Enflasyon Raporunda Cari Denge Vurgusu
Perşembe günü yılın son enflasyon raporu açıklandı. Rapora göre; 2021 yıl sonu enflasyon tahmini 4,3 puanlık güncellemeyle yüzde 14,1’den yüzde 18,4’e, gıda enflasyonu yüzde 15’ten yüzde 23,4’e, petrol fiyatı 69,6 $’dan 70,8 $’a yükseldi.
2022 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 7,8’den yüzde 11,8’e, gıda enflasyonu yüzde 10,1’den yüzde 13,9’a, petrol fiyatı 69,4 $’dan 77,5 $’a yükseldi.
Enflasyonun 2023 yıl sonunda yüzde 7,0 seviyesine geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı tahmin edildi.
Enflasyon Raporu 2021-IV Bilgilendirme Toplantısı’nda kapsamlı bir sunum yapan Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, cari işlemler dengesinin enflasyon üzerindeki olumlu etkilerine işaret etti.
Dış ticaret dengesiyle çoğu zaman karıştırılan cari dengenin ne olduğunu önce bir hatırlayalım.
Yurt dışına satılan mallardan elde edilen döviz gelirleri ile yurt dışından ithal edilen mallar için yapılan döviz ödemeleri arasındaki fark dış ticaret dengesi olarak adlandırılıyor. Diğer bir ifadeyle ithalat, ihracattan fazla olursa dış ticaret açığı, ihracat ithalattan fazlaysa dış ticaret fazlası veriyoruz.
Cari denge ise bir ülkenin döviz giderleri ile döviz gelirleri arasındaki fark olduğu için biraz daha geniş bir kavram. Cari dengenin içinde dış ticarete ilaveten turizm, inşaat gibi hizmet, yatırım ve karşılıksız transfer gelirleri dengesi de yer alıyor.
Geçmiş yıllara ait verilere bakıldığında cari fazla verilen ya da cari açığın nispeten düşük kaldığı dönemlerde büyüme oranının sınırlı kaldığını görüyoruz.
Çünkü mili gelirdeki artış iç talebin artmasına neden olur. Bu durumda ithalat artar ve dış ticaret dengesi bozulur. Böylece cari açığımız artar. Düşük tasarruf oranları da göz önüne alındığında ağırlıklı olarak borçla büyüyen bir ekonomide cari fazla ile büyümenin aynı dönemde gerçekleşmesi biraz zor görünür.
Ancak pandemi döneminde bazı unsurlar mecburen koşullara uyum sağlamak durumunda kaldı. Örneğin salgından önce tüketime dayalı büyüme modelini benimseyen Türkiye son 1,5 yıldır ihracatın da katkısıyla üretim ekonomisine ağırlık verdi. Bu değişimi, sanayi üretim endeksinde ve dış ticaret istatistiklerinde net bir şekilde gördük.
Küresel salgının ekonomiye verdiği bir diğer zarar da lojistik ve taşımacılık maliyetlerinin artması oldu. Ancak bu durum dünya haritasının neredeyse ortasında yer alan Türkiye için bir fırsat oldu. Reel sektör temsilcilerinin açıklamalarında ve yayımlanan raporlarda aldıkları siparişleri yetiştiremediklerini sıklıkla duyuyoruz.
Şunu da unutmamak gerekiyor, üretimle ilgili ekonomik verilerin son bir yıldır tarihi rekorlar kırması biraz da baz etkisinden kaynaklanıyor. Eğer ihracatımız aynı hızla artmaya devam ederse, ucuz kredi yoluyla yerli üretim desteklenip ithalatımız azalırsa döviz kuru dengeye gelebilir. Bu da enflasyona olumlu katkı sağlayabilir.
Sonuç olarak bu enflasyon raporundan Merkez Bankası’nın enflasyonu düşürmede talepten ziyade arz yönlü düzenlemelere ağırlık vereceğini anlıyoruz.