Ene: Bir mutasavvıfın romanı
(AHMET
YASİN ALDI)
Gerçek kişileri roman kurgusu içinde anlatan metinlere biyografik roman denir. Böylesi eserlerde kişilerin duyguları, düşünceleri, davranışları, alışkanlıkları, hayata bakışları gibi pek çok değişik özellikleri anlatılır. Biyografik romanlar genelde kendini gerçekleştirmeyi başaran kişilerin hayatını anlatır.
Söz konusu ünlü kişilerin bir bakıma portresi çizilir. Fatih Duman’ın Nesil Yayınlarınca basılan Ene: Sus Ey Nefsim romanı böylesi bir eser. Kitap okurunu bilinmez bir dünyaya götürecekmiş izlenimi veriyor ilk bakışta. Kapağını açtığınızda romanın adının üstünde şunu görüyorsunuz: “İstanbul’un Efsane Âşıkları 2: Aziz Mahmud Hüdâyî”. Bir sayfa daha çevirdiğinizde bir hadisle sonra hayatı anlatılan mutasavvıfın baya uzun şiiriyle karşılaşıyorsunuz.
Biyografik Roman
Şiirdeki hak, kibir, nefis, uslanmak, haset, heva, takdir, gaflet, enbiya, hidayet, inayet, fanilik gibi tasavvufi terimler geçiyor. Bunlar sayesinde romanın dünyasına dair bir tahminde bulunmak mümkün. “Önsöz Yerine” başlıklı kısmı okuyunca tam anlamıyla aktarılması güç bir konuyla karşı karşıya kaldığınızı daha iyi kavrıyorsunuz. Yazar, günümüzle geçmiş arasında gidip gelen bir anlatı oluşturmuş. Hem nefisle mücadeleyi hem de Aziz Mahmud Hüdayi’nin dünyasını ortaya koymaya çalışmış.
Elimizdeki romanın ilgi gördüğünü kırktan fazla baskı yapmasından anlayabiliyoruz. Eser biyografinin nesnel bilgisini romanın öznel kurgusuyla yoğurmaya çalışmış. Zaten biyografik romanda biyografi nesnel bilgiyi, roman ise kurmacayı temsil eder. Dolayısıyla bu türde kişinin hayatı “Şu tarihte doğdu, şu tarihte öldü.” tarzında değil bir olay örgüsü içerisinde farklı teknikler kullanılarak anlatılır.
Eserde Mahmud Hüdayi’nin nefsi ile olan mücadelesi kadılık zamanından tüm malını, işini, gücünü bırakıp sultanların bile saygı gösterdiği bir âlim olmasına kadar geçen süreç anlatılıyor. Romanda mutasavvıfla ilgili kısımların dışında sen adlı bölümler de mevcut. Hayatın muhasebesinin yapıldığı bu kısımlar günümüz dünyasıyla doğrudan bağlantılı. Televizyondan dolayı okumaya ayrılan vaktin azlığı var mesela. İlginç bir nokta da kitabın anlatıcısının nefis olması. Yani başkarakteri Aziz Mahmud Hüdayi olan anlatıyı nefisten dinliyorsunuz. Elbette bu pek görülmemiş, farklı bir tarz. Bu sayede okurun nefsin kötülüğüne daha çabuk inanması sağlanmaya çalışılıyor. Peki, roman Türkçenin seçkin ürünlerinden biri mi? Elbette hayır, çünkü dili rahat, şiirsel ve samimi değil. Çoğu hususun yapmacık bir dille anlatılması işin tadını kaçırmış. Bu yönüyle yazar biyografik romanın hakkını verememiş. Şunu da söylemeden edemeyeceğim. Bu eserde bir hareket yok, anlatım çok durağan. Geçen aylarda okuduğum Tolstoy'un Hacı Murat'ı kadar başarılı değil.
Tasavvuf Yolu
Tasavvufun önde gelen isimlerinden Aziz Mahmud Hüdayi 1541 yılında Şereflikoçhisar’da doğmuş ve kadılığa kadar yükselmiştir. Öyle ki Bursa gibi çok önemli bir şehrin kadısı olmuştur. Ancak tanık olduğu ve çok etkilendiği bir olay sonrası, kitabı okuyanlar bilir, tüm malını, mülkünü, şanını bırakıp nefsini terbiye etmek amacıyla Üftade’nin yanına gider ve onun öğrencisi olur. Hatta ciğer satar, abdesthane bile temizler. Çok zor durumlarla karşılaşıp kadılıktan tasavvufa geçmesini Yunus Emre’nin hayatıyla bağdaştırmak mümkün… Tıpkı Yunus gibi yavaş yavaş nefsini terbiye etmeye başlar Hüdayi. Nefsi ne zaman bir şey söylese “Sus ey nefsim!” diyerek ona uymamaya çalışır.
Fatih Duman¸ radyoculuğunun yanında genelde biyografik ve tarihi roman türünde örnekler vermiş bir yazar. Aziz Mahmud Hüdayi gibi isimlerin hayatı, kendileriyle mücadelesi Ene gibi daha birçok romana konu edilebilir. Nitekim dilimizde öteden beri böylesi kitapların bulunduğunu biliyoruz. Hatta son birkaç on yıldır üzerinde dikkatle durulan türlerden biri olduğu söyleyebiliriz. Fakat bunların dili ve kurgusu ne kadar başarılıdır, diye sorduğumuzda çok olumlu bir cevap veremeyiz. Diyebilirim ki onlarca baskı yapsalar da bu tür eserlerin bildiğimiz manada roman sayılması çok zordur. Çünkü kurgusu, içeriği ve anlatımı yenilikçi değil.
YENİLERDEN
— Akif İnan, Edebiyat ve Medeniyet Üzerine, İz Yayıncılık.
Akif İnan, yazdığı az ama öz şiirleri ile yazıları ile kurucusu olduğu sivil toplum kuruluşu ile kozasını ağır ağır, ama sağlam adımlarla örmüş bir önemli insan. O sadece yazmamış, yaşamış, yazdığını yaşamış ve güzelliklerin yaşanması için hayatını vakfetmiş bir vakıf insanı.
— Behiç Ak, Bulutlara Şiir Yazan Çocuk, Günışığı Kitaplığı.
Canı sıkılan Sevgican, şiirler yazıp sosyal medyada paylaşmaya başlar. Şiirleri, arkadaşlarını olduğu kadar ailesini de etkileyecek kadar ilgi görür...
— Selma Argon, Ferda Argon, Dedem Mehmet Akif, Timaş Yayınları.
Mehmet Akif’in hayat ve şiir anlayışı, ailesine bakış açısı, ailesiyle ilişkileri; bugüne kadar konuşulmamış, hiç dillendirilmemiş birçok nokta ailesinin son fertlerinden torunları ile açıklığa kavuşuyor…