Dolar (USD)
35.33
Euro (EUR)
36.47
Gram Altın
3032.68
BIST 100
10000.72
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 May 2019

Erbakan-İpekçi

Kemalettin Erbakan, Odatv’nin türbanlı yazarı Ayşe Baysal’a mülakat vermiş, Mülakatın bir bölümünde Ayşe Baysal Kemalettin Bey’in kitabından şu alıntıyı yapmış:

“14 Şubat 1977’de Milsan kurulduğunda, makineleri verecek olan Tabaş A.Ş’nin patronu Ergin Algan, istediğimiz makinelerin benzerlerinin Milliyet Gazetesi’nde kullanıldığını, görmek için Milliyet Matbaası’na gitmemizi teklif etti. Algan, Milliyet’in sahibi Abdi İpekçi Bey’den izin almış, beraber gittik. Abdi Bey ile tanıştık 'Siz makineleri görün, sonra beraber bir çay içelim' dedi. Makineleri gördükten sonra Abdi Bey’e teşekkür etmek için uğradık. Çay ikram ettikten sonra ciddi bir tavır ile 'Kemalettin Bey, ağabeyinizi takip ediyorum. Görüş ve inançlarınızı biliyorum. Size her noktada katılmasam da elimden gelenden fazla yardım etmek isterim. Çünkü siz halka açık bir şirket ile gazete çıkartıyorsunuz. Bu basının sermaye tekeline karşı bir harekettir. Basının, sermayenin elinde olmasına karşıyım. Onun için sizleri desteklemek benim idealimdir' diyerek fevkalade bir ilgi gösterdi. Kendisine tesisler kurulduktan sonra burada çalışacak yazarlar hakkında fikrini sordum. Bana şehadet ve orta parmağını göstererek 'Bunların arasına bir 500 lira sıkıştırıp buradan Sirkeci’ye inerseniz, arkanızda en az on kişi görürsünüz. Ertesi gün aynısını yapıp arkanızdakilerin büyük bir bölümüne, bir gün önce yazdıklarının zıddını yazdırabilirsiniz. Üçüncü gün aynı şeyi yapın. Bir kısmına kendi aleyhlerinde yazdırabilirsiniz. Bütün bunlardan kurtulmak, basında sermaye hâkimiyetine son vermek ile mümkündür' diyerek gayet realist bir manzara çizmiş, tavsiyede bulunmuş ve ilave etmişti. 'Bu hususta bir sıkıntı çekeceğinizi sanmıyorum' diyerek sorumu cevapladı. Birkaç ay sonra meçhul ve meş’um bir şekilde öldürülmesinde bu düşünce ve inancının rolü olduğuna inanırım.”

Benim içinde bulunduğum kuşak bir açıdan Türkiye’nin en talihsiz kuşağıdır. Aşırı siyasallaşmıştık. Üniversite yıllarımızda, siyasete angaje olmaktan nerdeyse öğrenciliğimizi yaşayamadık, diğer gençler gibi, sinemaya, tiyatroya, pikniğe, spora gitmek yerine, yürüyüşe, mitinge, boykota, bildiri dağıtmaya, zifiri karanlık gecelerde sokaklara afiş asmaya, duvarlara slogan yazmaya gittik. Vurulduk, öldürüldük, sürüldük, idam edildik.

Bizler İpekçigillerle mücadele etmemiz gerektiğine inandırılırken, birbirimize selam bile vermekten kaçınır, birbirimize diş gıcırdatırken, Erbakanlarla- İpekçiler nasıl da paslaşmışlar!

Kemalettin Bey’in söylediklerini okuyunca şunu da hatırladım:

Demokrat Parti’nin yayın organı Zafer’in Baş Yazarı Burhan Asaf Belge’dir. Belge, mimar ve milletvekilidir. Murat Belge’nin babasıdır. CHP’nin yayın organı Ulus’un başyazarı ise Yakup Kadri Karaosmanoğlu’dur. Burhan Belge’nin ablası Leman Hanım, Yakup Kadri’nin eşidir. İşte o yıllarda Türkiye’yi aşırı geren bu ikili, enişte-kayınbirader, DP-CHP kavgasının kalemşorlarıdır.

Oluşturulan gerilimle ülke darbeye sürüklendi, üç masum insan asıldı, açılan yara hâla onarılamadı.

28 Şubat’ın en gergin günlerinde, darbe şövalyesi CHP tabanı ile Refah tabanının birbirine diş gıcırdattığı günlerde Ecevit’in bakanı Hüsamettin Özkan ile önceki hükümetten Refah Partili bakanın dost olup, çok sıkı fıkı olduklarını, nerdeyse her akşam ailece görüştüklerini öğrenmiş, ağzım açık kalmıştı.

Bütün bunlar, bugünlerde kutuplaşarak birbirine diş gıcırdatanlara ders olsun!

Özellikle Saadet Partili bir kesimin, AK Parti’ye öfkeden transa geçenlerini esefle izliyorum.

Yarınlarda Saadet, AK Parti’ye katılma kararı alırsa ne yapacaksınız?

Bugün sözlerinizi ona göre tartın!

Yine...

Rahmetli Özal köşe yazarlarına “Amigolar” derdi.

Toplumumuzun önemli bir kısmı köşe yazılarıyla gaza geliyor, tavır alıyor, tempo tutuyor, saydırıyor.

Diyaloglar, sloganlar üzerinden yürüyor.

Fikirler yerine, sloganlar çarpışıyor.

Dinlemiyor, işitiyorlar.

Acaba, İpekçi, çok doğru mu söylemişti?

Ne demişti;

“Parmaklarınızın arasına bir 500 lira sıkıştırıp buradan Sirkeci’ye inerseniz, arkanızda en az on kişi görürsünüz. Ertesi gün aynısını yapıp arkanızdakilerin büyük bir bölümüne, bir gün önce yazdıklarının zıddını yazdırabilirsiniz. Üçüncü gün aynı şeyi yapın. Bir kısmına kendi aleyhlerinde yazdırabilirsiniz.”

Bakar mısınız, türbanlı bir yazar, türbanın en acımasız düşmanı OdaTv’nin saflarında yer alıveriyor.

Acaba, kendi ülkesinin insanlarına “gerici, yobaz, göbeğini kaşıyan, davul kafalı, kömürcü, makarnacı” yazanlar kimlerin 500 liraları için böyle yazdılar?