Erdoğan 2.0
Bugüne kadar gerçekleştirilen hiçbir operasyonda yıkılmayan Erdoğan’ı son bir hamleyle yıkmayı denediler ancak o da olmadı.
Ergenekon, Balyoz,
Poyrazköy, İzmir askeri casusluk, Tahşiye, Selam Tevhid, MİT tırları, Hakan
Fidan’ın ifadeye çağrılması, 17-25 Aralık, 15 Temmuz ve daha nice kumpaslarla
doğrudan Türkiye Cumhuriyeti devleti hedef alınmış ancak hiçbirinde başarılı
olunamamıştı.
En son “Apo'ya özgürlük,
Selo'ya özgürlük" sloganlarıyla seçim kazanacaklarını zannettiler.
Bana kalırsa onlar da kazanamayacaklarından emindi. Bu süreçte Kürt, Alevi ve sığınmacılar gibi toplumun fay hatlarına bir
yoklama çekildi. Belki de toplumu test ettiler.
Bunu ilerleyen yıllarda daha net anlarız.
Netice itibariyle Erdoğan yeniden seçildi ve kabinesini de
yüzde 80 oranında değiştirerek Türkiye Yüzyılı vizyonunu gerçekleştirmek için
düğmeye bastı. Bir bakıma Erdoğan 2.0.
dönemi başladı.
Bu arada kabinede dört bakanın Kürt kökenli olması benim
açımdan sevindirici oldu. Bunu bir Türk vatandaşı olarak ifade ettiğimi de
bilmenizi isterim.
Millet İttifakı
seçilmiş olsaydı emin olun Kürt bakan sayısı bu kadar olmayacaktı. HDPKK bir de
utanmadan Erdoğan’ı Kürt düşmanı, faşist, diktatör gibi sıfatlarla
yaftalayabiliyor!
Kabineye gelelim;
Bir denge kabinesi olduğu aşikâr. Ancak her bir bakanın
alanında uzman ve bazılarının konumları itibariyle mesaj niteliği taşıyan
isimlerden oluşması da dikkatlerden kaçmadı.
Mehmet Şimşek ve muhtemelen
Merkez Bankası’na düşünülen Hafize Gaye Erkan’ın küreselci şirketlerde görev
almaları ve bu sınıfın yakından tanıdığı isimler olması gibi.
Düşünün Fortune 500 firması Mars&McLennan gibi dünyanın en zengin yatırım şirketlerinde
yöneticilik yapan bir isimden bahsediyoruz.
Buna rağmen birkaç banka batırdığı söylentileri var. Umarım
bu sakarlık bizde yaşanmaz.
Ancak benim
anlamadığım bugün borç seviyesi yaklaşık 32 trilyon doları bulan Amerika gibi
yıkımın kıyısında bir ülkeye bu anlamda ne gibi bir mesajın verileceğidir.
Muhtemelen dolar operasyonunu önlemek ve sıcak para akışını sağlamak için olsa
gerek.
Kabinenin Atlantik yönüne bakan isimleri bunlar ancak bir de
Asya, Orta Doğu, Afrika, Kafkasya ve
Türki Cumhuriyetler tarafına bakan bir yönü var; Hakan Fidan.
Kuşkusuz hayatın Asya lehine aktığı bir çağda yaşıyoruz. Hakan Fidan gibi stratejik düşünen,
hariciyeci birinin Dışişleri’ne getirilmesi ve onun da “milli dış politika
mesajı” vermesi o bölgelerde büyük işlerin yapılacağı sinyalini vermektedir.
Bilindiği gibi Hakan Fidan, Suriye ile ilişkilerin
yumuşamasında da aktif rol oynayan bir isimdi. Ve başından beri FETÖ’nün ve
terör örgütlerinin de hedefinde olan biri.
Bu bakımdan Suriye’nin kuzeyinde kurulması düşünülen PKK
devletine asla geçit verilmeyecektir.
Türkiye'nin bir
enerji geçiş merkezi statüsünden tam olarak yararlanabilmesi Trans Anadolu
Doğal Gaz Boru Hattı'na (TANAP) beslenen Türkmenistan gazına ve
Bakü-Tiflis-Ceyhan'dan beslenen Kazak petrolüne de ihtiyacı var.
Bu akışın sağlanması ekonomik bağımsızlığımız için de önem
arz ediyor.
Türkiye’nin şimdiden
Orta Asya'da 85 milyar dolarlık muazzam bir yatırım yaptığı ifade ediliyor.
Yaklaşık 4.000 şirketle yapılan anlaşmalar vs.
Esasen Türkiye’nin jeoekonomik sınırı Asya’dır demeye
getiriyorum. İlaveten Türkiye'nin yakında ŞİÖ'ye katılma ihtimali de var.
Türkiye'nin
Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile ilişkilerinin de stratejik ortaklık
olduğunu unutmayalım. Demem o ki bu coğrafyada muazzam gelişmeler oluyor ve biz
burayı ihmal etmiyoruz.
Türkiye Yüzyılı vizyonu bu çerçevede önemli.
Evet, her bakımdan ilginç bir dönem olacak ancak hiçbir şey
eskisi gibi olmayacak.