Erdoğan- Scholz…Batı'nın İflâsı!..
Batı, Doğu…
Size bir soru:
Birisi, “Sende
İtalyan havası var, görünüşün İtalyanları andırıyor!” dese, aklınızdan ne
geçer?
Ben birkaç kişide denedim bunu.
Hoşlarına gitti!
“Libyalılara benziyorsun!” dediğim kişiler
ise bundan memnun olmadı.
İtalyan’a benzetilmek iyi, Libyalı’ya benzetilmek kötü!..
İyi işlemişler belleklere!..
Batılıya benzemek!..
Rahmetli Babam, 15 yıl Almanya’da yaşadı.
Birçok arkadaşı, kendisine “Keşke senin gibi olsaydım!” derdi.
Rahmetli Babam, sarışın ve mavi gözlü olduğu için,
Almanya’daki iş görüşmelerinde avantaj elde ederdi.
Almanları hiç sevmezdi ama sırf sarışın mavi gözlü diye
onların gözünde daha kıymetli olurdu!..
Almanya’da Türklere “kara
kafa” (schwarzkopf) diyorlar genellikle.
Orada Türk olmak, hele hele Müslüman Türk olmak, çok
dezavantajlı bir durum.
Batı’da yaşayanlara, “Türk oldukları” her an hissettirilir,
bunu oralarda yaşayıp da “değerlerini
tamamen kaybetmemiş olanlar” çok iyi
bilir.
Türk, özellikle de Müslüman Türk, okullarda ikinci sınıf
insandır, işyerlerinde öyledir, resmi dairelerde öyledir.
Resmi daireler demişken, Almanya’daki Gençlik Dairesi’nin
ailelerinden aldığı çok sayıda Müslüman Türk çocuğu var; “Devlet” çeşitli
bahanelerle çocukları alıp Alman ailelere veriyor.
Zamanında bu konularla ilgilenen milletvekillerimiz vardı,
şimdilerde yok.
Zira, bu dönemde vekillik boş iş haline geldi.
İşler de iyice eyyamcılığa döküldü.
“Batı”dan devam
edelim:
Oralarda fikir hürriyetinin olduğu filan kocaman yalan!..
Bir sözde gazetecileri, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan’a, Siyonizm uşağı Başbakanları Olaf Scholz’un yanında sözde soru
yöneltirken, “Almanya’nın Siyonizm’e
uşaklıktan taviz vermeme” konusunda ne kadar hassas olduğunu gösteren
ifadeler kullandı malûm.
Gerçekten de öyle;
Almanya’da İslam’a hakaret etmek serbest, hatta cami yakmak
bile “fiilen” serbest!.
Ancak, “Siyonistleri” rahatsız edecek lâflar ettiğinizde
anında faturayı keserler.
Akit Gazetesi’nin Almanya baskısı, sırf “Holokost abartılıyor, soykırıma uğrayanların sayısı 6 milyon olamaz,
sayı çok daha düşüktür, abartılıyor!” yorumu çıktı diye polis baskınıyla
yasaklanmıştı.
Oralarda, mahkeme kararı filan gerekmiyor böyle durumlarda…
Cezayı anında kesiyorlar.
Orada Türkleri katledenlerin başlarına neler gelmediğini ise
hepimiz biliyoruz.
Bir misal işte;
Otuz yıl önce, Almanya’nın Solingen Şehri’nde Genç Ailesi’nin
evini kundaklayan Neonaziler, 5 Müslüman Türk’ü yakarak katletmişlerdi.
Bu ırkçı saldırının “görünen” faillerine ne oldu derseniz…
Hiç!..
Bir fail 5 cinayet ve 14 cinayete teşebbüs suçundan 15 yıl
hapis cezası aldı, diğerlerine 10’ar yıl ceza verildi.
İyi hal, miyi hal derken, hepsi de erkenden tahliye edildi.
Ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşıyorlar yani!..
Solingen Katliamı, Dönerci Katliamı, cami kunduklamaları
gibi olayların arkasında Alman Derin Devleti’nin olduğuna dair birçok belge
ortaya çıksa da, oralarda bu olayların üzerine gitmek imkânsız gibi.
Bunu deneyenlerin “Nazi usulleri” kullanılarak etkisiz hale
getirildikleri biliniyor!..
Türkiye’de de, Alman Derin Devleti’nin Türkiye’deki
uzantılarıyla uğraşan Merhum Necip Hablemitoğlu katledilmişti bir zamanlar,
batının taşeron örgütü tarafından…
Batı ve uzantıları böyle işte…
Her yerde belâ!..
ERDOĞAN FECİ VURDU
YÜZLERİNE!
İsrail Gazze’de tarihin en rezil soykırımını uygularken,
Almanya’da neler yaşandığını hep birlikte gördük değil mi?
Siyonizm Uşağı, Holokost Mahkûmu Almanya’nın, Siyonizm Uşağı
Başbakanı Scholz ile Alman gazeteciler, hep birlikte soykırım savunuculuğu
yaptı…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı ve Başkomutanı
Recep Tayyip Erdoğan da, Almanya’nın
sabıka dosyasını açtı, ezikliklerini yüzlerine vurdu…
Kiliselerin bombalanmasına bile ses çıkartamamalarına yol
açan “Holokost sicili”ne
“ezikliğine” iyice bir girdi!
Savunma alanında Almanya’nın pek de önemli olmadığını ortaya
koyan ifadelerle, “Siz kimsiniz
aslanım!”a getirdi!..
Bütün dünyanın gözü önünde İkinci One Minute!
Bugün insanlık alemi, Gazze’nin dramına şahitlik ediyor…
Soykırımcı Siyonistleri lanetliyor, soykırım mağdurlarının
bu zulümden kurtulmalarına vesile olamamanın üzüntüsü ile kahroluyor…
Kendisini sorguluyor…
Bundan sonra neler yapmak gerektiğini tartışıyor…
Batılı devlet adamlarının rezil hallerini izliyor.
İçimizdeki “en batıcı” tipler bile, ister dile getirsinler,
ister getirmesinler, Batı Dünyası denilen sömürü çarkının rezilliklerini net
bir şekilde görüyor.
“Batılıya
benzetilmekten” hoşlananlar da, öyle tahmin ediyorum ki…
Kısa süre sonra…
“Ağzını topla, sensin
batılıya benzeyen!” diye karşılık vereceklerdir bana…