ERDEM BAŞÇI'NIN SUNUMU
Şu sıralar ekonomi gündemine damgasını vuran en güncel konu, hiç şüphesiz Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son Para Politikası Kurulu toplantı sonrası politika faizinde yarım puanlık indirim yapan Merkez Bankası'na yönelik, "Faizi yükseltirken 5 puan birden yükseltiyorsun, şimdi geliyorsun yarım puan indiriyorsun. Sen dalga mı geçiyorsun?" diye eleştirisiydi.
Sert eleştirilerinodağında olan Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, pazartesi günü Bakanlar Kurulu huzurunda 53 sayfalık bol grafikli 1,5-2 saate yakın bir sunum yaparak, faiz başta olmak üzere uyguladıkları politikaları savundu.
Başçı'nın sunumu Merkez Bankası'nın internet sitesinde yayımlandı.
Sunumda dikkat çeken hususlar şunlar:
*Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın(GSYH) büyüme hızı yüzde 4'e yakın seyrediyor.
*Enflasyon mayıs ayında da yükseldikten sonra haziran ayından itibaren düşüşe geçecek.
*Cari işlem açığı daralacak.
*Kısa vadeli faizlerdeki geçici sıkılaştırma enflasyonda mücadelede etkili bir araç.
*Parasal sıkılaştırma döviz kurları üzerinde olumlu etki yaptı, Türk lirasındaki hızlı değer kaybı önlendi.
*ABD Merkez Bankası'nın(FED) tahvil alımını azaltma kararı faizlerin artmasına sebep oldu.
Başçı'nın sunumundan sonra nasıl bir tepkiyle karşılaştığını bilemiyoruz.
Yalnız Bakanlar Kurulu toplantısı ardından açıklamalarda bulunan Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç, "Merkez Bankası Başkanı görevinin başındadır. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı esastır. Müdahale etme niyetinde değiliz. Herhangi bir hazırlığımız yok" derken, Başbakan Erdoğan,Başçı'nın faiz konusundaki yaklaşımlarını kabul etmediğini söyleyerek ikna olmadığı mesajını verdi.
24 Haziran'da yapılacak Para Politikası Kurulu toplantısından "faiz indirimi" kararının çıkmasında, yazıyı kaleme aldığımız bugün(Perşembe), Avrupa Merkez Bankası'ndan(ECB) gelecek açıklama da etkili olacak.
Eğer ECB, likiditeyi bollaştırma yönünde karar verirse faiz de 1-2 puanlık bir indirim söz konusu olabilir.
İşin özü şu:
Küresel piyasalarda para bolluğu devam ettiği takdirde faiz ciddi oranda inebilir, aksi halde kurların yükseleceği endişesiyle indirim sembolik düzeyde kalır.
Yani faizin kaderini iç dinamiklerden ziyade FED ve ECB'nin tutumu tayin ediyor.
Merkez Bankası'nın elini kolunu bağlayan bir diğer faktör de mayıs ayında yüzde 9,66'ya tırmanarak son iki yılın zirvesini gören enflasyonun her an çift haneye çıkma tehlikesi.
Bu riski bertaraf etmek için defaizi yüksek tutuyor.
Böylelikle tüketim ve yatırım harcamalarını azaltmak suretiyle toplam talebi sınırlayarak enflasyonu dizginlemeyi amaçlıyor.
Faizin 5 puan birden artırıldığı Ocak ayı itibariyle tüketici, konut ve ticari kredi faizlerinin de 2 ila 3 puan yükselmesi, kredi kullanımını yüzde 30'lara varan oranda azalttı, talep açısından maksat hasıl oldu.
Şimdi soru şu; kredi faizlerindeki birkaç puanlık düşüş, tüketimi yeniden tetikleyip de enflasyon hedefinden sapmaya yol açar mı?
Bu sorunun cevabı ne olursa olsun Türkiye, enflasyonu yüzde 3-4'lere indirmediği sürece sağlıklı bir ekonomik yapıya kavuşamaz, yüksek faiz illetinden kurtulamaz.