Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Şubat 2024

Enflasyonla mücadelede yeni uygulamalar

Son zamanlarda Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmeler, hepimizin gözünü kulağını finans haberlerine çevirmiş durumda. Merkez Bankası'nın politika faizini yüzde 45'te sabit tutma kararı, bir dizi ekonomik tedbirin ardından geldi. Hatırlarsınız, geçtiğimiz dönemde politika faizi adeta bir sıçrama yaparak yüzde 8,50'den yüzde 45'e yükseltilmişti. Bu hamle, enflasyonla mücadele adına atılan önemli bir adımdı. Ancak, bu mücadelenin sadece faiz artırımıyla sınırlı kalmayacağını, vergi oranlarında da artışa gidildiğini gördük. KDV oranlarındaki değişiklikler, bu yönde atılan adımlardan sadece birkaçı.

Bu politikalara rağmen, enflasyonun yıllık bazda yüzde 39,59'dan yüzde 64,86'ya çıkması, alınan önlemlerin beklenen etkiyi tam olarak yaratmadığını gösteriyor. Ekonomi yönetimi, enflasyonla mücadelenin yanı sıra talep tarafını da dengelemeye çalışıyor. Bu çerçevede, kredi kartlarına yönelik yeni düzenlemeler gündeme geldi. Taksit sınırlamaları, asgari ödeme oranlarının ve faiz oranlarının artırılması gibi önlemler, tüketimi kontrol altına almayı amaçlıyor.

Bu adımların yanı sıra, Türkiye'nin ödemeler dengesi üzerinde de önemli gelişmeler yaşanıyor. Cari işlemler açığı, yıl sonunda 45,2 milyar dolarla kapandı. Bu rakamlar, ekonominin dış dünya ile olan ilişkilerindeki dengelerin de sıkı takip edildiğini gösteriyor. Dış ticaret açığının küçülmesi, net hizmet gelirlerindeki artış, turizm gelirlerinin beklentileri karşılaması gibi olumlu gelişmeler, ekonomik manzaraya dair umut verici sinyaller arasında.

Ancak, tüm bu çabaların ışığında, enflasyonla mücadelede ve ekonomik dengelerin sağlanmasında hâlâ önemli zorluklar bulunuyor. Özellikle, yüksek enflasyon oranları ve artan yaşam maliyeti karşısında vatandaşların alım gücünün korunması, ekonomi yönetiminin en önemli öncelikleri arasında yer alıyor.

Merkezi yönetim bütçesinin rekor bir açıkla başlaması ve faiz ödemelerindeki artış gibi konular, kamu maliyesinin sürdürülebilirliği konusunda da önemli soru işaretleri yaratıyor. Vergi gelirlerinin büyük bir kısmının faiz ödemelerine gitmesi, devletin finansman alanında manevra kabiliyetini sınırlıyor.

Faiz Artırımının Teorik Temeli ve Pratikteki Etkileri

Ekonomi teorisi, yüksek enflasyonla mücadelede faiz oranlarının artırılmasının, parasal sıkılaştırma yoluyla fiyat istikrarını sağlamaya yardımcı olabileceğini öne sürer. Faiz oranlarının artırılması, kredilerin maliyetini artırarak tüketici harcamalarını ve yatırımları azaltabilir, bu da talep tarafındaki baskıyı hafifletip fiyat artışlarını yavaşlatabilir. Ancak, Türkiye'nin karşılaştığı %64,86'lık yüksek enflasyon oranı, faiz artırımının tek başına enflasyonla mücadelede yeterli olmadığını göstermektedir. Bu durum, enflasyonun çoklu faktörlerden kaynaklandığını ve sadece para politikasıyla kontrol altına alınamayacağını işaret eder.

Maliye Politikası ve Vergi Oranlarındaki Artış

TCMB'nin politikalarının yanı sıra, hükümetin daraltıcı maliye politikası uygulayarak vergi oranlarında artışa gitmesi, ekonomik teorilerin bir diğer önemli önermesidir. Genel KDV oranının %18'den %20'ye, bazı temel tüketim ürünlerinde ise %8'den %20'ye çıkarılması, devletin gelirlerini artırmayı ve bütçe disiplinini sağlamayı amaçlar. Ancak, bu vergi artışları tüketici üzerindeki yükü artırarak, yaşam maliyetini daha da yükseltmiş ve enflasyonist baskıları kısa vadede daha da artırmış olabilir. Uzun vadede, vergi artışlarının enflasyon üzerindeki etkisi, hükümet harcamalarının ve borç seviyelerinin yönetimi ile yakından ilişkilidir.

Talebin Canlılığı ve Kredi Kartı Önlemleri

TÜİK tarafından açıklanan perakende satış hacmi endeksinin artması, talebin canlılığını ve ekonominin belirli sektörlerindeki direnci göstermektedir. Ancak, bu talep artışı, özellikle ithalatı teşvik edebilir ve cari açığı artırabilir, bu da uzun vadede TL üzerinde baskı oluşturarak enflasyonu daha da kötüleştirebilir. Bu bağlamda, kredi kartlarına yönelik taksit uygulamasının kaldırılması, asgari ödeme oranlarının ve faiz oranlarının artırılması gibi önlemler, tüketici harcamalarını frenlemeye yöneliktir. Ancak, bu tür önlemler tüketici güvenini olumsuz etkileyebilir ve ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir.

Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi, yüksek enflasyonla mücadele ve ekonomik dengeleri sağlama yolunda, faiz artırımı ve vergi politikaları gibi zorlu tedbirlerle ilerliyor. Bu süreçte, tüketici talebini dengelemek ve sürdürülebilir bir büyüme yolunu bulmak en önemli öncelik haline gelmiştir.