ERSUN YANAL'IN İSTİFASI NE ANLAMA GELİYOR?
Futbol ile ilgili eleştirilerimizi dile getirmeye devam edelim. Futbol, milyonların ilgilendiği ve milyarlarca doların şekillendirdiği spor dalı sanılıyor. Bu sanal yapı spor olmaktan ziyade temaşa sanatını andırıyor. Gençlerin ve çocukların bireysel spor yapmasına zemin hazırlamayan futbol insanları seyirci olmaya zorluyoruz.
Futbolun temaşa sanatına dönüşmesi onu spor olmaktan çıkarıyoruz. Bununla birlikte futbolun özgün niteliğinden yararlanarak toplum ve ülke için faydalı olacak gündemler ortaya konulabilir. Bunların arasında sigara, alkol ve madde bağımlılığı ve onunla mücadele, hava kirliliği ve çevresel problemler, çarpık kentleşme ve trafik problemi sayılabilir. Maksat toplumun dikkatini bu devasa problemlere çekmektir.
Futbolun ekonomik ve sosyal yönünün ağır basması sonucunda sermaye ve iktidar sahipleri ona ilgisiz kalmamışlardır. Futbol kulüplerinin başkanlığına, spordan anlasın anlamasın, işadamları ve sermaye sahipleri talip olmuşlardır. Başkanlık koltuğuna oturmanın onlara ne getirip ne götürdüğü sorgulanmalıdır. Sağlığını kaybeden, parasını kaptıran kulüp başkanlarını anlamak mümkün değildir.
Bu bağlamda Fenerbahçe kulübünü ele almakta yarar var. Kabul etmek gerekir ki bu güzide kulübümüz sıkıntılı ve tedirgin günler geçirmiştir. Aziz Yıldırım ve arkadaşları Fenerbahçe'nin karanlık günlerinde kulübü derleyip toparlamışlar, ayakta kalmışlardır. Fenerbahçe seyircisi bu dönemde dayanışma ve kardeşlik göstermiştir. Sonuçta Fenerbahçe tehlikeli ve dertli günlerden güçlenerek çıkmıştır.
Başkan Aziz Yıldırım eşine az rastlanan liderlik örneği göstermiştir. En dertli ve tehlikeli günlerde Fenerbahçe kulübünü bir arada tutabilmeyi başarmıştır, becermiştir. Kabul etmek gerekir ki, başkan Aziz Yıldırım becerikli, muktedir, sevilen bir liderdir. Hakkını teslim edelim, verelim. Ancak, bir başka açıdan bakarsak, Aziz Yıldırım sağlığı bozulmasına rağmen neden başkanlıkta ısrar etmektedir? Öfke, ihtiras ve kulübe bağımlılık insan hayatından daha önemli değildir. Tabii ki, karar ve irade Aziz Yıldırım'a aittir.
Gel gelelim Ersun Yanal'ın istifası konusuna. Ersun Yanal'ın çok sevildiğini, milletin gönlünde taht kurduğunu söyleyemeyiz. Geçmiş dönemlerde, antrenörlüğü sırasında Hakan Şükür gibi değerli futbolculara yaptığı kötü muameleyi unutamıyoruz. Kabul etmek gerekir ki, Ersun Yanal'ın başarılı ve becerikli bir futbol geçmişi yoktur. Dolayısı ile futbolcuların gözünde ve gönlünde "idealize edilecek" bir futbol adamı değildir.
Diğer yandan Ersun Yanal'ın başarılı bir antrenörlük hayatı vardır. Çalıştığı takımlarda başarılı çalışmalara imza attı. Fenerbahçe kulübünü şampiyon yapmasını takdirle ve tebrikle karşılıyoruz. Ancak, bu şampiyonluğun arka planı var. Aykut Kocaman en kritik dönemlerde takıma sahip çıkmıştır, sıkıntılı ve boğucu kuyulardan çıkarmıştır. Başkan Aziz Yıldırım takımın lokomotifi olmuştur. Ersun Yanal şampiyonluğu sıfırdan başlayıp yakalamamıştır.
Ersun Yanal'ın şampiyonluktaki payını inkar etmeyelim. Ancak, Ersun Yanal'ın bu başarıyı kişiselleştirmesi doğru değildir, hakkı da değildir. Futbol bir takım oyunudur, ekiple yola çıkılan bir maratondur. Dolayısı ile şampiyonlukta ekip katkısını yok farzetmek uygar bir bakış açısı değildir. Futbolda ahd-e vefayı unutmamak gerekir.
Ersun Yanal'ın istifası üzücü olmakla beraber Fenerbahçe çökmeyecektir. Bu güzide kulübümüzün altyapısı sağlamdır ve bütün zorlukları yenecektir. Bizim temennimiz ve arzumuz Ersun Yanal'ın yerine bir yerli Türk vatandaşı antrenörün getirilmesidir.
Sonuç: "Kimse unutulmaz ve vazgeçilmez değildir; ancak başarıları ve becerileri de yok saymayalım."