Erdoğan düşmanlığı ile ilgili
Türkiye yıllardır, etrafında ABD tarafından tutuşturulan yangından kendini korumaya çalışıyor. Bu amaçla sınır ötesi operasyonlar yapıyor.
PKK’nın içerdeki silahsız siyasi bölücü kuvveti DEM, Türkiye’nin meşru savunma hakkına karşı çıkıyor ve Türkiye’yi işgalcilikle suçluyor. Teröristleri ise “özgürlük savaşçıları” diye övüyor. Ana muhalefet partisi ise DEM’le kol kola. PKK ve ABD’yi suçlayacaklarına iktidarı suçluyorlar.
Sanki hissettirilen ve umulan şey şu; yıllardır bu millet bizi iktidar yapmıyor siz gelin bizi iktidar yapın. Yine “Bizim çocuklar başardı” deyin biz de böylece iktidar olmuş olalım.
PKK’nın
silahsız siyasi bölücü kuvveti, Amerika ve Batı eliyle sınırlarımız içinde,
İsrail rolünde bir terör devleti kurulmasını bekliyor. Erdoğan şer odakların
oyunlarını bozduğu için “diktatör” suçlamalarına maruz kalıyor.
Bu kadar kin ve öfke bir insanda olmaz dedirtiyorlar.
Dinimize göre; kin ve öfke akıl ve ruh sağlığını bozar. Adaletsiz ve merhametsiz yapar. Dengesizleştirir.
Şu cümle Nurettin Topçu’ya ait: “Merhametin olmadığı yerde insan da yoktur.” Bu cümle cinnet halinin özetidir aslında.
Yeri
gelmişken soralım: Türkiye’yi vuran
PKK’nın silahsız siyasi bölücü kuvveti ile ittifak yapmak Türkiye’nin hayrına mıdır? Hayır, tam tersi. Erdoğan bu ittifakın ipini pazara çıkardığı için suçlanıp hakarete uğruyor.
Ben öyle dengesiz tipler gördüm ki, ‘Yunan veya ABD’nin gelip Türkiye’yi yönetmesini umacak kadar ileri gidiyorlar. Yeter ki Erdoğan gitsin diyorlar. Bu terörist ağızlara ruh hastası demek hafif kalır, nesebi bozuklar!
Erdoğan ne yapmış?
Uçurumun kenarına gelmiş bir Türkiye’yi düşmekten kurtarmış. Darbeleri ve milletimize yapılan zulümleri bitirmiş. Vesayete son vermiş. Yetmemiş, ABD ve Batı’nın içimizdeki kuklalarının ipini çekmiş. FETÖ bitirilmiş. PKK can çekişiyor.
Türkiye
durmuyor. Şahlanmış at gibi. Geçmişinden, değerleri ve milletimizden aldığı
güçle geleceğini inşaa ediyor. Savunma sanayinde ilkleri başarıyor. Bölgenin en
güçlüsü ve itibarlı ülkesi konumunda.
Muhalefet ne yapıyor?
Yatıp kalkıp yekvücut Erdoğan düşmanlığı yapıyor. Kurulan ittifaklarda bu net görülüyor. Şu da net, muhalefetin asıl amacı ülkeyi yönetmek değil, Türkiye’yi eski günlerine geri döndürmek…
Bir soru: Devletin kurucu partisi olan CHP’nin bölücü bir parti ile birlikte hareket etmesi Türkiye’nin hayrına mıdır? Katiyen hayır. Ne yazık ki CHP, zehirden şifa çıkarmaya çalışıyor.
Gelelim, dindar ve muhafazakar bazı kimlik, yapı ve partilerin Erdoğan alerjisine. Bazıları gülümseyerek kırıyor, bazıları da paldır küldür dalıyor!
Bu durum, kurulan ittifaklarda net görülüyor, söz ve davranışlara yansıyor. İstedikleri verilmediği için “Erdoğan’a kaybettireceğiz” deniyor. Maalesef menfaat; vicdan ve ilkeleri teslim alıyor. Yani ağızlarından düşürmedikleri dava lafta kalıyor.
Bir ilave. Yaşanan düşmanlık değilse eğer, çekememezliktir. Çekememezlikse bazılarında kıskançlığa, bazılarında öfke ve kini dönüşüyor. Aslında bir insan iki ayrı insandır. Birinde iyilik var, diğerinde kötülük! Ne yazık ki çoğunluk nefsinin esiri oluyor.
Ancak Türkiye, nefsi meselelerle, kin ve öfke ile oyalanacak, şahsi mesele ve ihtiraslara feda edilmeyecek kadar değerli ve vazgeçilmezdir. Çünkü Türkiye, hepimizin ortak kaderidir.
Hala, Erdoğan karşıtı siyasi figürlerin hercümerç hallerinden, yıkılan masalardan, tekaüte ayrılan liderlerden ders almadıkları görülüyor. Ne diyelim, ‘kendi düşen ağlamaz.’
Güzel bir cümle. Haklının daima hatırı vardır. Haklıyı, Hak koruyor.
Son cümle
şu olsun. Vefa sahibi milletimiz hiçbir şekilde hatırı unutmaz. Erdoğan’dan
vazgeçmez. Bu yerel seçimde de yine böyle olacaktır.