Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2505.98
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Erkek Üreme Sağlığına Katkı

Gelecek kuşaklarda aile olabilmek, sağlıklı nesiller yetiştirmek ve doğal yollarla anne baba olma fizyolojisini korumak adına bazı tedbirler almaya mükellefiz.

Bir sorunu çözebilmek için önce o sorunu fark edip kabullenmek lazım gelir. Gurur yapmak, tartışma ve suçlamalarla hayatı zindan etmek yerine ortada bir toplumsal sağlık sorunu var ve sağlık mensupları başta olmak üzere yasa koyucular, halkın kendisi çözüme emek vermelidirler.

Başlangıç olarak üreme sağlığı, cinsel sağlık hakkında konuşma, yüzleşme becerisi kazanmamız gerekiyor.

21yy’ a geçişle birlikte sağlık alanında konuşmaya yetkili olan hekimleri de aşan ciddi değişimler yaşandı. Beslenme modeli, hareketsizlik, doğadan kopuş, negatif enerji artışı, stres ve sosyal baskılar bizleri hastalıklarla mücadele yöntemlerimizi de değiştirmeye mecbur etmektedir.

Beslenme modelini hekim olarak ne ölçüde denetleyebiliriz ki. Ayrıca ambalajlı gıdalar, şarküteri ürünler, GDO’nun yaygınlaşması, hayvanların beslenmesi, mandıralar, tavuk çiftlikleri hekimlerin kontrolünde değildir. Hekimler kendileri ve aileleri için doğal ürün bulmakta çok başarılı olamaz iken hastalarına diyebilecekleri söz olabilir mi?

Farklı ses çıkaran, toplumu uyaran hekimler yalnızlaştırılmaya, negatif söylemlere muhatap kalabiliyor. Hatta dünya genelinde faşizan yaklaşımlarla çalışma alanları daraltılmaya, susturulmaya çalışılıyor.

Ülkemizde yasalar, ekonomik boyut, toplumsal bakış açısı hekimlerin tesirinin zayıflamış olması sağlık sorunlarının çözümünü güçleştirebilir. Kimse üreme sağlığını, cinsel sağlığını umursamıyorsa hekimler ne yapsın?

Kanser, alerjik ve otoimmün hastalıklar, diyabet, damar pıhtılaşma bozuklukları, kalp hastalıkları, infertilite(kısırlık), madde bağımlılıkları, psikolojik sorunlar artmaya devam edecek. Salgınlarla birlikte bağışıklık sistemi zayıfladıkça yeni hastalıklar ortaya çıkabilecektir.

Üreme sağlığını korumak için yapılabilecek çok şey var elbette.

Bunların başında çocuklarımızı sigara, alkol, uyuşturucu madde ve porno bağımlılığından korumak yanında özellikle erkek çocukları atıl tutmaktan vazgeçip üretime odaklı çalıştırmak, ayakta düzensiz beslenmek yerine evde geleneksel anne yemekleri yeme imkânlarını arttırmak gelir.

Ayrıca doğa ile buluşmak, egzersiz ve spor yapmak, öz bakımını önemseyen gençler haline gelmek gerekiyor.

Annelerimizin bebeklerini emzirirken kullandıkları ilaçlar, hormonlar, bebeklerin temas ettiği kimyasal ajanlar yeterince önemsenmemektedir. Vücudumuz için, ruhumuz ve gönlümüz için faydalı olanlar azalıp zararlı olanlar arttıkça hastalıklar daha kolay ve daha erken yaşlarda kendisini gösteriyor.

“Ben istediğim gibi yiyeyim, içeyim, yaşayayım ama turp gibi olayım” beklentisi hâkim.

Sıradan rutin yaşamın parçası haline gelen medde bağımlılıkları önlenebilir alışkanlıklardır. GDO ile mücadele etmeye gücümüz yetmeyebilir. Lakin zararlı kimyasal ajanları zevk için almak artık bireyin kendi özgür seçimi olup şikâyet etmeye de hakkı yoktur.

Bağımlılıklarla mücadelede zayıf düşmekteyiz. Ortaokul seviyesinde elektronik sigara ve sigara kullanımı başlıyor. Alkol alımı kız ve erkek çocuklar arasında lise düzeyinde kullanımı artıyor.

Günde 2-3 paket sigara içmeye alışmış olan beylerin infertilite sorunu ile karşılaşması halinde bırakmaları da çok zor oluyor. Yasalar, yasaklar, sağlık kurumları, eğitim sistemi çocukları bağımlılıklardan koruma ya da madde kullanımı açısından güçlü bir bilinç, sağlam bir irade oluşturmakta tesirsiz kalıyor.

Toplum olarak bir koyvermişlik var. Bu durum gençler arasında daha belirgin.

Gençler pek de ailelerini önemsemiyorlar. Hatta ailelerinin her söylediği çocuklar üzerinde negatif algılanıyor. Özgürlük kaybı, özel hayata müdahale gibi tepki topluyor. Çocukların pek çoğu asla öneri, eleştiri, destek almak istemiyorlar.

Sanırım bu kültürde hiç bu kadar narsist, “ben bilirim, size ne, sen ne karışıyorsun, hayat benim hayatım!” diyen nesil yetişmemişti.

Büyük ihtimalle benim yazdıklarım, yaptığım uyarılar, seslendiğim videolar yeni kuşaklar arasında gerekli faydayı sağlamayacak. “Biz yine de kendi düşen ağlamaz!” diyemiyoruz. Gençlerimiz için uyarılarımıza ısrarla devam ediyoruz.

İNSAN TERCİHİNDE ÖZGÜR BIRAKILMIŞTIR.

Yanlış tercihin bedelini bireyin kendisi ile beraber sevdikleri de öderler.

Üreme sağlığını kaybetmiş bir erkekle evlenen genç kızarımız anne olma arzusundan vazgeçmiyor, 8-10 kez tüp bebek merkezlerinde ömürlerini geçiriyorlar. Hekim olarak söyleyeceğim şey ”Yazık oluyor, çok yazık!”

Sağlıcakla kalınız.