Erdoğan'ı göndermekten başka bir perspektif sunmuyorlar
HDP Eş Genel
Başkanı Pervin Buldan “muhalefet bizi
çantada keklik görmesin” açıklamasını yapmıştı. HDP seçimlerde millet
ittifakının gizli de olsa bir bileşeni mi olacak yoksa tüm bunların üzerine
üçüncü bir ittifak kurulabilir mi? Cumhur ittifakı AK Parti ve MHP’den
oluşuyor. Artı BBP de bünyesinde yer buluyor. Cumhur ittifakının, millet ittifakına göre çerçevesi ve bileşenleri
daha net ve daha anlaşılır. İşte figür olarak da eğer Cumhurbaşkanlığı seçimi
söz konusu olacaksa Cumhurbaşkanı Erdoğan yine ortak aday ve bu konuda Cumhur
ittifakında sorun gözükmüyor. Fakat millet ittifakı o kadar çok parçalı, o
kadar çok iç değişkeni olan bir bileşen ki mesela baktığınız zaman birinci
parti olan CHP elbette ki belirleyici olacak. Öncelikli olarak büyük tartışma konusu “CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı kim
olacak?” Bu bile bir defa toplamda millet ittifakının problemlerinin toplamda
yüzde ellisini oluşturuyor.
Diğer
taraftan HDP’nin pozisyonu ile ilgili millet ittifakında takiyye uygulanıyor.
HDP de şunu diyor: “Biz gerçekten
müttefik miyiz, değil miyiz? Müttefiksek çıkın mert bir şekilde biz müttefikiz
deyin, yanımıza oturun. Değilsek de onun da adının ne olduğunu koyun.”
Geçtiğimiz bayram herkes hatırlar. HDP’liler CHP genel merkezini ziyaret
etmişti. Çıkışta beraber poz vereceklerdi. Ama nihayetinde CHP’liler yoktu
kamera karşısında, sadece HDP’liler vardı. Şimdi bu kadar birbirinden kaçan,
birbirine zıtlıklar devam ederken şöyle bir peşin hesap yapılıyor; “AK Parti ve MHP dışında kalan ne kadar
parti varsa hepsi tümden muhalefetin yani millet ittifakının bütünüymüş gibi”
gösteriliyor. Fakat bazı partiler, bütünün içinde gözükse de parçaları yani
tabanlarının aynı şekilde hareket etmeyeceklerini düşünüyorum. Dolayısıyla çok
bilinmeyenli denklemler vardır matematikte, bu bilinmeyen denklemler muhalefet
cephesi için belki yirmileri geçmiş durumda.
Bu tarafta cumhur
ittifakı kendi pozisyonunu daha da netleştirme durumundayken, öte taraftan
millet ittifakı tartışmalarla “acabalarla”
devam edecek gibi görünüyor. CHP genel merkezi daha çok Kemal Kılıçdaroğlu’nun
adaylığını düşünürken öte tarafta İstanbul’un Ankara üzerindeki baskısı da artarak
devam ediyor. CHP’deki tartışma “Daha çok
parti merkezi mi karar verecek yoksa dıştan gelen baskılar mı etkili olacak?”
konusudur. Diğer taraftan aslında Meral Akşener de Cumhurbaşkanı adayı gibi.
Belki şöyle bir formül devreye girebilir; “Her
partinin genel başkanı, aday olarak seçimlere girecek ve ikinci tura seçimi
götürmeyi deneyecekler.” Burada da ikinci tura doğal olarak CHP adayı
kalacaktır. Dolayısıyla da Kemal Bey gibi ya da klasik CHP’li bir aday olduğu
zaman da toplumun 10 yıldır CHP’ye verdiği destek de yüzde 22 ile 25 arasında. CHP’yi bir türlü 30’lara, 40’lara
çıkarmayan bu toplum neden getirsin devlet yönetimini CHP’ye teslim etsin?
Bir de bir şöyle
düşünelim muhalefet için; “Bir lider
olacak ortak partilerden. Kendi partisinin iç hesaplaşmalarını, daha sonra
ülkeyi daha sonra 6-7 partinin genel başkanlarını ve iç gruplarını yönetecek,
idare edecek bir lider… Varsa böyle lider hiç seçimleri beklemeyelim, gelsin
hemen başkan olsun ülkeye. Türk toplumu da böyle bir lideri hiç kaçırmaz, hemen
kabul eder.” Bence önümüzde iki tane yol var. AK Parti ile MHP daha çok
sokağa inecek, daha çok vatandaşa dokunacak ve dinleyecek, daha çok kendi
problemlerini onarmaya çalışacaklar. Diğer taraftan da millet ittifakı da kendi
iç bölünmüşlüğünü ancak toparlamaya çalışacak. Öte yandan bir siyasal çerçeve belirlersiniz. Yani Türk toplumunun
yapısı, Türkiye’nin problemleri, ekonomik sorunları ile ilgili bir çerçeve çizersiniz,
bu paradigmayı önümüze koyarsınız ve topluma bir iddia sunarsınız.
Şimdi muhalefet partileri Recep
Tayyip Erdoğan’ı göndermekten başka bir perspektif sunmuyorlar ve göndermek
istedikleri lider de bir gün Azerbaycan’da bir gün Kıbrıs’ta Türkiye’nin milli meseleleri
ile ilgileniyor. Düşmanlaştırdıkları adam nihayetinde FETÖ’nün de PKK’nın da
düşmanlaştırdığı bir adam ve lider. Öte taraftan toplumun kahir ekseriyeti de
milli bir kişilik olarak bakıyor Recep Tayyip Erdoğan’a. Bu perspektif de eskidi diye düşünüyorum.
Yani 10 yıldır yeni bir paradigma, yeni bir proje ortaya konulmadığı için
sadece “Recep Tayyip Erdoğan kötü adam,
onu göndermek istiyoruz” formülasyonu da bu kadar partiyi iktidara taşımayı
yetmedi ve yetmeyecek de.