Enes Batur ve Halil Sezai'nin isyanı
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve GKRY ile savaşın eşiğine gelmiş olması Enes Batur ve onun takipçilerinin gündeminde değil.
İllaki de olması gerekmez.
Neticede herkesin ilgi alanı başka; böyle olması da suç
değil.
Özellikle 15 yaş altı gençlerin ilgi odağı haline gelen sosyal medya fenomeni Enes Batur’un
yaşadıkları sosyal ve geleneksel medyayı epey meşgul etmişe benziyor.
Enes Batur’un koronavirüs teşhisi koyulduktan sonra “evde karantina” koşullarını ihlal
etmesi, bir anda Türkiye’nin tüm gündemini bastırarak ön plana çıktı.
Gerçekten ihlal etti mi etmedi mi konusu bambaşka bir konu.
Ben başka bir yerden bakmak istiyorum.
Fenomenimiz yaptığı açıklamalarda iddiaları yalanlıyor ve “Üzerime oynanan alçakça, kalleşçe, büyük
bir oyun var” diyerekkendisine
bir “operasyon” çekildiğini
vurguluyor.
Bu operasyonu çekenlere karşı da uyarıda bulunmaktan
kendisini alamayan ünlü YouTuber, “Bunu
yapanlar elbet cezasını çekecektir. Allah’ından bulsunlar. Gelişmeleri durum
ilerlerse paylaşacağım” diyerek üstü kapalı tehdit etmekten de kaçınmıyor.
Aslında iyi de oldu. Ağır gündemin altında bazen böyle
haberler de gerekiyor. Ama bu haberde daha çok bir “mağduriyetten” ziyade “sisteme
isyan” var.
Sisteme “isyan” eden
bir diğer isim ise Halil Sezai
Paracıkoğlu…
O ünlü filmi… İncir
Reçeli’ndeki depresif hâle bürünerek “akşamdan
kalma” olduğunu ve ne yaptığını bilmediğini söyleyen Halil Sezai, 67
yaşındaki Hüseyin Meriç’i darp etmesini “Benim
yaptığım hayvanlık” diyerek özetlemişti.
Tutuklandı ve Maltepe Cezaevine gönderildi. Vicdanlar
rahatladı.
Bazı insanlar ünlülerin mağduriyetlerinden epey bir keyif
alır. Zihinlerinde bu kişileri yukarıda bir yerde, ulaşılamaz bir noktada
konumlandırırlar. Buraları kendilerinin çıkamayacağı bir mevki olarak
nitelendirirler.
Bu nedenle vatandaşlar bir adaletsizlik hissettiği zaman
sosyal medya üzerinden ortak bir şekilde “tekrar yargılama, hapis veya serbest
bırakılma” gibi taleplerde bulunmayı vicdanlarının verdiği bir görev olarak
telakki ederler.
Böyle durumlarda ünlü kişilerin yargı önünde sade vatandaşla
“aynı” konumda olduğu hissi
kitleleri önemli ölçüde rahatlatır ve adalet sistemine olan güveni tazeler.
Fakat sosyal medyanın devreye girmesi ile hareket eden bir adalet
sistemi ne kadar doğru?
Adaleti etkilemek suçtur.
Ama adalet mekanizmalarının bu etkilemeye kayıtsız kalması
bana sorarsanız daha büyük bir zâfiyet.
Tüm vatandaşlar kanunları bilmek zorundadır. Bir suç
işlendiğinde “Ben bunu bilmiyordum”
savunması mevcut adalet sistemimizde geçerli değil.
Tüm dünyada da durum böyle…
Bu nedenle eğitim sisteminde bu kanuni düzenlemeler yavaş
yavaş genç beyinlere nakşedilir.
Ama son yıllarda artan dijitalleşme ve çeşitlenen ekonomik
düzenle birlikte yasal düzenleme ihtiyacı daha da artmış fakat yasama gücü olan
TBMM çoğu alanda bu yasal ihtiyaca cevap verebilecek hıza erişememiştir.
Bu da bir suçlama olarak görülmemeli. Dünya o kadar hızlı
dönüşüyor insanlar ne olduğunu farkına varamıyor.
Mevzuattaki eksiklikler bir sorun olmasına rağmen
mevzuattaki hızlı düzenlemelerde bir sorun teşkil ediyor.
İnsanlar eğitim sisteminde yavaş yavaş benimsedikleri hukuki
kuralları eğitim sisteminden öğrenme fırsatı bulamadan bir anda hayatlarında
buluyorlar.
Bu gibi durumlarda adaleti sağlayan en büyük kurum olan “vicdan” devreye giriyor.
Yaşananları vicdanlarına sığdıramayan insanlar hukuki durumu
tam bilmeden ve araştırmaya da gerek görmeden sosyal medyada kamuoyu
oluşturuyorlar.
Bir gün Cumhurbaşkanı Erdoğan vatan haini ilan ediliyor diğer
gün Ana Muhalefet lideri Kılıçdaroğlu…
Bu iş böyle gitmez.
Sorumluluk gerekli.
15 Temmuz sonrasında adalet sistemindeki FETÖ unsurlarının
büyük oranda temizlenmesi Adalet Sistemi üzerindeki şüpheleri kaldırdı. Fakat
yapılan bu hızlı değişiklikler Adalet mekanizmasının vicdanlara tam oturmasına
fırsat vermedi.
Zorunlu yapılan bu işlem; vatandaşı ayrı, iktidarı ayrı,
muhalefeti ayrı, adalet sisteminin tüm paydaşlarını da ayrı bir şekilde mağdur ediyor.
Adalet sistemi bir an önce kendisini toparlamalı.
Eksikler büyük ölçüde giderildi. Savcı, hâkim ve diğer
personel sayıları FETÖ temizliği öncesindeki sayılara ulaştı ve geçti.
Teknolojiye uyum ile de hizmet kalitesi artan adalet sistemi
vatandaşla bütünleşmeli.