Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 Temmuz 2024

​Erdoğan vicdanın izinde

Pazar günü Ak Parti Rize İl Teşkilatı’nın düzenlediği toplantıya katılan Başkan Erdoğan, İsrail’in Filistin’de işlediği soykırıma ve işgal girişimlerine haklı olarak tepki gösterdi. ‘’Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir neden yok’’ dedi. Buna mukabil İsrail Dışişleri Bakan Katz’ın Erdoğan’ı Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin benzetmesi, son derece küstah ve cahilce bir tepkidir.

Küstah bir tepkidir, çünkü İsrail, Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında emperyalist ülkelerin verdiği kararlardan doğmuştur. Yani İsrail, bağımsızlık mücadelesi neticesinde kurulmadı. Bu kararların niçin ve nasıl alındığı, hangi umut ve kokulardan, sevgi ve nefretlerden kaynaklandığını hem Netanyahu’nun insanlığa karşı işlediği suçlardan hem de eli kanlı bir katili kongrelerinde ayakta alkışlayanların tavrından net bir şekilde görüyoruz.

Katz, tarihin farklı dönemlerinde Yahudileri katliamlardan kurtarmak için gemileri gönderip ülkesine getiren bir milletin liderine karşı saygısızlık etmiş, cahilce konuşmuştur. Birincisi, Saddam Hüseyin, İsrail gibi, Batı’nın kullandığı bir maşaydı. Ne zamanki çıkarları batıyla ters düştü, işini bitirdiler. İkincisi, Saddam Hüseyin batının desteklediği bir darbeyle iktidara geldiği için, gücü, Irak halkına dayanmıyordu.

Hâlbuki Erdoğan’ın gücü, kendi milletinin hür iradesine ve milli gücüne dayanmaktadır. Erdoğan iktidara geldiği günden beri, Türkiye’nin milli hedeflerine ulaşması için, siyasi, askeri, coğrafi, teknolojik, psiko-sosyal ve ekonomik kapasitesini artırmıştır. Zaten milli güç kavramı, sıraladığımız bütün bu unsurların bir araya gelmesiyle hâsıl olan genel bir yetenektir ve Erdoğan, bu yetenekleri en iyi geliştiren ve en iyi temsil eden bir liderdir. Türkiye, milli gücün her bir unsurunu ve bu unsurların karşılıklı etkileşimlerini, kapasitelerini dünyada en iyi hesaplayabilen ülkelerden biridir.

Bir devletin uluslararası ilişkilerde uyguladığı siyasetin yegâne vasıtası güçtür. Bu vasıtaya sahip olmak devletlerin gayelerinden biridir. Ancak sadece güce sahip olmak için güce sahip olmak anlamsız bir faaliyettir. Bu nedenle Erdoğan sahip olduğu gücü, siyasetin bir vasıtası olarak İsrail’in vicdansız tutumunu değiştirmeyi arzulamaktadır.

İsrailli Bakan, Türk siyasi tarihine bakarsa, gücün doğrudan kullanımı ve kullanılma ihtimalinin îma edilmesiyle arzu edilen sonuçlar aldığını görecektir. Üstelik örnekler sadece Karabağ ve Libya ile sınırlı değildir. Örnek olarak 15 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, PKK terör örgütünün elebaşı Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması ve sonunda Türkiye’ye teslim edilmesi gösterilebilir.

Türkiye, hiçbir zaman savaşı arzulayan bir ülke olmamıştır. Ancak savaştan başka çare kalmadığı zaman savaştan da çekinmez. İsrailli yetkililer Türkiye hakkında konuşmadan önce, iyice düşünmeleri kendileri için daha iyi olacaktır. Zira Türkiye’nin şakası yoktur

Erdoğan’ın İsrail’e gösterdiği tepki, hukuki açıdan meşru, ahlaki açıdan zorunlu, siyasi açıdan doğru bir tepkidir. Erdoğan’ın İsrail’in Filistin’de işlediği vahşete tepki göstermesi, asgari insani değerleri taşıyan Yahudiler dâhil olmak üzere bütün bir insanlığı memnun etmiştir.

Toparlayacak olursak, İsrail, zulümde Firavun ’un izinde giderken, Erdoğan ahlakın, hukukun, barışın, adaletin, erdemin ve vicdanın izindedir.