Erzurum'da kar yok şiir vardı
Naat Şiirleri Gecesi için Erzurum'a gidiyoruz. Esenboğa havaalanında beklerken başkentten topladığım kitapları, dergileri okuyordum. Kapı açılınca arkalardan öne doğru beyaz saçlı bir ağabey tekerlekli sandalyede görünmüştü. Biri daha vardı yanında. Şiirimizin beyaz atlı prensi Bahaettin Karakoç ve şair-fotoğraf sanatçısı Yasin Mortaş'ı görmüştüm. Biraz yanlarına yaklaştım. Selam vererek üstad Bahaettin Karakoç'un elini öpmüştüm.
Onlarla aynı programa davetliydik. Erzurum Na't Şiirleri gecesine gidecektik. Dönüşte Bahaettin ağabey İstanbul'a döneceğini söylemişti. Ona refakat etme görevini Yasin ağabey bana vermişti. Kendisi Maraş'a dönecekti. Erzurum'a indiğimizde kar yerine yağmurun yağdığını gördük. Bu durumu Erzurumlular baharın gelişi olarak yorumluyorlar. En azından yanımda yolculuk yapanların sohbetine kulak misafiri olmuştum.
Havaalanında Erzurum Yazarlar Birliğinden Şair dostlarımız Mehmet Yaşar Genç ve Harun Kazan bizi karşıladılar. Selam ve muhabbetten sonra Palandöken dağı civarında bir yerde yemek yiyecektik. Bahaettin ağabey önce itiraz etti. Sonra kabul etti. Burası Erzurum'un gönül erlerinden Abdurrahman Gazi Türbesi yakınındaydı. Erzurum Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanı ve diğer Erzurumlu kültür adamlarının katılımıyla akşam yemeğini yedik.
Erzurum'a daha önceki gelişlerimde tanıştığımız şair yazar dostum Murat Ertaş bey de oradaydı. Onun kısa adı ŞEHİRDER olan Erzurum Şehir ve Kültür Araştırmaları Derneği'ni kurduğunu duydum. Buna çok sevindim. Şehirleri belediye başkanları, valiler, kaymakamlar, vekiller ve sair bürokratlar belli bir yere kadar korurlar. Ama sivil toplum kuruluşları ve kendilerine vazife çıkaran yöneticileri şehirleri ihya ederler.
Daha önceleri Erzurum'a geldiğimde ilk aradığım dostlarımdan biri de Dr. Ali Kurt idi. Günler öncesinden programın duyurusu yapıldığı için ilk gece kendisini aramadım. Vakit de epeyce geçmişti. Sabahleyin kahvaltıda görüşelim diye bir mesaj yazdım. Ama sabah gelmedi kahvaltıya. Oysa daha önceki Erzurum gezilerimizde bu serhat şehrini ve tarihini ne güzel anlatırdı misafirlerine. Tevafuk bu ya miras yoluyla Erzurum Tarih Derneği ona kalmamış mıydı? Kendisinin anlatımına göre Erzurum Tarih derneğinin daha önceki başkanı zengin varlıklı bir zatmış. Başkan vefat edince varisleri de Dr. Ali Kurt beyi mal paylaşımı için çağırmış. Ona demişler ki senin payına Erzurum Tarih Derneği düştü, bizim payımıza da dünya malı dünyada kalır misali menkul ve gayr-ı menkul diğer malları düştü. Doktorumuz buna sevinsin mi üzülsün mü bilinmez ama biz iyi ki de bu dernek ona miras kaldı diyoruz.
Sabah kahvaltısına şair dostlarımız bizden önce kalkmışlardı. Recep Garip ve Ahmet Efe hocalarımı görmemiştim. Yaşar Bayar hocamızla da orada tanıştık. Onlarla kahvaltıda epeyce hasbihal ettik. Daha sonra Mehmet Yaşar Genç ve Hanefi İspirli, Harun Kazan ve Yusuf Kotan yani Erzurum Yazarlar Birliğinin A kadrosu bizi bekliyorlardı. Bizi Tortum Şelalesine götüreceklerdi.
Erzurum'u Karadeniz'e bağlayan yolda ilerlerken upuzun bir dere akıyordu yanı başımızda. Dere akıyor biz akıyoruz. Derenin adı da Uzundere imiş. Buradaki yerleşim yeri de Uzundere. Belediye başkan yardımcısı da arkadaşımız olunca malumatlar peyderpey geliyor. Erzurum Yazarlar Birliği başkanı M. Hanefi ispirli buranın belediye başkan yardımcısı aynı zamanda. Hanefi beyin anlattığına göre Tortum gölünün oluşumunu 17.asırda Balıklı köyü civarında bir dağın heyelan sonucu Tortum çayının önünü kapatmasıyla oluşmuş. Tortum Şelalesi, Tortum Gölü'nün Tev Vadisi ile gölün kuzey ucu arasındaki heyelan kütlesini aşarak dökülmesiyle oluşmaktadır.
Bir saat sonra Tortum şelalesine varmıştık. Orada şair dostlarımız Bahaettin Karakoç, Recep Garip, Ahmet Efe, M. Hanefi İspirli, Rıdvan Canım, Yasin Mortaş, Ömer Ekinci Micingirt, Mehme Yaşar Genç, Murat Ertaş, Reşat Coşkun, Harun Kazan Yaşar Bayar ile bol bol fotoğraf çektik. Bu cennet vatanın cennetasa mekanına hayran kaldık. Vakti iyi değerlendirmek adına oradaki balık çiftliklerinde öğle yemeğini yedik. Muhteşem manzaralı bir göl sahilinde insanın ayrılması çok zor. Erzurumlular ya da oraya yakın şehir ahalisi özel günlerini, tören ve şölenlerini bu mesire alanına taşımışlar.
Dönüş yolu ve akşam şiir gecesi olacak yorgun bir hal ile yola çıkıyoruz. Gelişte pas geçtiğimiz önemli bir manastır vardı. Şimdi ilk ziyaretimiz orası olacak. Manastıra girmeden önce Hanefi ispirli başkanın anlattığı şu bilgi önemliydi. Yörede bir zamanlar varlığından bahsedilen Ermenilerden ziyade Gürcülerin varlığından bahsedebiliriz. Birazdan Öşvank Kilisesi bunun en büyük delili demişti. Ama şimdi klişede kuşlar ayin yapıyor demişti. Fakat biz oraya vardığımızda kuşlar yerine Gürcülerin otobüslerle gelip ayin yaptıklarına şahit olduk. Hanefi beye bakarak tebessüm ettim. Keşke Gürcüler de memleketlerindeki camilerimize müsaade etse ve oradaki Müslüman ahali namazlarını kılabilseydi diye düşünmüştüm. Bu soruya cevap gecikmedi. Yakın zamanda Gürcistan Cumhurbaşkanı burayı ziyaret etmiş. Karşılıklı ibadethanelerimizin açılması söz konusu. TİKA hem ülkemizdeki ibadethaneleri hem de Gürcistan'daki Camileri restore edip ibadete açacakmış.
Biraz sonra Erzurum'da idik. Otelden sonra dinlenmeye çekildiğimiz bir Erzurum evinde sohbet ederken bu evin tarihini merak ettik. Şehir tarihçisi Abdurrahman Zeynal bu konağın Müceldili konağı olduğunu anlattı. Bu konağın Erzurum'un kurtuluşuna şahitlik ettiğini anlatmıştı.
Erzurum ve oradaki şiir ve edebiyat ortamı yazılarak anlatılmaz anlatılarak da bitmez. En azından görmek gerekir. Şair dostlarımız Nurullah Genç, Şeref Akbaba ve Rıdvan Canım ancak şiir gecesinde göründüler. Onların oradaki akrabaları vardı. Hasret giderdiler. Hele Erzurum'da ararken İstanbul'da bulduğum İsmail Bingöl ve onun verdiği bilgi doğrultusunda Gürcistan seyahatinde olan Dr. Ali Kurt ağabeyi çok özlediğimi söylemek istiyorum. Geceye ve geziye dair Başta Mehmet Yaşar Genç ve M. Hanefi İspirli Başkanım olmak üzere Erzurum Büyükşehir Belediyesi yetkililerine, Ağrı Vali Yardımcısı ve Tutak Kaymakamı Ramazan Kendüzler'e, Ergün Engin ve Asitane Organisayon şirketi yetkilisi Kürşat Kurt beye de geceye bizi yalnız bırakmadıkları için teşekkür ediyorum. Kısaca Erzurum'da kar yok şiir vardı.