Erken seçim çağrısı!
Son günlerde muhalefetin dilinde “Erken Seçim” teranesi dolaşmaktadır. Saadet Partisi, Deva Partisi, Gelecek Partisi, İyi Parti, Halkların Demokratik Partisi(?) ve Cumhuriyet Halk Partisi adeta ağız birliği yapmışçasına ve daha seçimlere üç yıl gibi bir zaman varken, erken seçim çağrıları yapmaktadırlar. Bu çağrıyı yaparken de niye “Türkiye yönetilemiyor” diyerek kendilerine destek bulmaya çalışıyorlar?
Durup dururken bu çığırtkanlıklarına sebebi nedir acaba?
Oy oranları % 1 ile %20 arasında değişen, tek başlarına esamesi bile okunmayan, sittin sene iktidar olma ihtimalleri olmayan bu parti ve liderlerinin erken seçim çağrısı veya algısı niye?
Türkiye
bölgesel ve küresel güç haline gelmişken, “Dünya Beşten Büyüktür” diyerek
zalimlerin karşısına dikilmiş, dünya mazlumlarına kanat germişken erken seçim
talebi niye?
Tüm dünya
bir virüsün kuşatması altında inim inim inliyor, ekonomileri adeta çökme
aşamasına gelmiş olmasına karşın, Türkiye atılım ve hamleleriyle göz kamaştırırken
erken seçim çıkışı ne alaka?
Muhalefetin hâlâ ortak veya ayrı ayrı cumhurbaşkanı adayları bulunmazken ve kendi başlarına aday olma cesaretleri yokken neyin seçimi?
Bu acizlerin tek gayesi “Türkiye yönetilemiyor” algısı oluşturmak. Bunu daha önceleri de defalarca denediler. MİT Krizinde, Gezi Olaylarında, MİT Tırlarında, Cumhuriyet Mitinglerinde ve 15 Temmuz’da. Hiç birinde de başarılı olamadılar. Eğer başarabilselerdi “Türkiye yönetilemiyordu” diyeceklerdi.
Bu aklı evvellerin akıl hocası kim acaba? “Bence ona (Erdoğan’a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım” diyen bunak Joe Biden mi? Yoksa “Sorunumuz Türk halkıyla değil Erdoğan’la” diyen sömürgeci varisi Macron mu?
“Işıklar yanıyor” mesajı da aynı aklın ürünü. Hâlbuki “İçişlerinin ışıkları hiç sönmüyor” ama görmüyorlar veya görmek istemiyorlar. Külliyenin ışıkları sabaha kadar yanıyor ve bu ülke için çalışıyorlar.
Gül AYM üyesi darbe şakşakçısına “Bugünkü Anayasa Mahkemesi’ne özgürlükçü davrandığı için hücum ediliyor” diyerek sahip çıkıyor. Hatırlayalım. O zihniyetti senin daha önceki partilerini yalan gazete haberleriyle kapatan. Eğer ki uzlaşma sağlansaydı, “Kardeşim” diyerek seni aday gösteren ve onca sıkıntılar içinde Cumhurbaşkanı seçilmene vesile olan kişinin karşısına, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olarak çıkacak sen değil miydin? Tarihte kendine, eşine ve dinini rahatlıkla yaşamak isteyen milletin evlatlarına olmadık eziyetler yapan kişi, parti ve odaklarla işbirliği içerisine giren sen değil misin?
Davutoğlu “17 Aralık’ta Yüce Divan olmalıydı” diyor. Hatırlayalım. Bakan çocukları ile başlayıp bakanlara ulaşan ve nihai hedef olarak dönemin başbakanına ulaşan ihanet kumpası sonucu AYM tarafından Yüce Divan kurulup başbakan yargılanacaktı. Çünkü öylesine güçlü bir liderin, milletin gözünde küçük düşürülebilmesinin tek yolu onun Yüce Divan’da yargılanmasıydı. Rahmetli Menderes’in akıbeti de öyle olmadı mı? Aynı oyunla idam edilmedi mi? Demek ki Davutoğlu aynı ekibin bir parçası.
Babacan “17-25 Aralık minik bir darbe teşebbüsüydü ancak o dosyaların bir noktada tekrar incelenmesinde de bir fayda görüyorum doğrusu” diyor. Fırsatını bulduklarında Cumhurbaşkanını havadan sudan sebeplerle Yüce Divan’da yargılayacaklar. Kafa aynı kafa. Demek ki Babacan da aynı ekibin bir parçası.
“II Abdülhamid gitmeden bu ülke düzelmez” diyenlerin varisleri şimdi de “Erdoğan gitmeden bu ülke düzelmez” diyor. Abdülhamid gitti ve koca Osmanlı bitti. Şimdi de Erdoğan giderse küllerinden yeniden dirilen Türkiye biter. Bugün ki muhalif kanat o gün ki ateist, Mason, Ermeni ve Rum çeteleri aratmıyor. Evet. Yüz yıl önceki plan yine devrede.
Tek gaye “Türkiye yönetilemiyor” algısı yaratmak. Yoksa bu muhalefetin erken seçim isteği yok.
Algılarla,
çalgılarla ülke yönetme devri bitti.
Bir mesajla
bir bildiri ile bir uyarı ile hükümet devirme dönemlerinin bittiğini görmüyor
zavallılar.
Postallara
sarılan siyasetçiler yok. Postal davetçilerine ağzının payını veren hükümetler
ve siyasiler var artık.
Tanklara selam
duran değil, tankların önünde dağlar misali göğsünü gere gere duran ve yol
vermeyen millet var artık.
Eski Türkiye
değil, yeni Türkiye var artık vesselam.