Enerji Üssü
Uzun bir süredir bu köşeden sizlere son dönemde dünya üzerinde gerçekleşen adı konulmamış bir küresel savaştan ve bu savaş içerisinde yapılan hamlelerden bahsediyorum. Ulus devletler ve küresel sermayenin hem karşılıklı hem de kendi aralarında yaşanan bu savaş gittikçe daha vahim bir hale dönüşmektedir.
Hatırlarsanız iki hafta önceki "Dünya Nereye Gidiyor?" başlıklı yazımda "Yaklaşık üç yıldır devam eden ve henüz ufukta çözülebilir bir perspektif görülemeyen küresel ekonomik kriz küresel ölçekte son derece ciddi jeopolitik problemlerin oluşmasına neden olmaktadır. u2026.. Bu problemler bölgesel/küresel bir sıcak savaşa dönüşme ihtimalini artırmaktadır." demiştim. Geçtiğimiz hafta Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un "Bu vekalet savaşları devam ederse, bundan sonra, daha net söyleyeyim, artık Amerika ile Rusya savaşacak noktaya gelmiştir. Bir büyük bölgesel ya da bir büyük küresel savaşın başlangıcının eşiğine gelinmiştir." sözleri yazdıklarımı onaylar nitelikteydi.
Dünyanın aradığı yeni düzene doğru hızlı bir şekilde ilerlerken Cumhurbaşkanımızın "Dünyanın ve bölgemizin yeni bir dönemin eşiğinde olduğu şu günlerde Türkiye'nin atacağı adımlar hayati bir öneme sahiptir." sözleri uzun bir süredir bu köşeden sizlere anlatmaya çalıştığım meselelerin adeta bir özetini oluşturdu. Nitekim Türkiye bu dönemde gerçekten hayati adımlar atarak oluşacak yeni düzende yıllar önce önümüzde konulan 2023, 2053 ve 2071 vizyonları ile güçlü Türkiye'nin çalışmalarını yapmaktadır.
Türkiye'nin yaptığı bu çalışmalardan biri belki de en önemlisi geçen hafta İstanbul'da gerçekleşen "23. Dünya Enerji Konferansı" oldu. Konferansa ülkelerin devlet başkanları, enerji bakanları, uluslararası kuruluşlar, özel sektör temsilcileri, akademisyenler ve düşünce kuruluşları, enerji teknolojileri ilgilileri gibi geniş bir yelpazede birbirleriyle ilişkili sektörün ileri gelen temsilcileri katıldı. 85 ülkeden 10 bine yakın katılımcı yer aldı.
Türkiye ne zaman enerji alanında hamleler yapmaya kalksa yıllardır enerji kaynaklarına kabus gibi çöken küresel sermaye kullandığı terör örgütleri üzerinden saldırılar gerçekleştirdi. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan TANAP projesiyle ilgili Azerbaycan'a gideceği zaman 17 Şubat'da Merasim sokakta TSK'ya ait askeri servis aracının geçişi sırasında bomba yüklü aracın patlatılmasıyla aralarında sivillerinde bulunduğu 29 kişi şehit olmuştu. Aynı şekilde yine aynı nedenden dolayı Kızılay Güvenpark'taki polis noktasına bomba yüklü araçla intihar saldırısı düzenlenmiş 36 kişi şehit olmuştu. Ancak TANAP projesiyle ilgili Azerbaycan'a düzenlenecek olan her ziyaret öncesi peş peşe gelen Ankara'da ki patlamalar sonrasında daha önce iptal edilen ziyaretin, yine iptal edilmesi düşünülürken Azerbaycan Cumhurbaşkanı kardeşçe bir tavır göstermişti. "Gardaş gelemir biz gelek" diyerek Anakara'da bu önemli görüşmeyi gerçekleştirmişlerdi.
Gelelim günümüze. Dünya enerji devleri İstanbul'a gelirken küresel sermayenin kullandığı terör örgütleri Şemdinli, Şırnak, Yenibosna ve Silvan'da patlatılan bombalar sebebiyle 21 şehit verdik. Tüm bu saldırılara rağmen "23. Dünya Enerji Konferansı" başarıyla gerçekleşti ve yine Türkiye tarihinin en önemli adımlarından birini attı. Türk Akımı anlaşması, Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve Rus Enerji Bakanı tarafından imzalandı.
Her iki proje ile doğal gazı Avrupa'ya ulaştıracak olan Türkiye enerji merkezi olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Suriye'de gerçekleşen "Fırat Kalkanı" harekatı ile İran, Irak ve Kuzey Suriye üzerinden Doğu Akdeniz'e ulaştırmayı planladıkları enerji koridoru planlarını alt üst eden Türkiye bu projeler ile "yeni düzende yeni güç" olmak için tarihi adımlar atıyor.
Enerji konusunda küresel piyasaya açılmak isteyen İran ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi başta olmak üzere son dönemde ilişkilerin normalleştiği İsrail de Doğu Akdeniz Gazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştırmak için Türkiye üzerinden geçmek zorundalar. Nitekim Türkiye ve İsrail Enerji Bakanları, Akdeniz'deki İsrail gazını doğrudan Türkiye'ye taşıyacak doğalgaz boru hattı için görüşmelere başlama kararı aldı. Bu noktadan bakıldığında Türkiye'nin enerji üssü olması artık kaçınılmaz hale gelmektedir.
Jeopolitik konumu dolayısıyla "Doğu" ve "Batı" arasında köprü olan Türkiye sadece enerji alanında değil ticarette de bir bağlantı sağlıyor. Nitekim daha önce de belirttiğimiz üzere Yavuz Sultan Selim köprüsü kıtaları hem kara yoluyla birbirine bağlarken hem de üzerinden geçecek olan demir yoluyla da "İpek Yolu" projesinin Londra-Pekin hattında önemli bir konumda bulunmaktadır. Türkiye'nin gerçekleştirdiği projeleri sadece bugün açısından değerlendirdiğimiz zaman yetersiz kalır. Türkiye yukarıda bahsettiğim kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri için adımlar atmakta ve yatırımlar yapmaktadır. Yaşanan küresel savaşta bu yaptıklarımızdan rahatsız olanlar var. İçeride yapılan konuşmaları dinlediğinizde kimlerin iplerini birileri dışarıdan tutuyor daha net görebilirsiniz.