Erdoğan'ın NATO klasörü
Türkiye’de gündem 14 Haziran Pazartesi Günü yapılacak NATO
toplantısına odaklanmış durumda.
ABD Başkanı Joe Biden’ın
Erdoğan ile görüşmesini soran gazetecilerin aldığı yanıt klasik bir
Türk-Amerikan ilişkileri anlatımından öte bir şey değil.
Ne Biden PKK/PYD’den vazgeçer ne de Türkiye S400’den...
Trump döneminde “BÜYÜK
ABD”nin yaptığı “ekonominizi
mahvederim” tehdidi havada kaldı.
Evet, zorluk çekildi.
Evet, 128 milyar dolar gitti.
Evet, ekonomik kırılganlık devam diyor.
Ama çok iyi ders verildi.
Her istediğinizi yapacağınız dönem “BİTTİ” denildi.
Zirveden beklentim sıcak pozlar verilerek Rusya tarafının
son zamanlarda Türkiye’ye yönelik artan sert dili ve taleplerini dengelemek
olacaktır.
Böyle bir poz riskleri bir miktar öteleyebileceği gibi
kırılganlığı da bir miktar yumuşatabilir.
Türkiye’nin birinci gündemi iki ülke arasında sorunların
çözümü için toplantılar başlatmak olacaktır.
Erdoğan’ın dosyasında Biden’a teklif edeceği iki konu var.
Birincisi Ukrayna’ya NATO’nun direkt desteğini vermek yerine
Türkiye üzerinden böyle bir yol gidilmesini teklif etmek. (Bayraktar SİHA’larla
bunun ilk adımı atıldı.)
İkincisi ise Biden’ın Almanya’nın Rusya’dan doğal gaz
alımının artıracak Kuzey Akım 2 hattındaki yaptırımı kaldırılmasına karşı enerji
diplomasisine ağırlık vermek ve Paris İklim Anlaşmasını Meclis’te onaylamak.
Almanya ile Karadeniz üzerinden yapılabilecek iş birliğinden
Biden’ın ve Almanya’nın sıfır karbon politikasına kadar bir dizi teknik öneri
masada olacaktır.
Kadın siyasetçilere fırsat
Türkiye İşçi Partisi
(TİP) Milletvekili Ahmet Şık şöyle demiş:
“Devlet katil, devleti yıkmamız gerekiyor.”
İlk kısmına bakınca tam bir devlet düşmanlığı kokuyor.
Bir de ikinci kısma bakalım:
“Odağına yurttaşı koyan, asgari hukuk ve demokrasi
normlarını kendisine rehber edinmiş ve bu ülkede barışı tesis edecek doğru bir
devleti kurmak için bu devleti yıkmak gerekiyor.”
Soruları sıralayalım:
Devlet katil olur mu?
Devlet istenerek yıkılır mı?
Asgari hukuk ve demokrasi normları nedir?
Barış nasıl tesis edilir?
Doğru devlet nedir?
HDP’deyken HDP jargonuyla TİP’deyken TİP jargonuyla siyaset
yapmaya çalışan bir gazeteci...
Sanırım bu sözlere en güzel cevabı Mehmet Akif Ersoy vermiş:
‘Gel yıkalım şu
Süleymaniye’yi desen iki kazma kürek, iki de ırgat gerek.
‘Hadi gel, yapalım
geri şunu’ desen bir Sinan, bir Süleyman gerek.
Bir ülke kurmak öyle kolay iş değil.
MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli sert bir dille eleştirdi. CHP ise savunmaya geçti.
Uğruna şehitler verilmiş bir vatanı yıkmak ise hiç kolay
değil.
Bunu en güzel Mustafa
Kemal Atatürk bilir.
Onun partisinin de bu yoldan gitmesi beklenir.
HDP’nin kapatılması gündeme gelince HDP seçmenine göz
kırpmak için öz değerlerden vazgeçilmez.
Benden söylemesi; konuştuğum CHP’liler oldukça rahatsız...
Aksayan yönleri demokratik yollarla, konuşarak hep birlikte
pekala çözebilecek bir düzen kurmak bu kadar mı zor gerçekten.
İlla yıkmak, yok etmek mi gerek?
Böyle deli dumrul konuşan milletvekilleri bu zamana kadar
gerçekten toplumun ihtiyaç duyduğu ve ortak uzlaşı sağlanabilecek bir yasa için
diğer milletvekilleri ile iletişim kurup kurmadığını biliyor musunuz?
TBMM’nin
kulislerinde sıkça dolaşan bir gazeteci olarak söyleyeyim:
Çoğunun derdi poz vermek ve partisinin duruşunu korumak.
Kimsenin vatandaşın dertlerini çözmek için münferit bir çaba göstermek gibi bir
gayesi yok.
Bolca konuşarak taraftar toplamaya çalışmaktan öte bir çaba
görmedim.
Eğer bir devrim olacaksa o eğitim ve ahlâk devrimi olmalı.
O zaman bakın bakalım her şey nasıl bir anda değişiyor.
Aslında sayın Devlet
Bahçeli buna ön ayak olacak bir teklifi “Siyasi Etik Yasası” önerisiyle yaptı.
Çok cesur ve bir o kadar isabetli bir teklif. Canı gönülden
kutluyorum.
Lakin Ahmet Taşgetiren’e konuşan Meclis Eski Başkanı Cemil
Çiçek’in açıklaması da kayda değer:
“Bu ölçüler gelirse
siyasette adam kalmaz”
İyi işte belki siyasette kadınların sayısını bu yolla
çoğaltabiliriz.
Demokrasiden dem vuranlara bak hele!
Bir yanda Kabataş
Olayı bir yanda Fazilet Durağı şimdi
de Nişantaşı Olayı ve daha
niceleri...
Hep birlikte yaşamak zorundayız.
Eğer bu düşünceden uzaklaşırsak 70’lere geri döneriz.
İnşallah yapılan yanlışı anlar ve gerçek bir demokrat olabilirler.