Erdem, İrade ve Cesaret
İsmet Özel, "Ölüm Kere Ölüm Ölüm Kare" adlı şiirinde "İsa, Golgota'ya çıkarken tökezlemeden önce, önü sıra sendeleyip ayağı burkulan bendim" der. Yazarken bile içimi burkan bir ifadedir bu. Çünkü Batı kültürü ekseninde tesis edilen kapitalist düzen bizi bizden, tarihimizden, kültürümüzden, insanlık değerlerimizden koparırken, hakikate (İsa) zulmederken ve o tökezlerken/ sendelerken ona uygulanan şiddete mukabil bir şiddetle karşılık vermek isteyip de verememenin çaresizliğidir ayağı burkulmak. 60 yılımız ayaklarımız burkularak ve o burukluğu, çaresizliği yaşayarak geçti bizim.
Bu derdi, sancıyı çekmeyenlerin, yükü omuzlayacak kadar sağlam omuzları olmayanların; zoru değil kolayı, savaşmayı değil teslim olmayı tercih edenlerin de patır patır döküldüğü bir 60 yıl geçirdik.
Darbelerle, IMF gibi tefeci kurumlarıyla, FETÖ gibi projeleriyle, sahte aydın sınıfıyla, satılmış/ korkak siyasetçileriyle ve eğitim sistemleriyle bizi bu topraklardan koparmaya çalışan bir düzenekle mücadele eden erdem, ahlak sahibi cesur insanlar olmasaydı bugün çoktan tarih sahnesinden silinmiştik.
Tarihçi Thomas Sowell, "Conquest and Cultures" (Sömürgeler ve Kültür) adlı kitabında sömürge ülkelerindeki değişiklikleri inceler ve bunları liste halinde sunar. Kitap, sömürgecilerin o ülkelerde oluşturduğu sahte aydın sınıfından ve eğitim sistemi ile de insanlara aşağılık duygusunun aşılanmasından bahseder.
Yıllardır Türkiye'de de küreselleşme palavrasıyla köleleştirilmek istenen, bağımsızlık duygularını yitirmiş, özünden, tarihinden kopartılmış, millet olması vasfı ellerinden alınmış uyuşuk kitleler isteniyordu.
Hatırlayın, 27 Mayıs darbesinde ABD'nin talimatıyla bir gece içinde 250'si general olan tam 7 bin subay tasfiye edilmişti. Bu aynı zamanda TSK'ya yapılan bir Gladyo operasyonudur. O günden sonra aynı toprağın insanlarını sağ ve sol diye ikiye ayırarak her dört yılda bir darbelerle "millet" olma bilinçlerine operasyon düzenlendi.
Bu uyutucu ve uyuşturucu yeni sömürgecilik biçimi halen varlığını ağır biçimde hissettirmektedir. Zaman zaman bombalarla zaman zaman ayartıcı kavramlarla ve kurulan şaşırtıcı ittifaklarla asla emelinden vazgeçmemektedir. Aynı vatanın, aynı toprağın, aynı dinin ve aynı medeniyetin insanları dün olduğu gibi bugün de birbirleriyle çatışmaya zorlanıyor.
Küresel güçlerin taşeronluğunu yapan terör örgütleri ve medya organları marifetiyle büyük tuzaklar kuruluyor. Bu tuzağı boşa çıkarmalıyız. Bu yüzdendir ki bize sunulan seküler; seküler olduğu için de etnik ve dünyevi çıkarcılığı öne çıkaran, putlaştıran, bu yüzden de her bakımdan bölücü olan ithal ideolojik çerçeveleri reddetmeliyiz.
Şöyle bir zamanda bu topraklarda yaşıyor olmanın verdiği bilinç ve sorumlulukla buraya ait söyleyebilecek sözlerimiz olmalı. Sözlerimiz; dini, ırkı, rengi, düşüncesi, mezhebi, inancı ne olursa olsun vicdan, ahlak ve erdem sahibi herkese olmalıdır. Çünkü saldırı hepimize dönük. İçerden ve dışardan kuşatma altında olduğumuzu söylememize gerek var mı? Her şey gözlerimizin önünde cereyan ediyor.
Öyleyse ülkemizin istiklali ve istikbali için ortak bir dil inşa etmek mecburiyetindeyiz. Bilinmelidir ki bugün finans oligarşisinin, küresel baronların ve içerdeki işbirlikçilerinin en çok korktukları şey birlikte ortak bir dil inşa etmemizdir. Gerçekte korkulan şey; bir ve diri olmaktır.
Bu yüzden iç savaş çıkartmak istiyorlar. Bu yüzdendir ki içimizdeki şuursuz, entelektüel melekeleri dumura uğramış sözüm ona aydın ve siyasetçiler ülkeyi müdahaleye açık bir ülke durumuna düşürmek için çalışıyor, çabalıyor.
Biz, fikri ve felsefi seviyede 13.yüzyılda Nasirüddin Tusi'den 16.yüzyılda Kınalızade'ye varana kadar geçen 300 yıllık sürede ahlak, erdem, insan ve değerleri çalışmış bir milletiz. Bu bakımdan bizim bireysel ve toplumsal kimliğimizi belirleyen ruhi, içtimai ve iktisadi faktörler batı kültüründen farklıdır. Bu topraklarda hür olma gibi bir yükümlülüğümüz var. Yerle kuracağımız derinlikli temasın, yeri yurt edinmenin uyanmamızla, şuurumuzun yerine gelmesiyle yakından bir alakası var. İstenmeyen de tam olarak budur.
Küresel operasyonlara kalkan olabilirsek başarabiliriz. Bu yüzdendir ki bu seçim çok önemli. Erdoğan'ın vizyonuna sahip çıkalım ve onu yalnız bırakmayalım.