Engelli olmak
Aralık ayının ilk haftası Dünya Engelliler günü vesilesiyle birçok etkinlik, program ve çalıştaylarla farkındalık yaratmaya dönük çok ciddi ve önemli adımlar atılmış olsa da henüz engelliler konusunda hem toplum hem de sosyal kuşatıcılık anlamında ciddi bir mesafe alınmadığını da vurgulamak gerekir.
Üniversite yıllarımda geçirdiğim hafif bir ortopedik Kazadan
dolayı bir yıl boyunca iki koltuk değneği ile okula gitmek zorunda
kalmıştım. Dolayısıyla engelli bir
birey olarak yaşamanın tüm zorluklarını birebir yaşamış biri olarakbu
konuda farkındalık yaratmaktan çok engelli
bireylerin yaşama entegre edilmesinin kolaylaştırılması yönünde somut adımların
atılması ve daha kapsamlı yasal düzenlemelerin yapılmasının elzem olduğuna
inanıyorum.
Derler ya ateş düştüğü yeri yakar. Evet engelli olmanın
zorluğunu ancak ve ancak engelli birey ve kendini ona adayan anne babalar
ziyadesiyle bilebilir.
Aslında uzun söze gerek yok.
Bu konuda sayfalarca dolusu edebi cümlelerle konuyu konuşabilir
ve yazabiliriz belki. Ama gelin, engelli, yani özürlü bir çocuğun
dilinden engelli olmak ne demektir yine annesine yazdığı bir mektup ile okumaya
ve anlamaya çalışalım.
Bu mektup bir Rehabilitasyon merkezinde engelli bir çocuğun
annesi tarafından kaleme alınmıştır.
“Canım annem; Seni çok seviyorum biliyor musun.
Beni severken hep meleğim diye seviyorsun ya aslında sende
benim meleğimsin anne.
Ama anlayamadığım bir şey var; neden hep dalıp dalıp
gidiyorsun, neden bana hep üzgün üzgün bakıyorsun, neden hep aynı soruları
tekrarlıyorsun, neden kendini suçlamaktan vazgeçmiyorsun, neden hep kızgınlık
duyuyorsun anne.
Halbuki ben meleklere ‘beni bu halde dünyaya gönderirseniz
ben orada ne yaparım’ diye sorduğumda ‘korkma dediler orda senin annen olacak,
biz senin için en iyisini seçtik, sana o bizden daha iyi bakacaktır.” dediler.
Acaba ben sana ceza değil ödül olarak mı gönderildim
bilmiyorum anne.
Ama sakın benden utanma, insanların bakışlarına aldırma, beni
gittiğin her yere götür anne.
Eğer kendi kendime yeterli hale gelmemi istiyorsan sakın
anlamadığımı düşünme. Beni Misafir gittiğin yere, Parka, sinemaya götür olur mu
anne. Bellimi olur bakarsın sen ve ben belkide toplumun bizim gibi meleklere
bakış açısını değiştiririz. Ha ne dersin anneciğim.
Hadi kalk anneciğim denize gidelim, bana yüzmeyi öğret, hep
evde oturmaktan sıkıldım artık anne.
Sana verilen görevin çok zor olduğunu biliyorum, ama unutma,
yalnız değiliz, çok yavaşta olsa ben öğreniyorum, gelişiyorum, büyüyorum,
yakında duygularımı sana sesli olarak söyleyeceğim.
Şimdi güçlü olma zamanı anne.
Hani ne demişti melekler ” Senin annen var korkma, o seni
korur ve sana her şeyi öğretir.”
Sen varken anne ben hiç korkmuyorum biliyor musun. Çünkü
Allah beni ve seni seçti anne.
Babama ve diğer akrabalarımıza bizi yalnız bıraktıklarını
düşündüğün için kızma sakın; çünkü onlar senin kadar güçlü değiller anne, bak
göreceksin biz ilerleme kaydettikçe onlarda şaşıracaktır ve bize
katılacaklardır.
Ve anne rüyalarımda hep görüyorum biz kazanacağız ve bir gün
belki de kendi başıma okula gidebileceğim, koşup oynayabileceğim anne.
Hani ben küçükken sende böyle bir rüya görmüştün ya anne.
Belki de bir gün Bağıra bağıra şarkı söyleyebileceğim,
yaramazlıklar yapıp şımaracağım. Hatta sen balkondan ”hadi meleğim geç oldu eve
gel artık” diye arkamdan sesleneceksin anne, bende sana” ama anne biraz daha
oynamak istiyorum” diyebileceğim.
Ve bütün bunları seçilmiş olan senin sayende yapacağım anne.
Çünkü sen çok özel biri olmasaydın Allah seni seçmezdi anne.
Seninle her şey ne güzel anne.
Hem ben karnındayken sana bir şiir göndermiştim ya, geçen
babam ı gördüm, almış o şiiri okuyor ve çocuklar gibi ağlıyordu anne. Ama
babam, abim bir gün ağlarken ona demişti ya erkekler ağlamaz diye.. Niye babam
hıçkıra hıçkıra ağlıyordu anlamadım be anne.
Ama senden bir isteğim var.
Benden sakın vazgeçme anne,
Yüzüme öyle bir bak ki, bende aynaya baktığımda kendimde
senin gülümsemeni görebileyim.
Yoksa asla kendime gülümseyerek bakamam .