Erdoğan'ın destansı mücadelesi
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, 1997
yılında okuduğu bir şiir nedeniyle yargılanmış ve iki yıl sonra da hapse mahkûm
olmuştu. O dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Başkan Erdoğan’ın
görevi de yargı darbesiyle elinden alınmıştı. Tarihe kara bir leke olarak geçen
o kararla birlikte yaklaşık dört ay cezaevinde yattı Başkan Erdoğan. O dönem
Erdoğan için artık muhtar bile olamaz manşetleri atılmıştı. Ancak tahliyesinden
üç yıl sonra Başbakan, on iki yıl sonra da ilk kez halk tarafından seçilen
Cumhurbaşkanı olmuştu. O günden bugüne kadar bir taraftan millete hizmet
yolunda yorulmadan çalıştı, bir taraftan darbe ve darbecilerle durmadan
savaştı. Türkiye’nin hukukun üstünlüğü, insan hakları ve yargı bağımsızlığı
yolunda ödünsüz yürüyüşü işte Başkan Erdoğan’ın okuduğu o şiirle başladı.
Recep Tayyip Erdoğan, 3 Kasım 2002’de yasaklı olduğu gerekçesiyle seçimlere sokulmadı. Ancak AK Parti iktidara geldi, planlar bozuldu ve Erdoğan seçildi. Siyasi yasaklama kumpasından iki yıl sonra dönemin deniz kuvvetleri komutanı Oramiral Özden Örnek’in yayınlanan günlüklerinde “ordunun 2004 yılında darbe hazırlığı yaptığı ama dönemin Genel Kurmay Başkanı Org. Hilmi ÖZKÖK’ün bunu engellediği” iddia edildi. 2003-2007 yılları arasında bu defa dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER’in AK Parti iktidarına karşı veto yağmuru yaşandı. Ahmet Necdet SEZER, hükümetim birçok işlemini ve atamasını veto etti. Hükümet, çalışamaz hale geldi. 2006 yılına gelindiğinde Danıştay saldırısı yaşandı. Avukat Alpaslan Aslan Danıştay’ı silahla bastı ve bir üyeyi öldürdü. Malum gazeteler hemen “Tekbirle Kurşun Yağdırdı” manşetleri attı. Hükümeti hedef gösterdi.
27 Nisan 2007’de bu defa hükümetin emrinde olan Genel Kurmay Başkanlığı kendi internet sitesinde hükümete karşı e-Muhtıra yayınladı. Hükümet ise buna çok sert cevap verdi. Anayasa Mahkemesi, TBMM’nin 367 milletvekili ile toplanmasını isteyerek oy çokluğuyla akla ziyan bir karar aldı. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesine engel koydu. Halk sözde Cumhuriyet mitingleri adı altında sokağa dökülerek darbe çağrıları yapıldı. Ancak erken seçime yani halka gidildi ve kriz aşıldı. 2008’deyse bu kez iktidardaki AK Parti’ye kapatma davası açıldı. Başörtüsü düzenlemesi yapan AK Partiye, yüksek mahkeme kapatma kararı vermemişti ancak ekonomi o belirsizlik sürecinde ağır darbe almıştı. 2011 yılına gelindiğinde askeri üst komuta kademelerinde bu defa kriz çıkarmak için istifalar yaşandı. Org. Necdet ÖZER dışındaki komutanlar emekliliğini istedi. Bir anda TSK’nın üst kademesi boşaldı. Planlanan kriz ve kaos acil atamalarla bertaraf edildi.
Tarih 19 Ocak 2014’ü gösteriyordu bu defa. Suriye’ye giden MİT tırları FETÖ’cü savcıların talimatıyla durduruldu. Türkiye’nin ve Başkan Erdoğan’ın uluslararası mahkemelerde savaş suçuyla yargılanmasının önü açılmak istendi. Suriye’deki Türkmenlere yardım götüren tırlar, terör örgütü DEAŞ’e silah desteği diye dünyaya servis edildi. 2013 yılında bu kez “Gezi Kalkışması” yaşandı. Taksim Gezi Parkı’nda başlayan sözde çevreci eylem, planlı bir şekilde hükümet karşıtı bir kalkışmaya dönüştü. Taksimde başlayan gösteriler tüm ülkeye yayıldı. Dert 3-5 ağaç değildi. Dert Erdoğan’dı ve onun devasa projeleriydi. Erdoğan’ın kararlı duruşu darbe girişimini engelledi.
FETÖ terör örgütüne bağlı paralel yapı darbe girişimine en açık bir şekilde 17-25 Aralık tarihlerinde girişti. Yargı ve emniyet içindeki paralel yapılar, Erdoğan’sız bir AK Parti için 17 Aralık’ta yolsuzluk kisvesi altında bir yargı darbesi yapmaya çalıştı. Bu girişim de Başkan Erdoğan’ın kararlı duruşuyla bertaraf edildi. 15 Temmuz 2016 tarihiyse, Türkiye’nin en uzun ve en karanlık gecesi olarak tarihe geçti. FETÖ terör örgütünün devlet içine sızan elemanları, milletin parasıyla alınan tankını, silahını millete çevirdi. İhanetin en alçakçasını yaptı. Ama elinde bayrak olan vatanseverler, elinde silah olan hainlerin karşısını dikilip, direndi. Başkan Erdoğan liderliğinde cuntacılara geçit verilmedi. Milli iradeye sahip çıkıldı. AK Parti ve Başkan Erdoğan’ı iktidardan indirmek için. Ancak şu hususu da vurgulamadan geçemeyeceğim ki “Başkan Erdoğan gerek AK Parti’yi kurmadan önce gerek kurduktan sonrada gördüğü üzere bir başarı hikâyesi, bir devasa kavgası vardı. İstanbul Belediye Başkanlığı’ndaki hizmetleriyle adeta tarih yazdı. 28 Şubatçı ve FETÖ’cü zalimlerin hışmına uğradı, hapislere tıkıldı, ama hiç korkmadı, büyük bedeller ödedi.”