Erdoğan'ın reform çağrılarına kulak vermeliyiz
Küreselciler ısmarlama aktörlerle hala ülkeleri ele geçirebileceklerini düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Hele hele geçmişte acı tecrübeler yaşamış Türkiye gibi bir ülkede artık bu türden projelerin tutmayacağını bilmeleri lazım.
Vaktiyle evinde suyu akmayan, parasını cuntacılara kaptıran, parlamenter sistemin ürettiği ekonomik ve siyasi krizlerde keriz yerine konulan bu ülkenin insanı üstüne bir de yeterince laik olmamakla suçlanırdı.
Anlayacağınız her türlü fatura millete kesilir, onun üzerinden de zengini daha zengin, bürokrasisi daha kibirli, siyasetçisi daha zayıf medyası daha otoriter, sanatçısı daha bağımlı olurdu.
Bugünlerde doların yükselmesiyle birlikte eski saltanat günlerini hatırlayan bir avuç elitist tayfanın heyecanı görülmeye değer.
Fırsattan istifade hemen ülkesini yabancı ülkelere şikâyet etmeye başladılar. Bir insan ülkesini tek kalemde küreselcilerin hizmetine sunmaya hazır hale gelmişse ya büyük bir zihin işgaline maruz kalmıştır ya da üç kuruşa kendini satmıştır.
Ölümcül virüsün yol açtığı tahribatı kendi emelleri doğrultusunda kullanmaya çalışan küreselciler buna rağmen eski performanslarını artık gösteremiyorlar.
Ellerinde kala kala çapsız ve kendini hemen açık eden beceriksiz adamlar kaldı. Bunu bir avantaj olarak kullanabilmeliyiz.
Yıllardır ülkeyi küresel kapitalist sermaye baronlarına peşkeş çeken bu hırsız, arsız, başarısız, milletin parasıyla âlem yapan cunta sevdalılarının artık tüm planlarını, tuzaklarını ve atacak oldukları adımları ezbere biliyoruz.
Gayet hukuki bir zeminde bize siyaset olarak yutturmaya çalıştıkları şeyin esasında ülkeyi tez elden gözden çıkarmak olduğunu bilmiyor muyuz?
Durum öyle bir hal aldı ki bugün ülkenin solcuları Erdoğan düşmanı ve onu destekleyenler olarak ikiye ayrılmış durumda.
Ulus devletçi milliyetçi vatanperver ülkücülerin karşısına alternatif Erdoğan karşıtı bir ülkücü kitlesi konuşlandırıldı.
İslamcılar siyaseten Erdoğan’ı destekleyenler ve ona karşı olanlar şekilde iki kanatta yer tutuyor.
Buna Alevileri, Kürtleri, gayrimüslimleri, muhafazakarları da dahil edebilirsiniz.
Erdoğan dediğime bakmayın, siz bunu Türkiye olarak anlayınız. Çünkü Erdoğan nefretinin ardında Türkiye gibi bir ülkeyi gözden düşürmeleri ve elbette Amerikancı zihniyetleri yatmaktadır.
Düşünün eski Maoculardan Halil Berktay bile artık Marshall Planı’nın bir benzerine ihtiyaç var dediği nevrotik bir patlama hali bu!
Kısacası her ideolojiyi, görüşü, inancı ve ırkı kendi aralarında vatan üzerinden ikiye, üçe bölme çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. FETÖ’ye kontrollü bir biçimde yol vermeleri de buna dahildir.
Tüm bunlar emin olun küreselcilere istedikleri neticeyi veremiyor. Veremiyor çünkü bir avuç insan ısrarla bu ülkeye, bayrağına ve değerlerine bağlı olan hemen herkesi kucaklamaya devam ediyor.
Kimsenin rengine, inancına, görüşüne, giyimine, kuşamına, mezhebine bakmaksızın birlik içinde kalmamızı telkin eden bu bir avuç insan olmasa bugün Erdoğan’ın dolayısıyla Türkiye’nin işi bir hayli zorlaşacaktı.
Yazılarımızda sıklıkla ifade ettiğimiz gibi; “Karşımızda dini, ırkı, rengi, mezhebi fark etmeksizin bir araya gelmiş ve tüm insanlığın belası olmaya ant içmiş bir sermaye ordusu var.”
Bizler de dini, ırkı, dili, rengi, mezhebi ne olursa olsun bu Amerikancı kapitalist diktatörlük karışında birlik olmalıyız. Çünkü saldırı hepimize yönelik.
Birlik olmayı elbette hukuki anlamda ifade ediyorum. Ve bunu Erdoğan’ın reform çağrılarıyla birlikte okuyorum. Kısacası bugün ülkede yaşayan her kesimden insanın hak ve hukukunu garanti altına alan özgür bir ülkeden bahsediyorum.
Hukuk ve adaletin tesis edildiği bir ortam bizi kaliteli birer yurttaş haline getirecek ve her türlü tuzağı boşa çıkaracaktır. Ortak aklı inşa etmenin yolu da hak ve özgürlüklerden geçmektedir.
Bu bakımdan otoriter ve totaliter söylemlerden kaçınmalı ve Erdoğan’ın reform çağrıları üzerine bir yol haritası belirlemeliyiz. Başka derman arayan küreselcilerin kucağına düşer.