Enflasyon nereye gidiyor?
Kapitalizmin tüm dünyayı etkisi altına almasıyla birlikte parasallaşan dünya, küreselleşmenin bir etkisi olarak hızla finansallaştı.
2008 küresel finans krizi ve pandemi süreciyle hızla artan
para miktarı, günümüzde dünya ekonomisinde büyük problemlere neden olmaya
başladı.
Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) 2022 yılında
yayınlanan Küresel Borç Monitörü raporuna göre,
küresel borç tutarı 303 trilyon dolar ile 2021 yılında rekor seviyeye
ulaştı. Buna karşılık dünya GSYH toplamı yani dünya genelinde üretilen mal ve
hizmetlerin parasal değerlerinin toplamı yaklaşık 85 trilyon dolar seviyesinde.
Bu demek oluyor ki üretilen mal ve hizmetlerin çok daha
fazlası para bulunuyor. Bu paraların mal ve hizmet talebini artırması durumunda
talep enflasyonu artar. Nitekim günümüzde bu durumun yaşandığını da görüyoruz.
ABD Merkez Bankası FED’in enflasyonu frenlemek için faiz
artırımı politikasının yanında bilanço küçültmeye gitmesi yeni ekonomik
problemlere neden olup olmayacağı sorusuna neden oluyor.
Faiz artırımı ve bilanço küçültmeyle birlikte dolaşımdaki
paranın azalması ve buna bağlı olarak üretimin artması halihazırda enflasyonun
arttığı bir dönemde stagflasyon yaşanır mı sorusunu getiriyor. Pandemi
öncesinde enflasyonu artırmak için uğraşan ülkeler, artık enflasyonu frenlemek
için uğraşmaya başlayacaklar ancak bu mücadelenin neden olacağı olası etkiler soru
işaretlerini beraberinde getiriyor.
Henüz tam anlamıyla bitmeyen pandemi süreci ve Rusya-Ukrayna
savaşı, emtia fiyatları başta olmak üzere maliyet enflasyonuna neden oluyor.
Lojistik sektöründeki artan fiyatlar ve uygulanan yaptırımlar küresel
enflasyonu hızlandırıcı etki oluşturdu.
Türkiye Ekonomisinde
Son Durum
Türkiye’de döviz kurunun dengelenmesiyle beraber aylık bazda
düşen enflasyon oranları Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle yeniden yükselişe
geçti. Nitekim bugün açıklanan veriler de aylık bazda yaşanan bu yükselişi
bizlere açık bir şekilde gösteriyor.
Yaz aylarının gelmesiyle beraber enflasyonda hissedilir bir düşüş
yaşanması beklenirken ve bunun işaretlerini görürken savaşın başlamasıyla
beraber bazı süreçlerin gecikmesine neden olacaktır.
Özellikle kış mevsiminin sert geçmesiyle beraber artan
enerji fiyatlarının da etkisiyle cari açığın arttığını görüyoruz. Ancak Nisan
ayında havaların ısınmasıyla beraber cari açık tekrar azalacaktır. Bununla
beraber yağışların artmasıyla beraber HES’lerden üretilen enerji artacak ve
böylece elektrik üretimi için ithal edilen doğalgaz miktarı da azalacaktır. Bu
da cari dengenin sağlanmasına önemli katkı sağlayacaktır. Bununla beraber
rüzgârdan elektrik üretimi de artan yatırımların etkisiyle artıyor. Güneş
enerjisi üretiminin desteklenmesiyle güneş enerjisinden elektrik üretimi de
artacaktır.
Artan yağışlar sadece enerji konusunda değil tarımsal
üretimin de artmasına önemli katkı sağlayacaktır. Bu da gıda fiyatlarında
görece düşüşler yaşanmasına neden olacaktır.
Cari dengenin sağlanmasıyla beraber döviz kurundaki
dengelenme devam edecek döviz kurundaki yükselişin neden olduğu enflasyon
sorunu da ortadan kalkmış olacaktır. Ancak Türkiye’nin kendi iç dinamikleri
sebebiyle olmayan enflasyon sorununa çözüm bulmak bizim elimizde değil.
Rusya-Ukrayna savaşının çözülmesi için Türkiye elinden gelenin fazlasını
yapıyor. Dünyada hiçbir ülkenin yapamadıklarını yapıyor. Barışın sağlanması
durumunda enerji başta olmak üzere çeşitli emtia fiyatlarında da düşüşler
görülecektir. Enerji ithalatının azalmasıyla beraber döviz çıkışının azalması
sebebiyle döviz kurunda düşüşler yaşanabilir. Bu durum enflasyonun düşmesine
önemli katkı sağlayacaktır.
Bunların dışında Türkiye’nin son dönemde attığı diplomatik
adımların da ekonomik yansımaları olacaktır. Bunlarla ilgili henüz net bir
açıklama yapılmasa da enerji konusunda kritik gelişmeler olması bekleniyor.
Türkiye bu süreci çok uzak olmayan süreçte atlatacaktır.
Kimse yaşanan enflasyonist süreçten bihaber değil. Ancak bu soruna köklü çözüm
bulabilmek için bugünkü bedellerin ödenmesi gerekiyor. Bu bedeli hep birlikte
ödüyoruz. Biraz sabırla güzel günler gelecektir.