Erzurum'da kayan yıldız
Sanırım 2005 yılı olmalıydı. Ay Vakti Dergisini ziyaret etmiştim. Daha önce telefonla görüşmemizde derginin genel yayın yönetmeni şair-yazar Dr. Şeref Akbaba Hocamız, yazarlarımızla Üsküdar’da bir yemek yiyeceğiz, seni de bekleriz, demişti. O yemekte Şeref Hocanın Erzurum’dan da bir misafiri vardı. Dr. Ali Kurt..
Üsküdar’ın bir
tarafı denize diğer tarafı Anadolu’ya bakan o mekânında Dr. Ali Kurt Bey’i tanımıştım.
Yemekte hatırladığım kadarıyla şair Nurettin Durman üstadımız ve ismini şimdi
hatırlayamadığım başka arkadaşlar da vardı. Sonraki zamanlarda ortak
noktalarımızın çok olması nedeniyle birbirimizi çok sevmiştik, aramış,
sormuştuk. Serbest edebiyatçı, serbest tarihçi serbest kültür işçileri
gibiydik. Bu vasıflarımızdan dolayı akademik hayatı da ertelemiştik. Yabancı
dil sınavlarına iyi hazırlanamadığımızdan dolayı bu durumdan hep şikayet
ederdik.
Ben yurt
dışında iken (İran-Tahran) Dr. Ali Kurt Hocamız beni bir gün aramış, yabancı
dil sınavını verdiğinin müjdesini vermişti. Çok mutlu olmuştum. Belki de o müjdenin etkisiyle Erzurum’u, Ali
Kurt hocamızı ve diğer dostlarımızı özlemenin etkisiyle Türkiye-İran Aşıklar
Şöleni’nin ikincisini Erzurum’da gerçekleştirmek üzere yola çıkmış. Tahran’dan
Tebriz’e gitmiş. Orada Tebrizli Şairlerimizi, ozanlarımızı alıp Erzurum’a
gitmiştik. O günleri yâd edince hasret gözyaşları dökülüyor gözlerimizde.
Ali Kurt
hocamız diğer akademik yükümlülüklerini de yerine getirerek çok kısa bir zaman
zarfında profesör olmuştu. Yaptığı araştırmaları; onu Türkiye’nin önemli
patologlarından biri yapmıştı.
Normal
şartlarda sosyal bilimler alanında müktesebatı olanlar edebiyat, sanat, tarih
alanına merak duyar bu sahada araştırma yazıları yazarlardı. Ama Ali Kurt
Hocamız tıbbiyeli olarak edebiyat, coğrafya, tarih ve kültürel öğeler alanında
birçok makale kaleme aldı. Gazetelerde köşe yazıları yazdı.
Dr. Ali Kurt
Hocamız, bana hep takıldığı, ama doğrusunu söylemek gerekirse benim için de üzüldüğünü
ifade eden bir sözünü tahattur edeyim.
“Yahu
kardeşim insanlar asker kaçağı, sen doktora kaçağısın. Hallet şu işi” derdi.
Erzurum
Tarih Derneği başkanlığı dönemi… Ali
Kurt hocamızdan önce zengin, varidatlı biri bu dernekte başkandı. Ali Bey de
başkan yardımcısı idi. Bir gün Tarih derneği başkanı vefat etmiş. Ve onun
çocukları Ali Hocayı dernek merkezine çağırmıştı. “Efendim, malumunuz babamız
vefat etti. Şimdi onun mirasını paylaşacağız. Bize falanca yerde binalar,
gayr-ı menkuller, ev ve dükkânlar kaldı. Size de “bu dernek ve evrakları”. Haydi,
kal, sağlıcakla…”
Hakikatte
Ali Hoca’nın para ve pul ile bir işi yoktu. O, ilim ve irfan ehliydi. Kaç
öğrenciye burs verir, kaç yolcuya yardımcı olmuştu. Ailesi bile çoğunu bilmezdi
bunların. Erzurum’la ilgili bir faaliyet olsun Ali Kurt hocamız muhakkak bir
düşünce ile oraya artı katkıda bulunurdu.
Onunla
İstanbul’da bir görüşmemizde Efsane Nehir Fırat kitabı için çalışmalar
yaptığımı söylemiştim. O da Muhakkak Erzurum’a gel. ‘Dumlu Baba’ya çıkalım,
orası Fırat’ın ilk kaynağıdır. Ondan sonra kitabı hazırla, demişti. Bazen
şartlar bizim istediğimiz gibi gitmez ya bizim kitap meselesi de öyle olmuştu. Erzurum’a
gidemedim. Kitap bittikten sonra Erzurum’a gitmiştim. Orada yine çok sevdiğim
dostum merhum Mahmut Balcı’nın organizesiyle Üniversite kitapevinde imza günü
olmuştu. Erzurum’da sanat ve edebiyat camiasından pek çok dostumuz imza günüde
vardı. Efsane Nehir Fırat kitabımız da şiddetli eleştirilere maruz kalmıştı. Eleştirilerin
başında neden Erzurum, Fırat ile ilgili bir kitapta yoktur.
Eleştirilere
kısmen de olsa şöyle cevap vermiştim: “ Fırat, Erzurum’u değil Erzurum Fırat’ı
beslemektedir.” Belki de bu cevabımız
yetersiz olmuş, sözü Dr. Ali Kurt hocamız almıştı.
“Kıymetli
arkadaşlar, hocamız benim davetim
üzerine Erzurum’a geldi. Burada eksik bıraktığı çalışmayı gidermek için yarın
Dumlubaba Dağına çıkacağız demişti. Orada bazı çekimler ve fotoğraflamalar
yapacak. İkinci baskıda bu söylediğiniz ve tartıştığınız konuların hepsi
kitapta yer alacak inşallah. Çoğunu Eyyüp Hoca not alıyor zaten“ demişti.
Hakikaten öyle olmuştu. İkinci gün Dumlu Babaya soyadını hatırlamadığım
Erzurumlu bir işadamı olan Sinan Bey’in aracıyla yola çıkmıştık. Dumlubaba
dağına normal arabalar zor çıkardı. Orada Ali Hocamızın anlattığı bilgileri not
almıştık. Kitabın ikinci baskısı biraz geç çıksa da Erzurum’a dair Ali Kurt
hocamızın anlattığı bilgiler- hatıralar kitapta yerini almıştı. Sadece Ali Kurt
hoca değil Murat Ertaş ve diğer bazı hocalarımızın da gerek eleştirileri
gerekse de katkıları kitapta yerini almıştı. Kitap bana ulaştığı ilk gün hemen
Ali Kurt Hocamızı aramış, adres isteyip kitabı imzalayıp ona göndermiştim.
Kitapla
ilgili izlenimini de kendileri şöyle bir hatıra ışığında kaleme almıştı.
“Geçenlerde
postacı çaldı kapıyı, bir kitap getirdi. “Kıymetli üstadım, Erzurum Tarih
Derneği Başkanı Dr. Ali Kurt Beye Efsane Nehir Fırat’tan tatlı hatıralarla –bu
kitap sizin- Eyyüp Azlal (İmza) 02.04.2020, Şanlıurfa” yazarak gönderilmiş.
Teşekkür ederiz…. Kitabın 2007 yılında çıkan ilk baslısını da okumuştum. Bu 2.
baskıda da yazıldığı gibi, Fırat’ın kaynağına gereken önemin verilmediğini,
orta ve aşağı kesimlerle ilgilenildiğini görmüş ve bunu Hocaya söylemiştim.
Üşenmeden, Fırat’ın kaynağını görmek üzere Erzurum’a kadar geldi, Hoca, Murat
Berk Kurt ve yazarınız (Ali Kurt) birlikte Dumlu kaynağına yola çıktık. Zorlu,
tırmanışlı yaklaşık 40 kilometrelik yoldan sonra vardığımızda Fırat’ın kaynağı
yani bazılarınca Cennet’ten geldiğine inanılan su, onun ilk toplandığı küçük
havuz, bir kenardan aşağılara doğru gidişi… Çevrede kümelenmiş göçer çadırları,
onların hayvanları… Tam zamanında götürmüşüz Hocayı,…”
Daha nice hatıralar… En son Osmanlıca Safahat Okumalarımız. Malum hastalık nedeniyle altmış sekiz haftanın altmış beşinde uzaktan derse katıldı. Derse katılan arkadaşların çoğu ders sonunda kaydını almadığımız serbest kürsü bölümünde Ali Kurt Hocanın sohbetini bekliyordu. Tâ ki son hafta telefonumuza gelen bir mesajla acı gerçeği öğrendik. Ali Kurt hocamız yoğun bakımdaydı. Kader bu diyor şair. Ali Hocamızı yüce Mevla daha çok sevdi, yanına aldı. Şaşkınlığımızı hala üzerimizde almış değiliz. Bizim de bir gün bu dünyadan gideceğimizi ve Ali Hoca ile öbür dünyada buluşacağımız günü bekler olduk. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde "Kişi sevdiğiyle beraber olacaktır." demiştir. İnanalar için ölüm yokluk değil, güzel bir kapının açılışıdır. Ruhu şad olsun. Mekânı cennet olsun. Acımız çok büyük.