Erdoğan'a Darbelerin kısa tarihçesi
Türkiye çok ciddi bir dönemden geçiyor. Öyle anlaşılıyor ki AK Parti iktidarlarının başladığı 2002'den bu yana 10'larca darbe hazırlığı yapılmış. Bizim bildiklerimiz çok az. Aktif gazeteciliğim döneminde duyardık. Komplo teorisi diye yorumlanırdı. AK Parti'nin tek başına iktidar olacağı anlaşıldığında hazırlıkların başladığını. Daha seçimler olmadan. Hatta o dönemde ilk hazırlıkları rektörlerin başlattığının bilgisi ulaşmıştı. Dokuz Eylül Üniversitesi, Ege Üniversitesi, İnönü Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi gibi 10'larca rektörün İzmir'de, İstanbul'da Malatya'da yaptıkları toplantılar dedikodu olarak kaldı. Dertleri neydi, kederleri neydi? Alıp veremedikleri neydi? Daha doğmamış çocuğu boğmanın aceleciliği neydi?
Bu hazırlıkların ilk hamlesi Recep Tayyip Erdoğan'ın milletvekili olması engeli ile karşımıza çıktı. Başardılar da. YSK adaylığını düşürdü. Aynen 1991'de seçildiği halde vekillikten düşürülmesi gibi. Yerine Abdullah Gül Başbakanlığı getirildi. Abdullah Gül'e o dönemde çok akıl verenler oldu. Erdoğan'ın vekilliğinin önünü açmaması için. Belki de Deniz Baykal olmasaydı Erdoğan'ın vekilliğinin önünü açma imkanı olmayacaktı.
Açıldı da rahat mı verildi? Hayır. Daha Başbakanlığının yılı dolmadan El-Kaide adı altında İstanbul saldırıları ile gözdağları verildi. Pazarlıklara girişildi. 2004'te geldiğimizde Balyoz karşımıza çıktı. Bu gözdağı olarak evinin üzerinde gösteri uçaklarının uçuşu ile kendini gösterdi. Hem de MGK toplantısından yarım saat önce. Düşen minarenin alemi MGK toplantısının ortasına atılıp 'Bunu bana açıklayın' denildiğinde hayatlarında ilk defa dona kaldı apoletliler.
Yıldılar mı? Hayır. Oyunlara devam ettiler. Toplantı üstüne toplantı. 2005'lere gelindiğinde siyaset üzerinden oyun oynama ve AK Parti'yi bölmeye çalıştılar. Hatta devrin bir kuvvet komutanı emrindeki seferberlik sistemini kullanarak Türkiye'de herkesin şeceresini çıkarttırdı. Bürokraside fişlemeler yaptırdı. O günlerde bu Jitem'in fişlemesi zannedildi aslında. Hele aynı Kuvvet komutanının AK Parti içinden 80'e yakın vekille görüşmesi o zamanki duyduğum dedikodulardandı. Hatta bir dostum 'Komutan kendi ile görüşen vekillerin hepsini adamı zannetmiş' demişti. Ondandır ki Erkan Mumcu istifa ettiğinde 'İstifa edecek arkada bekleyen 80 vekil daha var' haberlerinin kaynağı da bu bilgi idi.
Bu siyaset oyunları da tutmayınca 2006'lı yıllarda Erdoğan'ın itibarsızlaştırılması çalışmaları başlatıldı. O dönemde bir grup arkadaşlarla haftada bir araya gelir, durum değerlendirmesi yapardık. Yine bir araya geldiğimizde dostlardan biri daha muhabbet başlamadan 'Bir bilgi geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hassas yanını bulmuşlar. O tarafı kullanıp kızdıracaklar' dedi. Daha aradan bir hafta geçmedi. Program için Mersin'de DSİ'nin açılış programına gittim. Erdoğan'ında katıldığı. Orada bir çiftçinin provokasyonu ile 'Ananı da al git' demesi sağlandı. Onunla da kalmadı Balıkesir'de TOKİ açılışında 'Askerlik yatma yeri değil' sözü zorlandı. Ardından da yoğun şekilde tartıştırıldı. Halen CHP 'Ananı da al git', MHP de 'Askerlik yatma yeri değil' sözleri üzerinden politika üretir.
2007'ye geldiğimizde Cumhurbaşkanlığı seçimi ile yaşananlar ortada. E-muhtıra ve AK Parti'nin direnişi, 367 olayı. Ardından 2008'de ki AK Parti kapatma davası. Ayışıkları'nın da parladığı dönemler. 2009 yılı ise çok farklı bir metot. Muhtemel bir darbede 28 Şubat ta olduğu gibi darbeye karşı koyabilecek unsurların yok edilmesi ihtiyacı doğdu. O nedenle Muhsin Yazıcıoğlu suikastı dikkat çekicidir. Bugün için suikastı FETÖ'ye yıkmak kolaycılık olur. İş birlikçiler kimlerdir? Bilinmelidir. Yazıcıoğlu suikastı aslında şer ittifaklarının tamamının yer aldığı komplike bir organizasyondur. 2010 Deniz Baykal olayları ile CHP'de ki değişimdir. Anayasa referandumu gelişmesidir. Şu unutulmamalıdır şer cephenin her iyi dediğimiz bünyeye yerleştirilmiş zamanı geldiğinde kullanılacak bir maşaları vardır.
2011 ayrı bir yıldır. Aslında 2011 FETÖ'nün Erdoğan'a karşı devreye sokulduğu yıldır. Fakat Erdoğan 20 Milyar dolarlık Fatih projesini teslim etmemesi üzerine aynı zamanda iplerin koptuğu bir dönemdir.
2012 Mit Müsteşarı olayı ki Hakan Fidan ile alakası yoktur. Direk Erdoğan'a ulaşma gerekçesidir. 2013 Gezi olayı Erdoğan'a karşı uluslar arası boyutun artık kendini aşikar ederek organize ettiği bir olaydır. Yoksa gezicilerin üçüncü köprü, 3. Hava Alanı, nükleer santral projelerinin iptal etme istekleri nasıl yorumlanır? Aynı yıl 17 ve 25 Aralık operasyonları. Hepsi birer darbedir. Halk Bankası olayı tam bir ihanet belgesidir.
Bugünkü püskürtülen darbe girişimi iyi anlaşılacak ise geçmişi tekrar okumak gerekmektedir. Yaşadıklarımız geçmiş ile birlikte iyi okunmazsa çok kısa zamanda karşı karşıya kalacağımız darbe ye gafil avlanırız. Hiç kimse gaflete düşmesin. Bildiğim bir şey yok. Sadece geçmişi okuyunca anlıyorum ki çok kısa zamanda ülkeyi bir birine katacak, dün başarılamayanında öcünün alınacağı ağır bir darbe girişimi yaşayacağız. Çünkü görüldü ki ABD, İngiltere, Almanya, İsrail dahil batı ittifakının Türkiye'nin güçlenmesi ile karşı karşıya kalacakları ekonomik imkanlarından olma telaşı açık bir darbeyi istemelerine neden oluyor. Bu işi yarım bırakmayacaklardır.
Cuma'nın hayrı üzerinize olsunu2026