Engelleri Aşan Türkiye
İçinde bulunduğumuz hafta, “Engelliler Haftası” olarak kutlanıyor. Engellerle dolu hayatta kanunla sağlanan haklar da yetmiyor. Sakat ve özürlü kelimelerinden sonra “engelli” kelimesinin kullanılması gönül alma anlamında takdir edilecek bir adımdı. Engelli ve engelli ailelerine sağlanan haklar ise hayata tutunmaya çalışan özel insanlarımızın umudunu artırmıştır.
3 Mayıs 2013 ve 28636 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile kanunlarda geçen “sakat, çürük, özürlü” kelimeleri yerine “engelli” kelimesinin kullanımı sağlanmış oldu.
Bu yerinde ve anlamlı değişimle toplumsal yapımızda bir şeylerin değiştiğini, zihniyetimizin geliştiğini, insancıl politikaların ve insana yatırım yapan siyasetçilerin olduğunu görmüş olduk. Belirtilen kanunu, iktidar ve muhalefetin birlikte çıkardığını, bu uzlaşmanın da Meclisimiz için onur duyulacak bir demokratik tavır olduğunu takdir ederek konuştuk. Demek ki istenilse bir araya gelinip kanun da çıkarılıyor.
Özürlü yerine “engelli” kelimesini ilk teklif eden siyasetçi ise merhum Muhsin Yazıcıoğlu idi. Kasım 2007’de Meclise sunduğu kanun teklifinde, özürlü kavramının kusurlu, defolu anlamına geldiğini belirten Yazıcıoğlu, "Bu kavramdan engelli vatandaşlarımız ve onların aileleri rahatsız olmaktadır." diyor. Yazıcıoğlu, "özürlü" kavramının üzücü bir ifade olduğu ve Türk toplumunun hassasiyetini yansıtmadığı görüşünde ve kanun teklifinde, "özürlü" yerine "engelli" kavramının kullanılması önerisini sunmuş.
Bedensel veya zihinsel anlamda engelli vatandaşımızın sayısı yaklaşık 5 milyon. Bunları aileleriyle birlikte hesap ettiğimizde nüfusumuzun yarıya yakınını ilgilendiren bir durum ortaya çıkıyor. Peki, bu kadar engelli insanımız varken bizler bu konuda yeterli bilgiye, hassasiyete sahip miyiz? Devletin sorumluluğu dışında, özel sektörün engelli vatandaşlarımız için sorumluluğu nedir, bu sorumluluğu yerine getiriyorlar mı? Toplumun engelliye bakışı değişti mi? Engellilerimiz geldiğimiz noktadan memnun mu?
İnsanı merkeze alan her düşüncenin tarafında olmak gerekir. Engeli olan insanlar, daha önceleri toplum tarafından dışlanıyordu. İş imkânı olmadığı gibi varlıklarını bile fazlalık olarak görenler vardı. Türkiye’de asıl engel de bu bakıştı. İnsanlar engelinden dolayı değil de toplumdaki bakıştan dolayı zorluk yaşıyordu.
Yaşadığımız her alanda engellilere kolaylık sağlanmakta. Bu bakış, iktidarın sosyal devlet anlayışının tezahürüdür. İlk kez uygulanan engellilere dönük kamu personeli sınavları, engelli kontenjanları, engelli maaşları, erken emeklilik durumları, bakım maaşları, rehabilitasyon merkezlerinin açılması ve desteklenmesi gibi uygulamalar yüreklere su serpen insan odaklı ve siyaset üstü çalışmalardır. Tüm bu gelişmelere rağmen engellilerin önündeki engeller kalkmış mıdır? Çoğu engel kalkmıştır ama engellileri sosyalleştirmeye dönük çalışmalar yeterli değildir. Apartmanlarda, sitelerde, kaldırımlarda, toplu ulaşım araçlarında, hastahanelerde, kamu binalarında hayatın hemen her alanında engellilere sunulan hizmetler var ama buraları engeli olmayan insanlar işgal edebiliyor. Hayatı elinden alınan değil, hayatı paylaştığımız insanlardır engelliler.
Türkiye’de çok engel vardı. Bedensel ve zihinsel engelin dışında da önümüzde engeller vardı. Mesela katsayı engeli vardı, başörtüsü engeli vardı. Düşüncenin önünde engel vardı. Engelliler ülkesi olana Türkiye, AK Parti’nin icraatlarıyla engelleri aşmıştır. Şimdi ise uluslararası mecralarda önüne engeller konmaktadır. İç siyasette çalkalanan dedikoduların pis kokularını ortadan kaldırıp, parti içi birliği, kardeşliği sağlayıp yoluna devam eden AK Parti, engelleri aşacak ve Türkiye’yi 2023 hedefine daha güçlü bir şekilde ulaştıracaktır.
(Bu haftaki tavsiye kitabımız Turan Yalçın’ın “Engelleri Aşanlar” isimli kitabıdır, AZ Yay.)