Enerji ihtilaline doğru
Türkiye’nin her gün biraz daha fazla enerjiye ihtiyacı var. Kalkınıp geliştikçe bu ihtiyaç gün be gün çoğalıyor. Şu anda enerji ihtiyacını ağırlıklı olarak üç kaynaktan karşılıyoruz. Barajlar yaparak sudan, linyit kömürü yakan termik santrallerden ve doğal gaz çevrim santrallerinden... Kömür ve su kaynağımız var ancak doğalgaz için dışarıya büyük paralar ödüyoruz.
Dünyanın en ucuz üç enerji kaynağı, güneş ve rüzgâr enerjisi ile nükleer enerji. Rüzgâr ve güneş enerjisinde gelişme var ancak nükleer enerji ile henüz tanışamadık. Gelişmiş ülkelerinin tamamı istifade ettiği halde biz faydalanamıyoruz. Türkiye, nükleer enerjiye geçmek için farklı hükümetler döneminde geçmişte üç kez girişimde bulundu ama hiç birini sonuçlandıramadı.
Türkiye’de güneş ve rüzgâr enerjisinden elektrik elde etme projeleri son yıllarda hızlandı. Ülkenin dört bir yanına rüzgâr tribünleri kuruldu. Güneş panelleri de yaygınlaşıyor. Bir diğer önemli enerji kaynağı da dalgalardan elektrik elde etme projeleri… Devletin güneş, rüzgâr ve dalga enerjisine destek vermesi, daha çok teşvik etmesi gerekiyor.
***
Dünyada nükleer enerjiden faydalanan 31 ülke var. Bunlar içinde ABD 104, Fransa 58, Japonya 55 nükleer reaktörle başı çekiyor. Dünyadaki toplam 450 civarındaki nükleer reaktör sayısı yapılmakta olanlarla birlikte 10 yıl içinde 500’ü geçecek gibi gözüküyor.
AK Parti Hükümetlerinin kararlı tutumu sayesinde, ilk nükleer santral inşaatı Mersin Akkuyu’da start aldı, bir hayli de ilerledi. Akkuyu’daki santral 1.200 megawaat gücünde dört reaktörden oluşuyor. Tek başına Türkiye’nin enerji ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacak kapasiteye sahip.
Rusların yaptığı bu santral 2023’ten önce faaliyete geçecek. İkinci nükleer santral ise Fransız – Japon konsorsiyumu tarafından Sinop’ta yapılacak. Üçüncü santrale ise ABD’liler talip. Türk sanayisinin önemli ölçüde yoğunlaştığı Trakya bölgesinde yapılması planlanıyor.
Ülke güvenliği açısından enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi de şart. Enerji için ülke dışına çıkan dövizin azaltılması önemli… Cari açık ancak o şekilde düşürülebiliyor. Cumhurbaşkanlığı, işlerin yavaş gittiğini görünce önceki gün bir kararname yayınlayarak nükleer santrallerle ilgili işlemlerin hızlandırılmasını istedi.
***
Bir nükleer santral 7 gün 24 saat mola vermeden çalışarak enerji üretebiliyor. Kar, bora, fırtına dinleniyor. Su ile çalışan hidroelektrik santrallerdeki gibi suyun azlığı, çokluğu yahut kuraklık da onu etkilemiyor. Kömürle çalışan santraller gibi havayı da kirletmiyor. Yapılması için çok geniş bir alana ihtiyaç da duyulmuyor. Yüzde 90 kapasite ile çalışan bir santralin işletme ömrü ise 60 yıl.
Önümüzdeki zaman diliminde petrol türevi yakıtların kullanımından elektrik enerjisine doğru bir geçiş yaşanacağı tahmin ediliyor. Türkiye, milli otomobil projesi için elektrikli bir model seçti. Tarım sektörünün geliştirilmesi için seçilen yeni traktör modeli de elektrikli…
150 beygir gücünde bir traktör düşünün. Tarlanızı sürüp ekiyorsunuz. Her türlü taşımayı yapıyorsunuz. 45 dakika şarj ettiğinizde 7 saat kullandığınız traktörün elktrik şarj gideri sadece 20 TL. Bu aslında tarım sektörü için büyük bir ihtilaldir. Türk tarımının kaderini değiştirecek, çiftçinin mazota bağımlılığını ortadan kaldıracak bir gelişme.
Tarımın en büyük gider kalemi mazottur. Çiftçinin belini büken, cebini yakan en önemli kalem. Türkiye’de şu andaki mevcut 1 milyon 800 bin traktör yılda 3,5 milyar litre mazot harcıyor. Mazotla çalışan traktörleri elektrikliye dönüştürdüğünüz anda Türkiye’nin yıllık kazancı 20 milyar lirayı geçiyor. Kıbrıs açıklarında ortaya çıkan petrol ve doğalgaz imkânı da dikkate alındığında Türkiye’nin geleceği oldukça aydınlık gözüküyor…