Enflasyon ve yeni uygulamalar
Enflasyon
ve hayat pahalılığı gündemimizdeki yerini korumaya devam ediyor. Enflasyon aylık
bazda düşse de enerji gibi bütçemizi doğrudan etkileyen ürünlerdeki fiyat
artışları bu düşüşü çok hissettirmiyor.
Diğer
taraftan enflasyon yüksek olmasına rağmen piyasada canlılık devam ediyor.
Peki, alım gücü azalmasına rağmen piyasa neden
ve nasıl canlılığını sürdürüyor?
Piyasadaki genel görüş “bugün dünden pahalı
olabilir ancak yarından ucuz.” Bu nedenle vatandaşlar yarın ihtiyacı olacak
olan veya ihtiyacı olacağını düşündüğü ürünleri bugünden alıyor.
Fiyatların artmasına ve sabit geliri sebebiyle
alım gücünün azalmasına rağmen vatandaş kredi kartı veya kredi çekerek
borçlanma yoluyla tüketimlerini artırıyor.
Bu nedenle piyasa canlılığını korumaya devam
ediyor. Alınan malın fiyatı enflasyon oranının üzerinde arttığı için “en kötü
ihtimalle fiyat artacağı için aldığım fiyata belki daha üstüne ikinci el
piyasasında satarım kullandığım yanıma kâr kalır” düşüncesi piyasada canlılığın
artarak devam etmesini sağlıyor.
Maliyet enflasyonunun yanında talep
enflasyonunun da yaşandığı ülkemizde HMB, BDDK, SPK ve TCMB’nin son adımları
kur istikrarını sağlayarak enflasyonun düşmesine katkı sağlaması düşünülüyor.
Ancak açıklanan getiri oranının enflasyon
oranından düşük olması vatandaşın bu yatırım araçlarına geçmesinin önündeki bir
engel olarak yorumlanabilir. Yatırım politikaları mal almaktan daha kârlı
olmadıkça talep düşmez. Bu da enflasyonun düşmesine engel olur. Diğer taraftan
uygulamanın faizli olması faiz hassasiyeti olanların GES’e dâhil olmasının
önündeki bir başka engel. Bu kurumlar genellikle kâr eden kurumlar. Kâr-zarar
ortaklığı şeklinde bir modele geçilmesi daha etkili olacaktır.
Döviz kurundaki en büyük problem istikrarsız
olmasıdır. Belirli bir düzeyde kalması oluşacak yeni fiyatların o seviyede
kalmasını destekleyecektir. Ancak 18 TL seviyesini gören dolar sonrasında 11,50
TL seviyesine kadar gerilediğinde 18 TL seviyesinde hatta daha yukarı seviyede
piyasanın fiyatları yükseltmesine rağmen dolar düştüğünde fiyatlar düşmedi.
Aksine dolar tekrar yükselişe geçtiğinde fiyatların tekrar dolar bahanesiyle yükseldiğine
şahit olduk. Bu nedenle doların daha doğrusu genel ifadeyle dövizin dengede
kalması ekonomi için daha sağlıklı olacaktır. İhracatçı firmalar için de iç
piyasa için de denge ve istikrar her zaman daha sağlıklıdır.
BDDK’nın aldığı vade sınırını düşürme ve kredi
kartlarında asgari ödeme oranının yükseltilmesiyle faiz artırmadan toplam
talebin azalması sağlanmaya çalışılıyor. Ancak piyasanın her zaman bu
uygulamaları delme özelliği de var elbette. Örneğin cep telefonu taksit
kısıtlaması olmasına rağmen bankalar mağaza içinde kredi vererek taksit imkânı
oluşması sağlanıyor. Bu da talebin canlı kalmasını sağlıyor.
Bunun gibi birçok örnek sayılabilir. Çünkü
enflasyonist ortamda borçlanmak çok daha ucuz hale geliyor. Geçen yıl konut
finansmanı alan bir memurun aylık ödemesi gelirinin dörtte üçüne denk gelirken
bugün yarısına denk geliyor. Önümüzdeki aylarda üçte biri seviyesine kadar
gerileyecektir. Bu durumu görenler borçlanarak tüketimlerini artırmaya devam
ediyor.
GES, DHMİ ve KEGM’den bütçeye aktarılan hasılat
paylarına endeksli olacağı için turizm sezonunun gelmesiyle birlikte yüksek bir
gelir elde etme imkânı olacaktır. Tasarrufların mal alımından ziyade bu alana
kayması ve BDDK kararıyla birlikte enflasyonu toplam talebi azaltarak
enflasyonu düşürücü etki oluşturacaktır.
Tüm bu politikalar enflasyonu frenlemeye
yönelik önemli adımlardır. Ancak diğer taraftan döviz kurunun yüksek olması
piyasada ciddi hasarlara neden olduğunu da görüyoruz. Küresel enflasyonun
yaşandığı bu dönemde ithal edilen mal ve hizmetlerdeki her 1 dolarlık artış iç
piyasaya 17 TL’nin üzerinde yansıyor. Benzin, mazot gibi enerji maliyetlerinin
yüksek olması enflasyonu yükselten önemli bir etken olarak devam ediyor. Döviz
kuru düşürülmeden enerji maliyetlerinin düşmesi pek mümkün değil. Enerji
maliyetleri düşmeden de enflasyonun frenlenmesi de çok zor bir hâle dönüşüyor.
Döviz kurunun önce düşmesi ve bununla beraber
dengelenmesi gerekiyor. Döviz kurunun dengelenmesi için de cari denge ve cari
fazla verme sürecine geçilmesi gerekiyor. Bunun için ihracat artarken birim
değerin de artması elzem. Yani 1 kg başına değeri artırmamız gerekiyor sadece
miktar artırarak cari fazla sürecine geçilse bile sürdürülebilirliği pek mümkün
olmaz.