Arap NATO’suna bırakıyor ve bölgeden tamamen elini çekmeden ağırlığı farklı bir alana kaydırıyor. “Karayipler Havzası”
Öncelikle bu tespitin sahadaki emarelerine bakalım ardından da ABD’nin eş zamanlı yeni hedefine... Büyük Ortadoğu Planı çerçevesinde Suriye topraklarında kukla bir devlet kurma hedefinde olan ABD bu konuda sona gelmiş durumda. DEAŞ piyesi ile PKK/YPG’ye devredilen topraklar üzerinden Suriye rejimi ile çoktan özerklik pazarlığına başlayan ABD, diğer taraftan Suriye’de İran etkisini kırmak adına da Rusya ile mutabık kalmış gözüküyor. İsrail’in Suriye’de ki İran hedeflerine yaptığı saldırılar sırasında S-300 hava savunma sistemlerinin devre dışı bırakılması bunun en net emarelerinden birisi. Diğer taraftan gerek İsrail gerekse ABD yöneticilerinin mevcut Suriye yönetimine dönük söylemlerinin bariz şekilde yumuşadığını görmek mümkün. Her ne kadar geçtiğimiz hafta içerisinde Soçi’de düzenlenen toplantıda Suriye’nin toprak bütünlüğü noktasında ortak söylemler ortaya çıkmış olsa da, Rusya PKK/YPG için yine terör örgütü ifadesini kullanmadı. ABD ve Rusya karşılıklı menfaatlerinin korunması noktasında bir federasyon veya konfederasyon başlığı altında bu bölgelere “özerklik” verme konusunda mutabık kalmış gibi gözüküyor.
Diğer taraftan ise İsrail liderliğini “Küre İttifakı” ile kabul etmiş olan Arap ülkeleri, Arap NATO’su ile ABD’nin “vekil ordusu/orduları” olmaya hazırlanıyor. Hedef ise belli; İsrail’in güvenliği bahaneli, Suriye’de istenilen sonucu elde etmek adına engel gördükleri ülkeleri hedef almak, Akdeniz paylaşımında taraf olmak.
ABD bu dizaynı büyük ölçüde yaptıktan sonra bölgedeki odaklanmasını azaltıp kontrolü vekillerine bırakarak eş zamanlı başka bir dizayna daha başladı. Bu dizayn alanı Venezzuela ile başlayan Latin Amerika ülkeleri. 1973 yılında Şili’de yaşanan hükümet darbesi ile başlayan sürecin benzeri bir senaryo yeniden sahneye konuluyor. Ancak bu defa süreç daha yıkıcı sonuçlarla neticelenecek gibi gözüküyor. Latin Amerika ülkelerinde Venezuela ile başlatılan süreç burada sınırlı kalmayacaktır. Zaten şimdiden Nikaragua ve Haiti’de başlayan hareketlenmeler basına yansıyor.
Burada herkesin beklediği gibi “sol” yönetimlerin devrilmesi gibi bir hedef olduğunu düşünmemek gerekiyor. İdeolojilerden bağımsız şekilde ABD’nin hedeflerini uygulayabilecek her ideolojinin temsilcisi partner olarak kullanılabilir. İdeoloji veya toplumsal sınıf ayırt edilmeden karşı duran herkes hedef olacaktır ve karşı durmayan, biat eden herkes kukla yönetim adayları ve ortakları...
Venezuela ile başlayan süreç Latin Amerika ülkelerini büyük bir çatışma ortamının eşiğine getirmiştir ve burada bulunan ülkelerin bu ortamdan kendilerini korumaları çok zor gözüküyor. Yakın zamanda her zaman uyguladıkları senaryoları birçok bölge ülkesinde görmeye başlayacağız. “Barışçıl gösteriler”, “Polis halka ateş açtı”, “Diktatör yönetim halka zulmediyor” vs... Devamında ise yönetimlerin değişmesi ile sonuçlanan süreçler ve uzun yıllar istikrar sağlayamacak olan ülkeler!
ABD dünyanın dört bir yanında, figüranları yerel halklar, aktörleri devşirdikleri sözde liderler olan senaryolar ile hedeflerine ilerlemeye devam ediyor. Ölenler figüranlar, kazananlar sözde aktörler oluyor ama hedefine ulaşan daima ABD ve ABD’yi de yöneten akıl...