Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.33
Gram Altın
2918.07
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Şubat 2020

Erbakan ve Erdoğan

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen grup toplantısında, FETÖ'nün siyasi ayağına dair tartışmalar bağlamında

“FETÖ’nün bu ülkede anlaşamadığı tek isim Rahmetli Erbakan Hocamızdır!” tespitini dile getirmesi son derece önemliydi.

Konuya canlı yayınlarda dikkat çekmeye çalıştık…

Bu yazımızda biraz daha geniş bir çerçeve çizmeye çalışalım…

Sayın Erdoğan’ın konuşmasının o bölümünü, “bağlamından” kopartmış olmamak için aynen vermiş olalım:

Türkiye'de FETÖ'nün serpilmesinde, büyümesinde, güçlenmesinde herkesin payı olabilir. Ama bu ülkede FETÖ'yü terör örgütü olarak ilân edip ona savaş açan şahsım ve AK Parti'dir. Bu süreçleri iyi bilen birisiyim. FETÖ'nün bu ülkede anlaşamadığı tek lider vardır; O da Erbakan Hocamızdır. Şimdi Erbakan Hocamla beraber olduğunu iddia edenler, FETÖ ile beraber dirsek teması ile olanlarla beraber yürüyorlar. Her gün birileri çıkıp, FETÖ konusunda ahkâm kesmeye çalışıyor. Hâlbuki bu ülkede vesayet güçleri yıllarca FETÖ'ye en küçük bir şekilde dokunmamışlar, tam tersine Allah diyen, kitap diyen, namaz kılan, eşi başörtülü kim varsa, onları tasfiye etmenin yollarını aramışlardır. İrtica ile mücadele kisvesi altında din düşmanlığı yapılmasına elbette biz de, milletimiz de rıza gösteremezdi.”

Evet, Sayın Erdoğan’dan çok önemli değerlendirmeler…

Sayın Erdoğan, geçmişin muhasebesini yaptığında, bugün “sırtından hançerleme” pozisyonunda olanların, “zamanında” kendisini nerelere sürüklemek istediklerini çok iyi görüyordur mutlaka.

Aynı çevreler, şimdilerde, maalesef “bir başka siyasi oluşumu” bir yerlere çekmek veya bir yerlere itmek istiyorlar…

“Reel-Politikçi Zihniyet Dünyası”nın Türkiye’deki temsilcisi olan şahsın, “Siyasal İslam Kaybetti” diyerek “küresel kapitalizmin güç merkezlerine” selâm göndermesi son derece anlamlıdır.

Rahmetli Erbakan’ı boncuk boncuk terleten “CHP zihniyet dünyası” ile “Milli Görüş çizgisinde” olduklarını iddia edenlerin “yakınlaşmaları” hatta birçok noktada “aynılaşmaları” son derece anlamlıdır…

Zamanında Sayın Erdoğan’ın düşürüldüğü yanlışlıklara, bugün, “tabanında ve tavanında birçok tanıdığımızın bulunduğu” bu “siyasi yapı”da mı düşürülmek istenmektedir?

“İlginç birlikteliklerle” yürütülen Gezi Olayları’nın “tuhaf yargı tasarruflarından” dolayı yeniden gündemimize girdiği şu günlerde vakti en azından 30 yıl geriye alıp bugünlere gelmekte büyük fayda var.

Rahmetli Erbakan Hoca’nın şahsında bu aziz vatanı hedef alan 28 Şubat Darbesi’ne giden yolun taşları nasıl döşendi?

Meselâ…

“Pir Sultan Şenlikleri” sırasındaki Sivas Olayları nasıl tezgâhlandı?

Her yıl “İlçe”de düzenlenen şenlikler o yıl niçin birden bire “Merkez”e alındı?..

Bu alınışın öncesinde, böylesine “hassas” bir ilimize “Ultra Marksist” bir Vâli’nin atanmasının sebebi neydi?

“Şeytan Ayetleri” rezilliğini tefrika eden Aziz Nesin’in, “binlerce uyarıya” rağmen şenliklere “Onur Konuğu” olarak davet edilmesinin sebebi neydi?..

“Derin Sol” unsurlar, Madımak Oteli’nde bulunanların, arka kapıdan “uzaklaştırılması” teklifine niçin, hangi etki veya telkinlerden dolayı “karşı” çıktılar?

Onca insanın hayatını niçin tehlikeye attılar?..

Birilerinin “vaatlerine” mi aldandılar?

“Derin Sol”a etki eden unsurlar, “Ne kadar çok kayıp olursa, o kadar iyi!” diye mi hesapladılar?

Hemen bitişikte bulunan BBP İl Başkanlığı’ndaki görevlilere “Oteldekilere yardım edin!” emrini vererek çok sayıda insanın hayatının kurtulmasına vesile olan Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nu iftiralarla hedef almalarının sebebi neydi?

Sivas Olayları’nın arka plânında neler, kimler vardı?..

Madımak’taki menfur hadiselerin ardından, Başbağlar’da 33 Sünni’nin “kimileri sakallarından vurulmak” suretiyle katledilmesiyle nasıl bir mesaj verildi?

“Lâik, antilâik” kamplaşmasının taşları nasıl döşendi?..

28 Şubat sürecinde “ikinci tehlikeliğe” terfi ettirilen PKK Terör Örgütü, alana nasıl yerleştirildi…

Refah Partisi aslında “niçin” kapatıldı?

Rahmetli Erbakan’ın iktidardan indirilmesinde kullanılan unsurlar, sonraki süreçlerde Türkiye’yi nereye götürmek istedi?..

O dönemlerde Sayın Erdoğan’ın etrafının nasıl kuşatılmış olduğunu bugün çok daha net bir şekilde görebiliyoruz....

Hatırlayın; Suriye sınırındaki mayınları temizleme işi “az daha” kimlere gidecekti, o günlerde!

Bu tezgâha karşı çıkmak için nasıl çırpındığımızı ve bir Allah bir de arşivim bilir…

Sayın Erdoğan’ın geçmişte “hangi yanlışlara” sürüklenmek istendiğini ve sürüklendiğini yaşadıklarımız iyice gösteriyor bize…

28 Şubat sürecinde, CIA bağlantılı FETÖ’cülerle, “CIA bağlantılı batı aşığı statükocuların” neye hizmet ettiklerini bugün iyice kavrayabiliyoruz…

Biliyorum, karmaşık bir yazı oluyor…

Varsın, biraz karışsın kafalar…

Bugüne kadar “şıp diye” anlaşılan yazılar, konuşmalarla geldik.

Bugüne kadar içi boş “İslamcılık, laikçilik” tartışmalarıyla geldik.

Birileri “ayranımızı kabartmak” için sloganlara yüklendi…

“Politikanın” sığ sularında birbirimizi yerken, birileri bize ait olan güzellikleri eritti.

Büyük bir “proje” yürürken, günü birlik “politika üretim” koridorlarında “kulis avcılığı” yapan “meslek erbapları” pozisyonuna düşürüldük.

“Reel Politik” anaforunda çırpındık.

Bugün…

Her söylenileni tartmak, her adımı “şüpheyle” karşılamak, “Aslında ne oluyor”a çok daha “hassas” terazilerle bakmak mecburiyetini iyice idrak etmiş durumdayız.

Bir zamanların “Yenilikçileri” tarafından ortaya atılan “Erbakan parti içi demokrasiyi hiçe sayıyor, herkese kısa pantolonlu çocuk muamelesi yapıyor, adeta diktatör gibi davranıyor!” kılıflı söylemlerin arka plânını görmek noktasında zaafa düşen memleket aydınları, bugün olan bitene sağlıklı teşhisler koyabilmeli.

Dün Rahmetli Erbakan’ı bitirmek için ortaya koydukları “gerekçelerle” bugün Sayın Erdoğan’ı bitirmek için ortaya koydukları “gerekçeler” arasındaki “benzerliğe” dikkat çekerek bitirmek isterim.