Erken Seçim mi, tekrar seçim mi?
2002 seçimlerinde %34 oyla tek başına iktidar olan Ak Parti, 2015 yılına gelindiğinde 4.partinin de barajı aşmasıyla birlikte tek başına iktidar şansı yakalayamadı. İster "seçim sistemindeki absürtlük" yüzünden, isterse "milli irade böyle karar kıldı" diyelim, adını ne koyarsak koyalım, öyle ya da böyle ülkenin siyasi istikrarsızlığa sürüklenmemesi için şimdilik bir koalisyon hükümeti arayışı vacip oldu. Anayasal süreç nasıl işler bilinmez ama erken seçim kararı alınsa bile o tarihe kadar ülkeyi bir geçici koalisyon hükümeti yönetmiş olacak.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın ifadesiyle, anayasal takvim çerçevesinde bütün şartlar koalisyon için zorlandıktan sonra eğer beklenen siyasi istikrar sağlanamazsa Türkiye en geç Kasım ayında bir "erken seçim" değil "tekrar seçim" yaşamış olacak. Kim ne derse desin şu anki tablo siyasi istikrarın sağlanması bakımından gerçekten de iç açıcı değildir. Koalisyon arayışlarındaki "kırmızı çizgiler" ve "kaprisler" bile bırakın siyasetçiyi, TV'lerden haberleri takip eden seçmeni dahi yormakta, kafasını karıştırmaktadır.
Evet, seçmen Ak Parti'nin oylarını bir miktar düşürerek parti ve yönetimine, hükümete bir özeleştiri imkanı tanımıştır ama tabiri yerindeyse seçmenin eli biraz ağır kaçmış, bir miktar uyarı vereyim derken seçmen tercihi, bambaşka bir mecrada, yani koalisyonu gerektirecek biçimde şekillenmiştir. Akla en yakın iki koalisyon ihtimalinde bile partilerin uzlaşamayacakları şimdiden ortaya çıkmaya başlamıştır. CHP'nin ve MHP'nin kırmızı çizgileri ne yazık ki Ak Parti tarafından kabullenilecek hafiflikte değildir. Örneğin MHP çözüm sürecinin sona erdirilmesini, CHP ise dört bakan hakkında yüce divan istemektedir. Tabi daha bakanlıkların ne şekilde dağıtılacağı dahi daha konuşulmamışken, CHP ve MHP'nin en önemli bakanlıkları, aldıkları oy oranına bakmaksızın mırıldanmaları şimdiden koalisyon hükümetlerinin bırakalım sağlıklı yürüyüp yürümeyeceğini, kurulması noktasında bile imkansızlıkların olduğunu açığa çıkarmaktadır.
Türkiye son 12 yılda siyasette belli bir kalite ve istikrarı yakalamıştır. Bu istikrar ve düzen artık vazgeçilemez hale gelmiştir. Türkiye, eski Türkiye değildir. İktidar partisi ile ana muhalefet partisinin en temel bir insani meselede dahi uzlaşamadığı (Suriyeli göçmenlerin durumu) bir siyasi iklimde ülkenin bir koalisyon tarafından yönetilmesini beklemek olsa olsa safdilliktir. Medyanın ve bazı siyasi parti temsilcilerinin "efendim, vatandaş bu sonuçlara göre ülkenin koalisyonla yönetilmesini istedi, hatta, ortada % 40'a (Ak Partiye atıfla) karşılık % 60'lık bir kalabalık var, ülkeyi % 60'ın yönetmesi lazım" türünden saçmalıklara asla prim verilmeden ülkenin bir an evvel tekrar seçime gitmesi gerekmektedir. Bu belirsizlik hem iş dünyasını hem de toplumu ciddi şekilde korkutmaktadır. Toplum 12-13 yıldır başarısıyla başarısızlıklarıyla tek partinin iktidar olduğu duruma ciddi şekilde alışmıştır. Daha koalisyon gerçekleşmeden yapılan tartışmalar belirsizliğin ve istikrarsızlığın muhtemel boyutları hakkında bir ön fikir vermektedir.
Tabii olarak bir kısım medya kuruluşları ve muhalefet partileri özellikle Sayın Cumhurbaşkanının süreçteki rolünü küçümseyecekler, hatta yok dahi sayacaklardır. Hatta Ak Saraydan davet gelse dahi bu davete icabet etmeyerek halkın oylarıyla seçilen bir Cumhurbaşkanını devre dışı bırakmaya çalışacaklardır. Ama gözden kaçırdıkları bir şey varsa o da şudur ki Sayın Cumhurbaşkanı hem "devlet adamı" hem de "siyasetçi" kimliği ile ülke siyasetinin baş aktörüdür, denge unsurudur, vazgeçilmez elemanıdır. Ortada bir iktidar ya da bir hükümet olmadığında dahi istikrarın korunması için Sayın Cumhurbaşkanı'nın üstleneceği fonksiyonu her nedense yok saymaktadırlar. Aslında beklentileri ya da amaçları Ak Parti'siz bir koalisyon oluşturarak, İstiklal Marşı'nı dahi okumakta güçlük çeken, oy vereceği sandığı bulamayan, ülkeyi krizden krize sürükleyen kimselere durumdan vazife çıkartarak iktidar yolu açmaktır. Bu ülkede zayıf, irade kullanamayan, çelimsiz iktidarların kurulmasını hangi iç ve dış mihraklar istiyorlarsa bu yapmacık hükümet senaryolarını da belli ki çeşitli merkezlerde onlar pişirmektedirler. Ak Partisiz bir koalisyonla hedefledikleri de aslında Erdoğan'sız bir Türkiye'dir. Dirayetli bir liderin olmadığı siyasi iklimde kaostan başka bir şeyin çıkmayacağını bilmektedirler. Ancak kaosun da ana sermayeleri olduğunu unutmamak lazımdır. Ak Partisiz iktidar rüyası görenler kabusla uyanmak istemiyorlarsa bir an evvel "tekrar seçim" seçeneğine yaklaşmalıdırlar.