Ensar Vakfı savunu yazısı değildir!
Geçen hafta Birgün gazetesi haberiyle gündeme düşen tecavüz iddiası herkesi sarstı. Hikayenin korkunçluğu detaylarıyla haber yapılmış, 45 çocuk -gazeteye göre tarikat evlerinde- tecavüze uğramıştı. Habere göre 54 yaşındaki öğretmen, Ensar Vakfı'na yakın kişilerin kiraladığı evlere ders verme bahanesiyle giderek yaşları 9-10 arasında değişen çocuklara tecavüz etmişti.
Haber başka bir gazetede tecavüze uğrayan 1, taciz edilen 8-9 çocuk olduğunu şeklinde yer almış olsa da olayın korkunçluğunu yok edecek değildi tabii!
İlginçtir, haberin ışık hızıyla yayılmasıyla birlikte yükselen ses, sapık adamın en ağır şekilde cezalandırılması olması gerekirken olay, söz konusu vakfın kapatılması boyutuna taşınmıştır!
Amacın pedofil sanığın cezalandırılması olması gerekirken bilhassa sosyal medyada açılan kampanyalarla işi 37 yıldır hizmet veren bir sivil toplum kuruluşunun kapatılması baskısına çevrilmesinde iyi niyet aramak ne kadar doğru olur?!
Aslında içimizdeki bir kesim, eskiden beri dinle daha doğrusu İslam dini ile ilintili olan her öğeyi değersizleştirme ve anlamsızlaştırma politikası gütmüşlerdir.
Türk sinemasının ortaya çıkmasıyla da dini simgeler üzerinden yürütülen bu kara kampanya ile dindarlar üzerinden din itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır.
Sadece sinema değil elbette; tiyatro, karikatürler, medya üzerinden yürütülen algı ile dindarlara has kılınan "takunyalı" küçümsemesine paralel bir şablon da oluşturulmuştur.
En çok da karikatürler ve sinemada belirginleşen bu dindar/ham softa/yobaz tiplemesi üç yaşındaki çocuğun bile çirkin ve itici bulacağı bir formatta milletin bilinçaltına yerleştirilmiş/yerleştirilmeye çalışılmıştır!
Kirli, dağınık sakallı, pis giyimli, çirkin suratlı, konuşurken ağızlarından salya akıtan tipler din adamı ve dindar insanın resmedildiği klasik şekle dönüştürülmüştü.
Kendileri kadın düşkünü olup aşka, sevgiye değer vermeyen karakterler, elindeki tespihle ev basan küfürbaz imamlar, yalancı-düzenbaz, açgöz, doymak bilmeyen hocalar Yeşilçam'ın alışılmış din adamı görüntüsüydü.
Din adına sağlam bilgilerle donatılmamış bir neslin bu görüntülerle, imgelerle büyütüldüğünü hesaba katarsak bugün ortaya çıkan algının çok da yadsınır olduğunu söyleyemeyiz.
Din ve din adamıyla tek bağı yerli yapım filmler, abartılı karikatürler, keçi çalan imam, tacizci din dersi öğretmeni vs haberleri olan bir kuşağın dine dair her bir unsura öfke duyması, korku ve kuşkuyla yaklaşması anlaşılabilir.
Eh, bu fotoğrafa mahalle imamının şortla geldikleri için camiden kovduğu çocuklar, Cehennem odunu olacağı yorumunu yaptığı kişilerin de küçümsenmeyecek katkı sağladığı aşikar!
Yani, içten ve dıştan yürütülen bilinçli-bilinçsiz politikaların sonucu olarak ortaya çıkarılan dinle ilgili olan ait düşmanlık, toplumun bazı kesimlerinde yargısız infaz ve koşulsuz önyargıya dönüşmüş durumda.
Konuyla ilgili Ensar Vakfı'nın; "Söz konusu şahsın bizimle hiçbir bağı yok. Sadece 2013 yılında 5 ay süreyle yolumuz kesişmiş" dediği milli eğitim öğretmeni üzerinden -Allah'tan din dersi öğretmeni değildi- dine, dini değerlere ve manevi hizmetleriyle bilinen köklü bir vakfa saldırılması bir aymazlık, nefret ürünü değil midir?
Velev ki vakıf üyesi olsun; her STK, parti, teşekkül üyesinin cürmünden topyeku00fbn kurum ve üyeler ne zamandan beri sorumlu tutulup cezalandırılmaya başlandı!
Ensar Vakfı kapatılsın, diye kampanya başlatanlara "madem bu kadar hassassınız o halde geçmiş yıllarda Aziz Nesin Vakfı'nda çocuklara tecavüz edildiğinde neden aynı tepkiyi göstermediniz" diye sormazlar mı?
Aziz Nesin Vakfı yöneticisi Ali Nesin'in tecavüz savunusu olarak fecaat: "Çocuklar evcilik oyununun biraz ileri götürmüşler" sözüne neden yeri göğü ayağa kaldırmadınız?
Söylemiştik ya, bu bir vakıf savunusu yazısı değil vicdanlarınızı hatırlamanız için bir uyarıcıdır.
Pedofil sapığa gelince; müebbet hapsin hafif kalacağına, idam cezasının getirilmesi düşüncemizi bir kez de burada tekrar edelim!
Twitter.com/sabihadogann