Enflasyonla mücadele
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Temmuz ayına ilişkin enflasyon verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre temmuz ayında TÜFE bir önceki aya göre yüzde 9,49 bir önceki yılın aynı ayına göre ise %47,83 artış gösterdi.
Bir süredir düşüş gösteren enflasyon yeniden yükselişe
başladı.
Sıklıkla ifade ettiğim üzere enflasyon fiyatlar genel
düzeyindeki sürekli artıştır.
Yani enflasyonun düşmesi fiyat artış hızının düşmesi
anlamına gelir.
Türkiye uzun süredir birçok badireler atlattı. 2013 Mayıs
ayı sonu itibariyle başlayan Gezi olayları, 17/25 Aralık emniyet ve yargı darbe
girişimi, göç krizi, hendek barikat terörü, Rus uçağının düşürülmesi, 15 Temmuz
hain darbe girişimi, Brunson krizi, pandemi, Rusya-Ukrayna Savaşı, 6 Şubat
depremleri...
Yaşanan her büyük kriz Türkiye’nin ekonomisinde derin
yaralar açtı.
2021 Ekim-Kasım döneminde başlatılan yeni ekonomi modeli 24
Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ile ağır darbe aldı. Türkiye’nin en
önemli pazarı olan ABD ve AB’de ekonomik talep daralması ihracatın istendiği
gibi artmamasına neden oldu. 14-28 Mayıs 2023 seçimleri sonrasında yeniden
liberal ekonomi çizgisine dönülmesi ile faiz ve vergi oranlarındaki artış
halkın alım gücünü iyice daralttı.
Bu politika ile talebin azaltılarak enflasyonun düşürülmesi
planlanıyor. Enflasyon ile mücadelede öyle görünüyor ki bazı iş yerleri
kapanmak zorunda kalacak. Özellikle “Zombi” olarak adlandırılan iş yerleri
kapanırken işsizlik artacaktır. Genç nüfusun yoğun olmasının da etkisiyle yeni
istihdam alanları oluşturulamazsa enflasyon düşerken işsizlik artacaktır.
Çünkü klasik kapitalist yöntemler çerçevesinde enflasyon ile
mücadelede yapılması gerekenlere bakıldığında bu yöntemler uygulanmalıdır.
Merkez Bankası politika faiz oranlarını artırarak borçlanma
maliyetlerini artırıp talebi kısma yöntemi izliyor. Bunun yanında para arzını kredileri
azaltarak enflasyonu düşürme politikası uyguluyor. Deprem sebebiyle kamu
harcamalarının arttığı bir dönemde artacaktır bir kamu borcu enflasyonu daha
fazla artıracağı için vergi artışları ile kamu gelirlerinin artırılarak mali
disiplin kontrol altında tutulmaya çalışılıyor. Yalnız buradaki problem kamu da
tasarruf söylemlerinin olduğu bir dönemde eylemlerde vatandaşın bu tasarruf
tedbirlerini görmemesi. Yoksa vatandaş her zaman devletinin yanında olmuş ve gerektiğinde
fedakarlık yapmayı göze almıştır. Bu dönemde uygulanmaya çalışılan bir diğer politika
da ithalatın azaltılarak ihracatın artırılmaya çalışılması. İhracata teşvikler devam
ederken ithalatın kısılması için vergi artışları gibi politikaların uygulandığı
görülüyor.
Enflasyon ile mücadelede fiyat artışlarının sıkı denetimi en
önemli unsurlardan biri olarak görülmektedir. Ancak enflasyonla mücadelenin bir
diğer adımı da ücret artışlarının kontrollü olmasıdır. Ücret/maaş artışları
talebi artırıcı etki oluşturacaktır. Bu nedenle ücret/maaş artışları çok fazla
artırılmayacaktır. Şahsen toplu sözleşmeden çok ciddi bir artış beklemiyorum. Aralık
ayındaki asgari ücret görüşmelerinden de ciddi bir artış beklememek gerekir.
Para politikası ile maliye politikası birbiriyle uyumlu
olmak zorundadır. Aksi halde enflasyon ile mücadelede başarılı olmak zordur.
Tabi bu bahsettiğim konular klasik kapitalist iktisadi model çerçevesinde
uygulanacak politikalardır. Kapitalizm vahşidir. Öl ya da öldür sistemi ile
çalışır. Bencildir. Rasyonel olduğunu iddia eder. Bu nedenle enflasyon ile
mücadelede edilirken işsizliğin artacağını baştan kabul eder ve bu doğrultuda
hareket eder. Bu kapsamda politika öneren sosyal medya ekonomistleri de bu
yönde söylemler ve politika önerirler.
Bu dönemde işsizliğin artmaması için yeni doğrudan
yatırımlar yapılması için Körfez ülkeleri ile iş birliği anlaşmaları yapıldı.
Ancak doğrudan yatırımlar kısa vadede hemen gerçekleşmez. Fabrika binasının
inşa edilmesi makinelerin yerleştirilmesi gibi uzun süren işlemler vardır. Bu
dönemde kısa vadede enflasyon ile mücadele edilirken işsizliğin artmaması için
piyasanın ihtiyacına göre eğitim ve istihdam programları düzenlenebilir. Bu
yönde atılan adımlar var ancak güncellenerek devam edilmesi gerekir. Özellikle deprem
sebebiyle inşaat sektöründe çalışanların büyük kısmı deprem bölgesinde yapılan
inşaatlarda çalışmak üzere giderken diğer bölgelerde yapılan inşaatlarda işçi
bulunması çok zor bir hâl aldı. Bu yönde yapılacak eğitim programları ile piyasanın
ihtiyacına göre eleman yetiştirme programları yapılmalıdır. Bu gibi uygulamalar
enflasyon ile mücadele edilirken işsizliğin artmamasına katkı sağlayabilir.