Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.05
Gram Altın
3007.25
BIST 100
9444.11
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Kasım 2022

Erdoğan'ın Sisi'yle tokalaşması

Daha önce birkaç kez yazdığım bir hususu bu yazıda tekrar edeceğim: ‘’Coğrafya bir kader ise’’ siyaset o kaderi değiştirmek için yapılır. Zira Jeopolitik, coğrafya ile siyaset arasındaki köprüyü kurar.

Ayrıca dış politika için tarihin her döneminde, geçerli olan şu gerçeği akılda tutmak gerekir: Bölgesel jeopolitik, küresel jeopolitikten bütünüyle bağımsız değildir. Dünya üzerinde bulunan hiçbir devlet jeopolitik çekim alanın dışında kalamaz. Bu gerçeğe göre hareket etmeyen her devlet çökmeye mahkumdur.

Devletleri kuran insanoğlunun kendisi bağımsız bir cevher değildir. Aksine doğanın bütün elementleriyle ilişki içindedir. Yeryüzünde sayılamayacak kadar beslendiği çeşitli nimetlere bağımlıdır. Kendisi bağımsız olamayan insanoğlunun eseri olan bir devlet de mutlak manada bağımsız olamaz.

Aslında bu yönüyle devletler bireylere benzer. Bu nedenle her devlet, jeopolitik denklemleri dikkatle takip ederler. Bir devlet sadece güçlü olduğu için değil, coğrafi koşullara uyum sağlayıp, dünya dengelerini doğru okursa ayakta kalır ve geleceğe yelken açabilir.

Dolayısıyla Türkiye’nin bölgesindeki ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi coğrafi koşullara uyum sağlaması ve geleceğe daha emin adımlar atacağı anlamına gelir. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sisi’yle ayaküstü tokalaşmasını böyle okunması gerektiğini düşünüyorum.

Aslında son tokalaşma fotoğrafı, daha önce başlamış olan Türk-Mısır ilişkilerinin geliştirme sürecinin bir devamı niteliğindedir. Bilindiği gibi Türk-Mısır ilişkileri Sisi darbesinden sonra bozulmuştu. Türkiye’nin o günlerde gösterdiği tepki, son derece ahlaki ve asil bir tutumdu.

Ancak ahlaki ilkeler kadar jeopolitik ihtiyaçların karşılanması da önem arz eder. Dış politika bir yönüyle ahlaki ilkeler ile jeopolitik zorunluluklar arasında sağlıklı bir denge kurabilme sanatıdır. O tarihlerde gösterilen haklı tepki, biraz sert oldu ve iki ülke ilişkilerini gerdi. Ancak bugün Türk-Mısır ilişkilerinin normalleşmesini sağlamak her iki ülkenin dış politikası için atılmış doğru bir adımdır.

Bugün Türk-Mısır ilişkilerinin gelişmesini sağlamak için Erdoğan’ın çabalarını eleştiren CHP, darbenin ilk günlerinde gidip Sisi’ye destek verdiğini hatırlatmak isterim. Özgür Özel CHP kanalı Halk TV’de ‘’Erdoğan tükürdüğü yüzü yalıyor’’ dedi. Özel’in Genel Başkanı aynı tarihlerde ‘’Davutoğlu için Türkiye’nin gelmiş geçmiş en çapsız Dışişleri Bakanıdır’’ demişti. Buradan Özgür beye kamuoyu adına soruyorum: Kemal Bey şimdi altılı masada tükürdüğü yüzü mü yalıyor? Madımak Otel’in yakılmasında sorumlu tuttuğunuz Temel Beye her türlü küfür ve hakaret etmiştiniz şimdi CHP tükürdüğü yüzü mü yalıyor? Daha vahimi dün çapsız olarak nitelediğiniz biriyle Türkiye’yi yarın nasıl idare edeceksiniz?

Muhalefet bilmelidir ki hiçbir ülke jeopolitik gerçeklere sırtını dönemez. Dolayısıyla Türk-Mısır ilişkilerinin geliştirilmesi, her iki ülkenin tarihiyle, kültürüyle, geleceğiyle, hedefleriyle, son derece uyumludur.

Zira ülkelerinin ihtiyaçlarıyla uyumlu hedefler seçemeyen liderler siyaset sahnesinden silinip giderler. Erdoğan’ın Sisi’yle tokalaşması, tarihsel perspektif içinde, dünya dengelerini gözeterek, Türkiye için yeni jeopolitik rota çizdiğini gösteriyor.