Erdoğan'ın Sisi'yle tokalaşması
Daha önce birkaç kez yazdığım bir hususu bu yazıda tekrar edeceğim: ‘’Coğrafya bir kader ise’’ siyaset o kaderi değiştirmek için yapılır. Zira Jeopolitik, coğrafya ile siyaset arasındaki köprüyü kurar.
Ayrıca dış politika için tarihin her
döneminde, geçerli olan şu gerçeği akılda tutmak gerekir: Bölgesel jeopolitik,
küresel jeopolitikten bütünüyle bağımsız değildir. Dünya üzerinde bulunan hiçbir
devlet jeopolitik çekim alanın dışında kalamaz. Bu gerçeğe göre hareket etmeyen
her devlet çökmeye mahkumdur.
Devletleri kuran insanoğlunun kendisi bağımsız
bir cevher değildir. Aksine doğanın bütün elementleriyle ilişki içindedir.
Yeryüzünde sayılamayacak kadar beslendiği çeşitli nimetlere bağımlıdır. Kendisi
bağımsız olamayan insanoğlunun eseri olan bir devlet de mutlak manada bağımsız
olamaz.
Aslında bu yönüyle devletler bireylere
benzer. Bu nedenle her devlet, jeopolitik denklemleri dikkatle takip ederler. Bir
devlet sadece güçlü olduğu için değil, coğrafi koşullara uyum sağlayıp, dünya
dengelerini doğru okursa ayakta kalır ve geleceğe yelken açabilir.
Dolayısıyla Türkiye’nin bölgesindeki
ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi coğrafi koşullara uyum sağlaması ve
geleceğe daha emin adımlar atacağı anlamına gelir. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın Sisi’yle ayaküstü tokalaşmasını böyle okunması gerektiğini
düşünüyorum.
Aslında son tokalaşma fotoğrafı, daha
önce başlamış olan Türk-Mısır ilişkilerinin geliştirme sürecinin bir devamı
niteliğindedir. Bilindiği gibi Türk-Mısır ilişkileri Sisi darbesinden sonra bozulmuştu.
Türkiye’nin o günlerde gösterdiği tepki, son derece ahlaki ve asil bir tutumdu.
Ancak ahlaki ilkeler kadar jeopolitik
ihtiyaçların karşılanması da önem arz eder. Dış politika bir yönüyle ahlaki
ilkeler ile jeopolitik zorunluluklar arasında sağlıklı bir denge kurabilme
sanatıdır. O tarihlerde gösterilen haklı tepki, biraz sert oldu ve iki ülke
ilişkilerini gerdi. Ancak bugün Türk-Mısır ilişkilerinin normalleşmesini sağlamak
her iki ülkenin dış politikası için atılmış doğru bir adımdır.
Bugün Türk-Mısır ilişkilerinin
gelişmesini sağlamak için Erdoğan’ın çabalarını eleştiren CHP, darbenin ilk
günlerinde gidip Sisi’ye destek verdiğini hatırlatmak isterim. Özgür Özel CHP
kanalı Halk TV’de ‘’Erdoğan tükürdüğü yüzü yalıyor’’ dedi. Özel’in Genel
Başkanı aynı tarihlerde ‘’Davutoğlu için Türkiye’nin gelmiş geçmiş en çapsız
Dışişleri Bakanıdır’’ demişti. Buradan Özgür beye kamuoyu adına soruyorum: Kemal
Bey şimdi altılı masada tükürdüğü yüzü mü yalıyor? Madımak Otel’in yakılmasında
sorumlu tuttuğunuz Temel Beye her türlü küfür ve hakaret etmiştiniz şimdi CHP
tükürdüğü yüzü mü yalıyor? Daha vahimi dün çapsız olarak nitelediğiniz biriyle
Türkiye’yi yarın nasıl idare edeceksiniz?
Muhalefet bilmelidir ki hiçbir ülke
jeopolitik gerçeklere sırtını dönemez. Dolayısıyla Türk-Mısır ilişkilerinin geliştirilmesi,
her iki ülkenin tarihiyle, kültürüyle, geleceğiyle, hedefleriyle, son derece
uyumludur.
Zira ülkelerinin ihtiyaçlarıyla uyumlu
hedefler seçemeyen liderler siyaset sahnesinden silinip giderler. Erdoğan’ın
Sisi’yle tokalaşması, tarihsel perspektif içinde, dünya dengelerini
gözeterek, Türkiye için yeni jeopolitik rota çizdiğini gösteriyor.