Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2961.55
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 May 2023

​Erdoğan'ı bırakmayalım

VAKTİ zamanında Türkiye'ye uzaktan bağıran, her istediğini içimizdeki elemanları sayesinde alan ve tütün rekoltemizi dahi belirleyen sözde müttefik devletlerin, en zor zamanlarda bizi düşmanlarımızla baş başa bıraktıklarını kırk yaş üstü her Anadolu evlâdı bilir.

Türkiye özgür bir devlet değildi; ülkeyi kendi eyaletlerinden biri gibi gördükleri için iktidarlarımızın çoğunu kendileri belirliyorlardı. NATO’da müttefik olduğumuz devletlerin bizi savunmasız bırakmalarına itiraz edemeyen bir ülke olduğumuz da bu ülkenin acı gerçeğiydi.

Son 20 yıllık kararlı duruşumuz sözde müttefiklerimizi rahatsız etti. Türkiye periferisinde kaldığı devletlerin dış politikasını uygulayan bir ülke olduğu için onlara rağmen bir dış politikaya sahip olamazdı. İstediler ki Türkiye onlara mahkûm olmaya devam etsin, Türkiye onlarsız bir politikaya sahip olamasın.

Ancak beklemedikleri bir durumla karşı karşıya kaldıkları için önce afalladılar, sonra kendilerine gelip Türkiye'ye ayar vermeye, Türkiye'yi yeniden yörüngelerine almaya çalıştılar. Yeni Türkiye'yi hazmedemediler. Son on yılda Türkiye'nin karşılaştığı iç ve dış sorunların tamamı ülkemiz “Yeni Türkiye” olmasın diye müttefik dediğimiz devletlerin bize yönelik saldırılarından ibaretti.

Şöyle bir geriye yaslanın ve elinize bir dünya haritası alın. Bu haritaya kendi akıllı telefonlarınızdan da ulaşabilirsiniz. Haritaya iyice bakın ve kendinize şu soruları sorun:

Türkiye, bugünkü Türkiye olmasaydı ve meselâ 1990’ların ezik, lidersiz, IMF kapılarında avuç açan bir Türkiye olsaydı ülkede neler olurdu?

Türkiye, bu Türkiye olmasaydı bölgesinde neler yaşanır, neler değişirdi?

Sordunuz mu?

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve şu soruma cevap verin:

Türkiye bugün sahip olduğu konumda olmasaydı, Türkiye yine Batı’nın “etkisiz elemanı” olsaydı Türkiye diye bir devlet kalır mıydı?

Türkiye bugün bazı haksızlıklara direnebiliyorsa, bölgemizde aleyhimize sergilenen oyunları bozabiliyorsa Allah-ü Teâla’nın bu millete bahşettiği feraset sayesindedir.

Türkiye güllük gülistanlıktır demeyecek kadar insaf ve izana sahibim. Lâkin;

Türkiye bir iç savaş yaşamıyorsa, Türkiye bütün enerjisini koalisyonlarla boğuşmaya harcamıyorsa, Türkiye memurunun maaşını deprem yardımları için gönderilen paralarla ödemeye mecbur kalmıyorsa bunu görmeyecek kadar insaf ve izandan yoksun da değilim. Türkiye, paramiliter unsurların saldırılarına rağmen, darbe teşebbüslerine rağmen, kitlesel kalkışmalara rağmen, ekonomik saldırı ve oyunlara rağmen ülkeyi bir baştan öbür başa kadar ikili, üçlü hatta dörtlü şeritli yollarla birbirine bağlamışsa, akademik donanım ve liyakat açısından içini dolduramasak da, 81 ile üniversite götürmüşse, ülkede havaalanına sahip olmayan şehir kalmamışsa, milyonlarca aileye, engelliye nakdi ve ayni yardımlarla destek sunuyorsa; bunun mimarı olan Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı takdir etmemeyi kendime yakıştır(a)mıyorum.

Bu köşemizi takip edenler bilirler ki yıllardır iktidarın yanlış bulduğum politikalarını, uygulamalarını eleştirmişimdir. Eleştirilerimi yapıcı, katkı sunmak maksadıyla ve edebince yapmaya devam ederim. Ancak bu milletin liderine, benim de gönüldaşlıktan, kardeşlikten öte duygularla sevip saydığım ve onun kardeşi olmakla gurur duyduğum Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarına eleştiride bulunurken edebimi muhafaza etmeyi aklımdan çıkarmayacağım.

Herkes bilmese de onun kalbindeki ülke sevdasını, millet sevgisini, mazlum ve mağdura düşkünlüğünü iyi bilirim. Bunu bildiğim için kendime şu soruyu soruyorum ve lütfen siz de sorunuz:

Benim, Erdoğan varken ona oy vermeyip Kılıçdaroğlu’na oy vermem için hangi haklı gerekçem olabilir?

İnanın Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısında Sayın Erdoğan olmasa bile yine de Kemal Kılıçdaroğlu gibi birisine oy verme konusunda zerre-i miskal kadar haklı bir mazeret bulamıyorum.

Sayın Erdoğan'ın hangi hayırlı hizmetler için yüreğinin tutuştuğunu bilen biri olarak, bu seçimlerde Sayın Erdoğan’ın kazanması, Cumhur İttifakı’nın muvaffakıyeti ülkenin ve bölgemizin gelecek 100 yılı için önem arz ediyor. Varsa bir sorun onu seçimlerden sonra konuşalım, tartışalım ama gün küsme günü değil, küsüp Kılıçdaroğlu gibi birisine oy verme günü hiç değil.