Erken seçim, uzak seçim: Doğru seçim
Türkiye, yaklaşan 2023 seçimine adeta kilitlenmiş durumda. Toplumsal ve siyasal dinamikler itibariyle, seçim sath-ı mailine girdik. Her seçim döneminde tekrarladığımız önemli replik “bu seçim çok önemli”. Bu sefer gerçekten en önemli seçim; çünkü yeni yüzyılın ilk seçimi. Yedi milyon genç ilk defa oy kullanacak. Yeni hükümet sisteminin ilk seçimi, pandemi sonrası yapılacak ilk seçim, dijitalleşme devriminin ilk seçimi…
Siyasal ve sosyal perspektiften bakıldığı zaman mülteci
sorunu, ekonomik kriz gibi ciddi sorunların olduğu bir dönemde yapılacak bir
seçim olması 2023 seçimini önemli kılıyor.
Tüm siyasi partileri zorlu bir seçim bekliyor. Siyasal
nicelik mücadelesinin önemli aktörleri olan
“Milletvekili olma” sürecinin de yarışı başlıyor. Önümüzdeki günlerde
İktidar ve Muhalefet partileri, il
başkanlarından ve yöneticilerimden adaylık başvuruları için istifa etmelerini
isteyecektir. Siyaset kulislerinin en önemli arenasında aday adayları arz-ı
endam edecekler. Doğru, nitelikli, ehil ve liyakatli aday bulabilecekler mi?
Bu sefer esen rüzgârdan nasiplenerek vekil olma şansı yok.
Tüm partiler için artık seçim sosyolojisi ile hareket eden bir kitle var. Çünkü
dijital dünya, eksik, yalan, yanlış, doğru, abartılı her bilgiyi iki tuş ile
seçmene ulaştırıyor. Bize dayatılan genel kabuller bu seçimde çok ta rağbet
göremeyecek.
Kelimeler ve kavramlar, düşüncelerimizi taşıyan temel
araçlardır. Ehliyet, liyakat, sadakat, bilgi, birikim vb. kavramlar, zihin
dünyamızın mirası olarak, ezber ettiğimiz sadece kelimeler mi?
Çünkü siyasete ki, temsilde bu kavramların karşılığını çoğu
zaman görememekteyiz. Siyasal pratikte
gördüklerimiz, toplumun liyakat ve ehliyet çerçevesinde yönetilmesini savunmak
sadece siyasal bir iddia olarak kalmaktadır.
Demokratik toplumlarda siyasal iktidarın yapılanmasına yön
veren en önemli faktör, siyasal hayata katılacak olan kişilerin,
şahsiyetlerindeki özellikler ve ayrıcalıklarıdır. Bir filozofun tespiti buna en
güzel cevaptır.
“Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen sonuç, cahiller
tarafından yönetilmeye razı olmaktır.”
İşi ehline vermek, işi en iyi bilen kişiye teslim etmek ,
aslında yüce dinimizin de en büyük emirlerinden biridir. Kur’an-ı Kerim’de mealen
buyuruluyor ki:
(Allah size, mutlaka emanetleri [işleri]
ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında
hükmettiğiniz
zaman adaletle davranmanızı
emreder.) [Nisa 58]
Muhammed Aleyhisselam, Kur’an’ın bu şaşmaz hükmünü, hayatı
boyunca yaşadı ve yaşattı. Bir gün bir
bedevi kendisine gelerek; “Kıyamet ne zaman kopar” diye sordu. Şu cevabı verdi:
“Emanet zayi edildiği zaman.”
Bedevi sormaya devam etti: “Emanet ne zaman zayi olur?” Muhammed
Aleyhisselamın cevabını, bugün herkes düşünmelidir:
“Emanet ehil olmayan kimseye verildiği
zaman kıyameti bekle.” (Müsnet 2, 361)
Görev yerlerinin emanet olduğu, bu emanetlere riayet edilmesi,
uyulması emredilmektedir. Toplumda belli bir düzenin oluşması, adaletin
sağlanması ve kişilerin hak ettikleri yere gelmesi işin ehline teslim edilmesi
ile başlar.
Siyaset bazı kavramlar üzerinden gelişir ve karşılık bulur.
Ehliyet, liyakat, adalet, merhamet ve hakikat, siyasal ve sosyal perspektiften
değerlendirdiğimizde siyasi retorik olarak sadece söylemde kaldıklarını
görüyoruz.
Özetlemek gerekirse; adil bir siyasal sistem ve usul
demokrasi inşa etmek için doğru kişilerin seçimi en önemli adım.
Eğer ki ehliyet ve liyakat çerçevesinde kişiler seçilirse, o
zaman her aşamasıyla “doğru seçim” olur.
Ehliyet ve liyakat sahibi kişiler siyasetin iradesini,
ahlakını, vicdanını ve merhametini temsil ederler.