Enflasyon Beklentileri
Merkez Bankası geçtiğimiz hafta enflasyon raporunu açıkladı.
Rapora göre bu yılsonu itibariyle enflasyon beklentisi %12,2’ye yükseltildi. Önceki merkez bankası başkanı Naci Ağbal yılsonu beklentisini %9,4 olarak açıklamıştı.
Rapora göre döviz kurunun yükselmesine bağlı olarak ithalat fiyatlarındaki artış enflasyonun önceki beklentilere göre daha yüksek olmasına neden olacak.
Ancak daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere enflasyon meselesi sadece merkez bankasının üzerine yüklenecek kadar basit bir mesele değildir.
Piyasadaki hemen her ekonomik aktör enflasyon üzerinde olumlu yada olumsuz etkide bulunmaktadır.
Öncelikle gıda gibi önemli bir alandaki israf gıda enflasyonunu olumsuz yönde etkilemektedir. Tüketilemeyecek kadar fazla miktarlarda alınan ve tüketilemeyince de çöpe atılan gıdalar talebin azalmaması nedeniyle enflasyonun düşmemesine neden olmaktadır. Hâlbuki ihtiyaç kadar alınacak ürünler raf ömrü de hesaba katıldığı zaman daha ucuza satılmak zorunda kalınacaktır.
Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de uygulanan yüksek faiz düşük kur politikası zamanlarında döviz kurunun düşük olmasına rağmen enflasyon istenen seviyelere kadar düşmemiştir. Bunun nedeni piyasada fiyat belirleme konusunda etkin aktörlerin belirti periyotlarla fiyatları artırmaya devam etmelerinden kaynaklıdır. Bu fiyat artırma iştahı maliyetlerle veya talepten bağımsız olarak gerçekleştiğini göstermektedir.
Enflasyonu etkileyen bir diğer unsur ise küresel tedarik zincirinde yaşanan problemlerdir. Pandemi sebebiyle yaşanan tedarik ve üretim problemi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de olumsuz ekonomik etkiler oluşturmaktadır. Bu durumun en net göstergesini de gıdada özellikle yağ fiyatlarında görebiliyoruz.
Dünyada 2021 yılında 2020 yılına kıyasla daha gevşek kapanma politikalarının uygulanması toplam talebin geçen seneye kıyasla daha yüksek olmasına neden olmaktadır. Bu da talep enflasyonunu artırırken fiyatların artış hızının tersine dönmesini engellemektedir.
2020 yılında uygulanan kredi genişleme politikası toplam talep azalmadan uygulandığı için toplam talebin artmasına yol açmış bu durum da enflasyonun beklenenin üzerinde gerçekleşmesine yol açmıştır.
Türkiye’de kredi risk priminin yüksek olması nedeniyle faizler yüksek olsa da sıcak para girişi beklenen seviyede gerçekleşmemektedir. Buna bağlı olarak da özellikle yurt içindeki yerleşiklerin döviz satma pozisyonuna geçmedikleri aksine döviz alımlarına devam ettiklerini görülmektedir. Bu nedenle döviz kurunda beklenen düşme olmadığından yurt içi üreticilerin ithal ettikleri döviz maliyeti azalmamaktadır.
Pandemi sebebiyle turizm gelirlerinin azalması ve buna bağlı olarak da döviz girdisinin olmaması döviz kurunda düşmeyi engelleyen bir diğer faktör olarak karşımızda durmaktadır. Yaz döneminin gelmesiyle ve 17 günlük tam kapanma tedbirleriyle birlikte turizm sezonunda canlanma beklenmektedir. Aşılamanın artmasıyla birlikte turizm sezonunda canlanma yaşanırsa döviz kurunda sakinleşme görülmesi beklenebilir.
Üretim ve ihracat dengesinin sağlanması halinde fiyat istikrarında da olumlu gelişmeler yaşanabilir. Bu konuda fiyat istikrarı komitesine önemli görevler düşmektedir.
Pandemi sebebiyle piyasada oluşan belirsizliğin fiyat istikrarı üzerinde oluşturduğu etkinin azalması için aşılamanın artması ve salgının azalması gerekmektedir.
Yaz mevsimine geçişle birlikte özellikle taze meyve ve sebze fiyatlarında bir düşüş beklenmektedir. Bu durumun enflasyonun artış hızını azaltması beklenmektedir. Bununla birlikte geçen yıl enflasyon oranının yüksek olması sebebiyle oluşacak “baz” etkisiyle birlikte gelecek aylarda enflasyon oranının düşmesi beklenebilir.
Görüldüğü üzere enflasyonu etkileyen birçok etken bulunmaktadır. Bu nedenle enflasyon konusu çok boyutlu olarak incelenirken birçok kuruma bu konuda görevler düşmektedir.