Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Şubat 2020

Erdoğan’ın Afrika seyahati notları…

Sayın Cumhurbaşkanımızın Cezayir, Gambiya, Senegal seyahatine eşlik ederek siyasi, askeri, kültürel işbirliği diplomasisine tanıklık ederken bu ülkeleri daha yakından gözlemleme imkanı da bulduk.

Cezayir, üç ülke içerisinden kendisine ait doğası, iklimi, ruhu, kimliği bulunan bir ülke olarak kaldı hatırımızda. Osmanlı ile tarihsel bağı, bir dönem Trablusgarp, Tunus ile birlikte Osmanlı beylerbeyi olması, iki Osmanlı camisi ile bizim/bize ait gibi hissettiğimiz bir ülke! Halkın Türkiye ve Erdoğan sevgisi ise hemen fark ediliyor. İşbirliği yapılan kurumlarda asılı Türk bayrakları ise Türkiye’nin dokunduğu elin izleri olarak bir kez daha ülkemizle gurur duymamızı sağladı.

“Erdoğan çok karizmatik ve cesur bir lider” diyen Cezayirli kadınlar, neredensiniz sorusuna “Türkiye” cevabını alınca yanakları kuşatan gülümsemeyle karşılık bulan izler, lider ülkenin, güçlü bir tarihin önemini bir kez daha hatırlattı.

Cezayir içerisindeki oranları çok az olsa da Berberilerin kendi kültür ve kimliklerini sunma çabaları dikkatimizden kaçmadı. Kapalı kadınlar, esselamu aleyküm diyen adamlar İslam’a dair hatırlatmalar yapan öğeler olarak zihnimizin bir köşesindeki daimi yerini edindi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konakladığı otelden ayrılırken Cezayirlilerin alkış ve zılgıtlarla uğurlamaları kardeşlik duygusunun sınır ve coğrafyanın çok ötesinde olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.

Bu ülkeler içerisinde ekonomik ve teknolojik açıdan en geri kalmış ülke, tahmin edilebileceği gibi Gambiya. Bununla birlikte korunmuş doğası, mistik öğeleri açısından insanı cezbeden bir yönü bulunuyor.

Gambiya, Atlas Okyanus’unun görkemli komşuluğunu yaşayan sıcak bir ülkenin sıcak insanlarının memleketiydi. Siyah renginin sempatiklik ve sevecenliğine eklemlenen doğallık, insanda kendiliğinden bir rahatlama duygusu oluşturuyor.

Okyanusun bir tarafındaki gölgelikte açılmış eski bir sergi üzerinde namaz kılan erkekler görürken diğer tarafta yerel müzik çalıp eğlenen kadınlar, eşleriyle güneşlenmeye gelmiş erkekler vardı. Boynundaki haç kolyesiyle dolaşan genç kızın yanındaki adam az sonra iki kişilik cemaate imam olup namaz kıldırdı. Hep gülümseyen, biraz da ünlem ile bizleri izleyen insanları vardı…

Nüfusunun yüzde doksanının Müslüman olmasına karşılık üzerimizde -en azından bizim gördüğümüz kadarıyla- Cezayir gibi bir Müslüman toplum izi oluşturmadı. Daha ziyade film sahnelerini andıran mimarisi, giyimi ile üç dil konuşan servis elemanlarıyla Batılı değil ama Batıcı bir imaj oluşturdu.

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın resmi ziyareti dolayısıyla Türk bayraklı tişört/gömlek giyinmiş görevliler “Merhaba” derken, polisler de gülümseyerek selam veriyorlardı. Resmiyete, protokole alışmış, Batının katı kuralcılığını disiplin olarak görmüş bizler için bu resmi görevlilerin, emniyet mensuplarının sıcak tavırları, gülümsemeleri yaz güneşi altında eriyen kar gibi içimizi eritti!

Ziyaretin son durağı olan Senegal ise Gambiya’dan daha iyi durumda ancak yine de ekonomik olarak yeterince gelişmemiş bir ülke. Cezayir’de gördüğümüz manevi iklimi burada da hissedemedik. Her biri en az üç dil konuşabilen vatandaşlar, küçük satıcılar, pazarcılar ekmek peşinde koşan aşırı gürültülü, konuşkan, dilbaz tiplerdi.

Ülkede resmi olarak kabul edilen medreseler lise düzeyinde eğitim verirken gençler üniversite eğitimi için yurtdışına çıkmayı tercih ediyorlar. Nitekim Senegal’deki rehberimiz de Gambiya’daki rehberimiz de üniversite eğitimlerini Türkiye’de tamamlamış Türkiye sevdalısı iki gençti.

Afrika ziyareti sonrası ülkeler arasında önemli ekonomik, askeri, siyasi anlaşmalar imzalanırken bunun bir kültürel diplomasiye dönüşeceğine ilişkin şüphemiz de bulunmamaktadır. Uzun yıllar Batılı beyaz adamın sömürgesi altında kimlikleri, inançları yok edilmeye çalışılmış bu toplumlar bünyelerine, zihinlerine sirayet etmiş sömürgeciliğin farkında dahi değiller.

Tüketim alışkanlıkları, kullandıkları dil, davranış kalıpları içerisine gizlenmiş Batılı sömürgecilik etkisi ancak dışarıdan bakılan dikkatli bir göz tarafından fark edilebilir. Bağımsızlıklarını kazanmalarının üzerinden henüz onlarca yıl geçmişken yeniden gerçek kimliklerini bulmaları elbette hiç kolay olmayacak.

İşte bu özüne dönme sürecinde Türkiye’den uzanacak bu devasa kardeşlik eli, toplumların sömürgecilik etki ve travmalarından bir an önce ve daha kolay bir şekilde uzaklaşmalarını sağlayacaktır. Yakinen de biliyoruz ki gitmediğin yer, uzanmadığın kalp senin/sana ait değildir! Sizin gitmediğiniz yerlere azgın niyetliler, sömürü peşindekiler çoktan gitmiş ve nice kaynakları/insanları devşirmiştir! Çok kolay olmasa da bu ziyaretler önemli adımlardan biridir ve geleceğe ilişkin nice bereketli tohumlar atacak teşebbüslerdir!

Twitter.com/sabihadogann