Erzurum'dan dönüş yazısı
Yeğenim
Abdulkadir’in düğünü için hasretini çektiğimiz memleketim Erzurum'a bir
seyahat gerçekleştirdik. Otobüs kaymak gibi yollarda değil, adeta hatıralar
mahzeninin dolambaçlarında ilerliyordu ve itinayla her hatıranın kapısını
çalıyordu… En harika makine olarak yaratılan hafıza, sergüzeşt-i hayat
manzaralarını sanki cama yansıtmış ve ben dışarıyı değil onları izliyordum… Belki hatırlamakta hafıza için bir şükürdü…
Yol boyunca okudum ve sanki cama yansıyan hatıraları hatırlamaya şükrettim. Evet, insan anı yaşar ama hatıralarla nefes
alır çünkü elemleri gitmiş lezzetleri kalmıştır.
Erzurum’a
vardık, kardeşim Betül ve eniştem Uğur bizleri muhabbetle karşıladı. Sokakların kimliği olan evler değişmiş,
yapılan sağlam binalar ve şehir düzenlemesi ile Erzurum yepyeni bir kimliğe
kavuşmuş. En son Kırkıncı hocamın cenazesinde gitmiştim fakat pek
dolaşamamıştım. Bu gidişimizde kendimi farklı bir şehirde buldum. Doğup
büyüdüğüm Erzurum maneviyatını muhafaza ederek modern bir görünüme kavuşmuş.
Şehirleri ve hayatı güzelleştiren işini güzel yapan insanlardır. Allah’ın her
şeyi hikmetli ve güzel yaratmasının bir hikmeti de; insanoğluna ne yaparsanız
yapın ama güzelini yapın hatırlatmasıdır.
Erzurum’un toparlanması için ilk
serumu rahmetli Özal vermişti... Şimdi kahraman reisimiz Erdoğan, Erzurum’un
ayağa kalkması için aşk ile hizmetler verdirmiş, sahipsiz olmadığını vesile
olduğu eserlerle ortaya koymuş. İnşallah şehri yönetenler aynı heyecanı göstermekten geri
durmazlar zira bakım ve onarım isteyen çokça yol mevcuttu. Eksiklere rağmen,
göz dolduran değişim, diğer eksiklerin de giderileceğini gösteriyordu...
Erzurum’u
sahipsizlikten kurtaranlara bu olumlu değişiklik bile bir dua olacaktır. Özal
ve muhterem Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın vazifelerini güzel yapması
Erzurum’u keyifle yaşanacak hale getirmiş. 80’lerde kaçarcasına gittiğimiz
Erzurum, muhteşem değişimiyle, imkânlarıyla kucak açmış, hadi gelin der
gibiydi. Abdurrahman Gazi’ye babam ve kardeşim Mahmut’la yaptığımız ziyarette,
Palandökenlerin çıplak göğsünde uzun yıllar verilen emekle oluşan küçük küçük
ormanların dağın heybetine renk katmış olmasına da şahit olduk. Çocukken dağa
baktığımızda sadece ağaç olacak türbenin kavakları gözüküyordu.
Erzurum’dan
akşamları babamla, kardeşlerim ve yeğenlerimle yaptığımız Risale-i Nur dersleri
ve yıllardır laborant olarak hastanede sağlık sektörüne hizmet eden ve bir
türlü kadro alamamış yüksek okul mezunu kardeşim Abdurrahman ile yaptığımız
sohbetler ve gelinimiz Arzu Hanımın muhteşem kadayıf dolmalarının unutulmaz
tadıyla döndük. Dönüşte uçakta gördüğümüz her kesimden insanla bu memlekette
uçağa binmemiş bir kimsenin kalmadığına da bir kez daha şahit olduk... Önceleri sadece varlıklı insanların
yaşadığı rahatlığa on dokuz yıldır herkes kavuşur olmuş. Allah Erdoğan’dan
ve görevini titizlikle yapan devlet görevlilerinden razı olsun.
Gereken bir teşekkür
Seyahatten
önce yaptırmam gereken küçük bir operasyonu pandemi nedeniyle kaç kez hastaneye
gitmeye niyetlendiğim halde sanki gizli bir el ile engellendim. Belki de işini
güzel ve titiz yapan eller için bekletilmiştim.
Erzurum’a gittiğimde, kıymetli dostum ve güzel yürekli insan Prof. Dr. Atilla Eroğlu’nu da ziyaret etmeyi düşünmüştüm ve sağ olsun kendisi de davet etmişti. Atilla Beyi ziyarete gittiğimde, Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinin Erzurum gibi asık suratı bıraktığına ve her yönüyle insanı memnun edecek bir hale geldiğine şahit oldum. Yıllar önce rahatsızlığım nedeniyle yatıp, tedavi gördüğüm Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesinden eski eser kalmamış, yeni Türkiye ve yeni Erzurum’a yakışır bir hale gelmiş. Bu durum bile Türkiye’de ki gelişimin sadece batıda olmadığına, her yerde mevcut olduğuna büyük bir delil olmuş.
Atilla Bey, ameliyat yoğunluğunu ve tempolu geçen günleri, hastaları sağlığına kavuşturmanın verdiği mutluluğu gözlerinin içi gülerek anlattı. Zaten aşk ile yapılan her iş insanı yormaz mutlu eder. Sohbet arasında Atilla Beye küçük bir sağlık problemimden bahsettim. Sağ olsun inceledikten sonra; yarın gel Allah’ın izniyle hallederiz dedi. Ertesi gün kendimi Türkiye’nin en genç yaşta profesörü olmuş Atilla Eroğlu’un usta ellerine teslim ettim ve küçük bir operasyonla sağlık problemimden kurtulmaya vesile oldu. Başta Prof. Dr. Atilla Eroğlu kardeşime ve Dr. Hilmi Keskin ve de Sorumlu Hemşire; Zeynep Başkapan’a şükranlarımı sunarım, sağlık ve başarılarının devamını dilerim, sağ olsunlar, var olsunlar…