Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.73
Gram Altın
2965.99
BIST 100
9726.91
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Kasım 2016

Erkekler bozulunca toplum iflas eder!

Aile, evlilik ve toplumsal yaşamın tüm sorumluluğunun kadınlara yüklenilmesi yeni bir durum değil. Dönem ve sistem fark etmeksizin sosyolojik değişimin esas sorumlusunun kadınlar olduğu algısının geçmişten bugüne devam ettiği görülür.

Bizdeki durumun Osmanlı'dan günümüze çok da farklı olduğunu söyleyemeyiz. Zaman zaman tarihi realiteyle örtüşen biçim nüanslarına rastlansa da kadının aile, evlilik ve toplumsal maslahat için hakiki ve daimi fedakarlık yapan/yapması gereken unsur olduğu anlayışı değişmemiştir.

Gerek dini gerek geleneksel referanslarla aile düzeninden devletin bekasına kadar geniş bir yelpaze içerisindeki ağır yük/vebal şeksiz şüphesiz, sorgusuz sualsiz kadın taifesinin üzerine yüklenilmiştir.

Bir yandan zaif ve zarifliğine yapılan vurgu diğer yandan toplumu, devleti kurtaracak öğe olduğu toplumsal hafızaya öyle derin yerleşmiştir ki ideolojik farklılıklar dahi erkeğin bu bakış anlayışını değiştirmiş değildir!

Bilhassa Osmanlının son demlerinde atağa geçen sosyolojik değişim, dış etkilerin artması toplumun kadına bakışında bir takım farklılıklar getirse de bunlar ana ve değişmez kadınlık vazifelerini etkilememiştir.

Batıcısı, Türkçüsü, İslamcısı vatanın kurtulmasının anahtarı olarak kadını adres gösterirken detaydaki farklılık, kadına yükselen ekstra siyasal, toplumsal sorumluluklar olmuştur.

Cumhuriyetin ilanıyla sistemsel bir değişime gidilmesine rağmen kadının ana görevi kaim bırakılırken devletin/sistemin korunması yükü de kadına verilmiştir.

Ciddi bir sistem değişikliğine rağmen kadının evlat, eş, anne olarak değişmez hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemez mesabesindeki yükümlülüklere ek, iyi Müslüman olma zorunluluğu iyi vatandaş olmasıyla yer değiştirmiştir; o kadar!

Lakin bu kalıp, devletin resmi bakış açısını yansıttığından muhafazakar/mütedeyyin camia için iyi Müslüman olma zorunluluğu iyi kadın olmanın şartı olarak devam edegelmiştir. Bu da muhafazakar/mütedeyyin kadın için ayrıca sorumluluklar yüklenme anlamına gelmekteydi.

Tüm bunlardan hareketle feminist bir refleks geliştirip erkekleri topyeku00fbn suçlayıp zan altında bırakma muradında değiliz. Birkaç hakikati tespit üzerinden son zamanlarda özellikle dindar/muhafazakar camiadaki yozlaşmanın, dejenerasyonun sebebini bulma yolunda küçük adımlar atmak isteriz.

İç ve dış siyasi gündemin yoğunluğu dikkatimizi toplumsal meselelerden çekiyor olsa da muhafazakar/mütedeyyin kesimde son yıllardaki yozlaşma gittikçe görünür olmakta.

Her geçen gün zenginleşen ve sekülerleşen mahallede artık aldatmalar ve bu sebeple boşanmalar yaygınlaşmaya ve işin kötüsü sıradanlaşmaya başladı. Belki de bundan daha da kötü olan artık aldatmanın, bencilleşmenin erkek dünyasını çoktan aşıp kadının hayatını ele geçirmeye başlamasıydı. (Burada mevcut geleneksel anlayış üzerinden hüküm verdiğimizin farkındayız.)

Klasik kutsal kadın kültünün değişime uğraması, hızla sekülerleşen ve dünya nimetlerinden faydalanırken evdeki kadını cepte görüp yatırım yapmayı lüzumsuz addeden erkek anlayışı, kadın dünyasında zannedilenden daha çok travmaya yol açtı!

Bir yandan toplumsal yapının kutsallık atfedip kadına yüklediği iyi anne ve eş olmanın artık değersizleşmesi diğer yandan erkeğin öteki kadın-lar-a ulaşma, hemhal olma yolundaki çabasına karşılık evdekini önemsiz görme muhafazakar kadın dünyasını hallaç pamuğu gibi savurdu.

Gelinen noktanın -zor da olsa- farkındalık oluşturularak geriye dönük bir tımar/iyileştirme halinin sağlanmasını sınırında olduğunu anlamazsak yakında tablo daha çirkinleşecek!

Her fırsatta boşanmaların arttığından yakınıp istatistiksel bilgileri paylaşmakla sorunun temeline inmek mümkün değil. Problemin, kadına bakış açısının değişmesi ve muhafazakar erkeğin seküler bencile dönüşmesiyle ilgisini sürekli hatırda tutmak çözüm adına yapılacakları kolaylaştıracaktır vesselamu2026

Twitter.com/sabihadogann