Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.41
Gram Altın
2956.75
BIST 100
9377.57
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Kasım 2016

Erdoğan'ın günahı neydi?

Herşey "One Minute" itirazıyla başladı ve bu itiraz halihazırda "Dünya Beş'ten Büyüktür" isyanıyla devam ediyor. Bugünlere gelene kadar ise çok ağır imtihanlardan geçti, çok badireler atlattı Türkiye ve öncü kadrolar.

Bu çıkışları yapanlar, yüz yıl önce kapatılan parantezi açmaya, büyük dirilişi gerçekleştirmeye ve başına örülmüş sömürgeci ağları ümmetin başından atmaya çalışan öncü kadrolardır.

Mısır'daki, Filistin'deki, Irak ve Suriye'deki mazlum ve mağdurun sesi, kaderi ve umududur bu isyan bayrağını açanlar.

Emperyalist çevreler hiçbir zaman, "vicdan, ahlak, adalet ve hukuka" bakmaz ve bakmadı da. Bu odaklar, güce ve çıkarlara bakar. Güce taparlar. Güç en iyi haklılık göstergesidir onlar için. Ne kadar güçlü iseniz o kadar haklısınız, ne kadar zayıf ve pısırık iseniz o kadar suçlusunuzdur. Ne demişti İngiltere eski Başbakanı Lord Palmerson: " İngiltere'nin ebedi dost ve düşmanları yoktur, değişmez çıkarları vardır."Bu ahlaksız ilke halen geçerlidir. Güç odakları oyunu daima bu kurala göre, acımasız bir şekilde özellikle de Müslüman halklar üzerinde oynar.

Tarihin yeniden yapıldığı ve yazıldığı çok zorlu süreçlerden geçiyoruz. 100 yıl sonra öncü kadrolarla sırtındaki kamburu atıp ayağa kalkmaya çalışan, değişim ve dönüşüm hamlesinde büyük yol alan Türkiye, uluslararası boyutlu bir saldırı altında. Dost ve müttefik bildiğimiz ülkelerin doğrudan saldırılarına maruz kalıyoruz. Akıl almaz kirli oyunlar ve kirli senaryolar devrede. Eski sularına dönmeye ve hayat bulmaya çalışan kirli sermaye, kirli siyaset ve kirli medya akıllara durgunluk veren bir işbirliği halinde. Türkiye'yi, şiddet, kaos, terör, ekonomik kriz ve paralel darbe girişimi ile hizaya ve dize getirmeye ve de yüzyılın ardından yeniden oluşturmayı planladıkları haritaları dayatmaya çalışıyorlar. Uluslararası ilişkilerde proaktif ve ön açıcı bir Türkiye yerine, "şiddet, kaos ve terör sorunuyla boğuşan, pazarlık masasında diz çöktürülen bir Türkiye" istiyorlar.

Önce Gezi Olaylarıyla başlayan, kaos pompalayan, sözde çevre hassasiyetini kullanan bir dış müdahale yaşandı. Tutmayınca, 17-25 Aralık yargı darbesi işleme kondu. Bu ihanet de püskürtülünce sırayı, boş durmayan uluslararası güçlerin desteğiyle kurulan ve büyütülen taşeron örgütler eliyle tanzim edilen vekalet ve cehalet savaşı yani 15 Temmuz darbe girişimi aldı.

Hesaplaşma çok büyük, topyekün saldırıya karşı yurdun her sathında amansızca bir topyekün kardeşlik müdafaası gerekiyor.

Bu vatan var ya bu vatan; her zaman direnişin sembolü, insanlığın yurdu, destanların kalesi, ümmetin umudu olmuştur.

Artık sahada da olacağız masada da. Korkmayın, susmayın bu adaletsiz düzene Cumhurbaşkanımız gibi itiraz edin! Taşıdıkları canın Allah'tan emanet olduğunu bilenler, baskıdan ve hatta ölümden asla korkmaz, davasından geri adım atmaz.

Bu ülkede doğan, yaşayan ve bu ülkenin nimetleriyle karınlarını doyuran birileri, çıkarları için tüm dünyayı, ve masum insanların geleceğini ateşe atmayı göze alabilir. Bu kimseler ne kadar güçlü olursa olsun; biz hakkın, halkın, merhametin ve adaletin yanında; darbecilerin, vesayetçilerin ve mandacıların karşısında yer almaya devam edeceğiz. Yedi düvele ilaveten dahili bedhahlar, vatanımıza yani namusumuza cephe almışsa; vatan ve kardeşlik savunması, direnişe geçilmesi en büyük ahlaki sorumluluktur. Bütün ideolojik farklılıkları, etnik ve mezhepsel sorunları, düşünsel saplantıları bir tarafa bırakalım. Sımsıkı asılalım ortak gemimizin mukaddes küreklerine. Bu vatana sadık olan her üyesi biliyor ve haykırıyor ki: Dava artık vatandır, dava artık namustur." Yoktur bundan ötesi.

Binlerce günahsız mülteci denizlerde boğulurken görmezden gelen, AB'ye aday ülke Türkiye darbe ve terörle işgal edilmeye çalışılırken; insanlık ve demokrasi sınavında sıfır alarak sınıfta kalan Avrupa Parlamentosu utanmadan, sıkılmadan müzakereleri dondurma kararı almış. Her ne kadar bu karar bağlayıcı olmayan bir tavsiye kararı niteliğinde olsa da bundan sonrası Türkiye'nin değil, Avrupa'nın sorunudur. Türkiye halkı yıllarca bu ikiyüzlü tavırlardan illahlah etmiştir. Bundan böyle, ya adil ve dürüst olacaklar ya da canları cehenneme kadar!

Halkın yüzde 52'sinin oyuyla göreve gelen ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı, hele de Kur'an-ı Kerim okuyandindar bir Cumhurbaşkanı birçok vesayet sisteminin planlarını, beklentilerini ve çıkarlarını alt üst etti. Etmeye de devam ediyor.

Erdoğan'ın günahı da tam olarak buydu.

[email protected]