ERKEĞİN KADINI YARGILAMA İMTİYAZI VAR MI?
Erkeklerin kadın konusunda söyledikleri ve yazdıkları, sürekli olarak sıcak tartışmalara neden olmaktadır. Erkeklerin, kadınlardan daha fazla kadın üzerinde konuşmaları, kadınları tanımlamaları, kadınların ne yiyip içeceklerine, ne giyeceklerine, neyi okuyacaklarına, neye inanacaklarına, sigara veya nargile içip içmeyeceklerine, kadının edep ve iffet sınırlarının ne olup olmayacaklarına dair kararlar vermeleri ve yargıda bulunmaları yaygın bir alışkanlık olarak devam etmektedir.
Kadın ve erkeğin birbiri hakkında konuşması, tartışması, ve hayata dair tecrübelerini ifade etmesi sağlıklıdır, verimlidir ve gereklidir. Burada temel sorun, erkeğin kadına dair insani bir konuşma yapması değildir. Sorun, erkeğin kendinde kadını yargılama imtiyazını ve hakkını bulma cüretinde ve hadsizliğinde bulunmasıdır. Erkek, kadını yargılama imtiyazına veya hakkına sahip olmadığını öğrenmelidir. Erkek, kadını yargılama imtiyazına sahip olmadığını fark etme olgunluğuna ulaşmadıkça, kadın-erkek arasındaki gerilimli, verimsiz ve çatışmalı konuşmalar yıkıcı bir şekilde devam edecektir.
Kadın hakkında zihnini yenileyemeyen ve kendini olgunlaştıramayan bir erkek, kendi eğilimlerini, hevasını ve heveslerini mutlak doğrular olarak görme şeklindeki çarpık pozisyona hapsolmaktadır. O, kadın şöyle yapmalı veya yapmamalı şeklinde kafasında kurduğu kurgunun kadının hayatının kendisi olmasını düşünmektedir. Başka bir ifade ile erkek, kadının ölçüsünün kendisi olması gerektiği yanılgısından kurtulamamaktadır. Erkek, kadının ölçüsü olmadığı gibi, erkek de kadının ölçüsü olmamalıdır. Erkeğin kafasının içinden geçenler, oluşan intibalar ve yargılar, kadının uygulamak zorunda olduğu ölçüler değildirler. Erkek, kadın için ölçü olmadığını anlama olgunluğuna ermelidir.
"Kadın için her şeyin ölçüsü erkektir" saplantısından kurtulamayan bir erkek, kadına dair çocuksu, gülünç ve yavan yargılarda bulunmayı, derin hikmetler yumurtlama ve düşünme olarak zannetme yanılsaması içinde kaybolabilmektedir. Erkeğin, stratejik yanılgısı, kendisini kadın için ölçü haline getirmesidir. Erkeğin, kendisini ölçü alarak kadına dair söylediği her şey, çocuksu ve çarpık hezeyanlar olmanın ötesinde bir anlam ve değere sahip olamayacaktır.
Kadına dair kolaylıkla yargıda bulunmayı kendi imtiyazları olduğunu düşünen kişiler, bu tutumlarının sosyal ve kültürel yapıda bir karşılığı olduğunu gayet iyi bilmektedirler. Bu kişiler, kadına dair çocuksu, heva ve heves ürünü yargılarının toplum tarafından onaylanmasını istemektedirler. İfade ettikleri yargılar karşısında kadınların onların direktiflerine uymasını ve söyledikleri şeyleri harfiyen yerine getirmeleri şeklinde patoloji boyutunda bir kesin inançlılık psikolojisi içindedirler. Kadına dair yargılarda bulunmayı imtiyaz olarak görmek, erkeğin düşünce, inanç ve değer dünyasında yozlaşma ve patolojiye neden olmaktadır. Kadın hakkında erkekçe konuşmak yerine insanca konuşmayı öğrenmemiz gerekmektedir. Kadına dair insanca konuşmanın temel şartı, kadını erkekçe yargılamaktan vazgeçmektir.
Kadın, erkeğin veya bir başka şeyin uzantısı değildir. Kadının, özgün ve özgür bir insan olarak kendisine uygun görüşleri, alışkanlıkları, tercihleri, davranışları veya kalıpları vardır. Kadınların tercihleri, görüşleri ve alışkanlıklarından hareketle kadınların kafalarının içindekini okuduğunu iddia etmek, totaliter ve sığ nitelikte kapalı bir zihin halinin dışa yansımasıdır. Erkeğin kadının tutum, davranış ve alışkanlıklarından hareketle onun niyetini okuması gibi bir görevi yoktur. Erkeğin, kadının kendini ifade ettiği biçimiyle onu anlamaya çaba göstermesi gibi bir sorumluluğu vardır.
Kadın ve erkek, yeme, içme, gezme ve çalışma konularında birçok ortak veya farklı alışkanlığa ve davranışa sahip olabilirler. Her davranışın ve alışkanlığın, kadın veya erkek için ifade ettiği anlam veya değer farklı olabilir. Erkek için olağan görülen bir alışkanlığın, kadın için bir iffet ve namus sorunu olarak görülmesi sağlıklı değildir. Namus ve iffet adına kadın hakkında erkeğin yargılama hakkına ve imtiyazına sahip olduğunu varsayma tutumunu, kökleri derinlerde yatan köklü bir bilinçaltı durumunun yıkıcı ve kıyıcı bir tezahürü olarak değerlendirebiliriz.
Erkeğin, kendi heva ve heves ürünü intibalarına göre kadının dindarlığı, edebi ve iffeti konusunda yargılamalarda bulunması hayırlı bir davranış değildir. Allah, erkeğe kendi adına kadını yargılama görevi vermemiştir. Allah, kadının ve erkeğin birbirinin velisi olarak hayırlı bir hayat inşa etmelerini istemektedir. Allah, mümin kadın ve erkeklerin iyiliği özendirmekte ve kötülüğü sakındırmakta birbirlerinin dostları ve destekleyicileri olduğunu ifade etmektedir (Kuran, Tevbe, 71). Allah, erkeğe kadını yargılama imtiyazı vermemiştir Kadın hakkında din, iffet ve namus adına yargılamalarda bulunma, kadının ahlak ve onurunu erkeğin heva hevesine ve intibalarına göre yargılama tutumu, Allah'ın erkek ve kadın arasında kurulmasını istediği velilik yani yani dostluk ilişkisine aykırıdır. Alemlere Rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz, erkeklerin kadınlar hakkında yargılayıcı kıyıcı ve tahakküm edici her türlü tutum, söz ve davranıştan uzak durmaları gerektiğini şu şekilde ifade etmektedir: " Kadınlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, onlara fena söz söylemeyin!" "Kadınlarınızla iyi geçinin, eğer onlardan hoşlanmadı iseniz bile!.. Olabilir ki bir şey, sizin hoşunuza gitmez de, Allah onda bir çok hayır takdir etmiş bulunur. Erkeğin kendisini ilah konumunda görerek kadını yargılamasını yasaklayan Rahmet Peygamberi mütevazi ve ahlaklı insanlar olarak insanca kadını anlamaya çalışmayı teşvik etmiştir.
Kur'an ve Rahmet Peygamberi, erkeğin kadının ahlakını, iffetini ve namusunu yargılayacak, heva ve hevesine göre algılar oluşturacak üst otorite şeklinde bir yargısal makamda olmadığını ifade etmektedir. Kadın ve erkeğin karşılıklı olarak birbirini anlama ve hayatta hayır için işbirliği yapmak gibi bir sorumlulukları vardır. Ayırımcı, kıyıcı, niyet okuyucu, yargılayıcı ve cinsiyetçi bütün anlayışların kadından ziyade insanlığımızı yozlaştırdığının farkına varmalıyız. Bunun için de erkeğin, kadının ahlakını, iffetini, namusunu, insanlığını ve maneviyatını yargılama konumunda olmadığını öğrenmesi gerekmektedir.