Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.07
Gram Altın
2990.20
BIST 100
9503.27
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Haziran 2022

Enflasyon ve yeni uygulamalar

Enflasyon ve hayat pahalılığı gündemimizdeki yerini korumaya devam ediyor. Enflasyon aylık bazda düşse de enerji gibi bütçemizi doğrudan etkileyen ürünlerdeki fiyat artışları bu düşüşü çok hissettirmiyor.

Diğer taraftan enflasyon yüksek olmasına rağmen piyasada canlılık devam ediyor.

Peki, alım gücü azalmasına rağmen piyasa neden ve nasıl canlılığını sürdürüyor?

Piyasadaki genel görüş “bugün dünden pahalı olabilir ancak yarından ucuz.” Bu nedenle vatandaşlar yarın ihtiyacı olacak olan veya ihtiyacı olacağını düşündüğü ürünleri bugünden alıyor.

Fiyatların artmasına ve sabit geliri sebebiyle alım gücünün azalmasına rağmen vatandaş kredi kartı veya kredi çekerek borçlanma yoluyla tüketimlerini artırıyor.

Bu nedenle piyasa canlılığını korumaya devam ediyor. Alınan malın fiyatı enflasyon oranının üzerinde arttığı için “en kötü ihtimalle fiyat artacağı için aldığım fiyata belki daha üstüne ikinci el piyasasında satarım kullandığım yanıma kâr kalır” düşüncesi piyasada canlılığın artarak devam etmesini sağlıyor.

Maliyet enflasyonunun yanında talep enflasyonunun da yaşandığı ülkemizde HMB, BDDK, SPK ve TCMB’nin son adımları kur istikrarını sağlayarak enflasyonun düşmesine katkı sağlaması düşünülüyor.

Ancak açıklanan getiri oranının enflasyon oranından düşük olması vatandaşın bu yatırım araçlarına geçmesinin önündeki bir engel olarak yorumlanabilir. Yatırım politikaları mal almaktan daha kârlı olmadıkça talep düşmez. Bu da enflasyonun düşmesine engel olur. Diğer taraftan uygulamanın faizli olması faiz hassasiyeti olanların GES’e dâhil olmasının önündeki bir başka engel. Bu kurumlar genellikle kâr eden kurumlar. Kâr-zarar ortaklığı şeklinde bir modele geçilmesi daha etkili olacaktır.

Döviz kurundaki en büyük problem istikrarsız olmasıdır. Belirli bir düzeyde kalması oluşacak yeni fiyatların o seviyede kalmasını destekleyecektir. Ancak 18 TL seviyesini gören dolar sonrasında 11,50 TL seviyesine kadar gerilediğinde 18 TL seviyesinde hatta daha yukarı seviyede piyasanın fiyatları yükseltmesine rağmen dolar düştüğünde fiyatlar düşmedi. Aksine dolar tekrar yükselişe geçtiğinde fiyatların tekrar dolar bahanesiyle yükseldiğine şahit olduk. Bu nedenle doların daha doğrusu genel ifadeyle dövizin dengede kalması ekonomi için daha sağlıklı olacaktır. İhracatçı firmalar için de iç piyasa için de denge ve istikrar her zaman daha sağlıklıdır.

BDDK’nın aldığı vade sınırını düşürme ve kredi kartlarında asgari ödeme oranının yükseltilmesiyle faiz artırmadan toplam talebin azalması sağlanmaya çalışılıyor. Ancak piyasanın her zaman bu uygulamaları delme özelliği de var elbette. Örneğin cep telefonu taksit kısıtlaması olmasına rağmen bankalar mağaza içinde kredi vererek taksit imkânı oluşması sağlanıyor. Bu da talebin canlı kalmasını sağlıyor.

Bunun gibi birçok örnek sayılabilir. Çünkü enflasyonist ortamda borçlanmak çok daha ucuz hale geliyor. Geçen yıl konut finansmanı alan bir memurun aylık ödemesi gelirinin dörtte üçüne denk gelirken bugün yarısına denk geliyor. Önümüzdeki aylarda üçte biri seviyesine kadar gerileyecektir. Bu durumu görenler borçlanarak tüketimlerini artırmaya devam ediyor.

GES, DHMİ ve KEGM’den bütçeye aktarılan hasılat paylarına endeksli olacağı için turizm sezonunun gelmesiyle birlikte yüksek bir gelir elde etme imkânı olacaktır. Tasarrufların mal alımından ziyade bu alana kayması ve BDDK kararıyla birlikte enflasyonu toplam talebi azaltarak enflasyonu düşürücü etki oluşturacaktır.

Tüm bu politikalar enflasyonu frenlemeye yönelik önemli adımlardır. Ancak diğer taraftan döviz kurunun yüksek olması piyasada ciddi hasarlara neden olduğunu da görüyoruz. Küresel enflasyonun yaşandığı bu dönemde ithal edilen mal ve hizmetlerdeki her 1 dolarlık artış iç piyasaya 17 TL’nin üzerinde yansıyor. Benzin, mazot gibi enerji maliyetlerinin yüksek olması enflasyonu yükselten önemli bir etken olarak devam ediyor. Döviz kuru düşürülmeden enerji maliyetlerinin düşmesi pek mümkün değil. Enerji maliyetleri düşmeden de enflasyonun frenlenmesi de çok zor bir hâle dönüşüyor.

Döviz kurunun önce düşmesi ve bununla beraber dengelenmesi gerekiyor. Döviz kurunun dengelenmesi için de cari denge ve cari fazla verme sürecine geçilmesi gerekiyor. Bunun için ihracat artarken birim değerin de artması elzem. Yani 1 kg başına değeri artırmamız gerekiyor sadece miktar artırarak cari fazla sürecine geçilse bile sürdürülebilirliği pek mümkün olmaz.