Endividüalist Eğitimciler!
Endividüalizm kavramı ilk kez Fransız kökenli Alexis de Tacquille tarafından kullanılmış olup, siyaset yorumcusu olması nedeniyle de Endividüalizm anlam bakımından siyaset toplumu için geçerli bir kavram olarak kabul edilmesine neden olmuştur. Her ne kadar siyaset felsefesini, siyaset toplumunu içerisinde barındıran bir terminoloji olsa da, eğitim sosyolojisi bağlamında incelendiğinde eğitim toplumu için de pek ala kullanılabilecek güçlü argümanları içerisinde barındırdığı görülür.
Öncelikle Endividüalizm kavramının epistomolojisine bakıp daha sonra eğitim ile olan ilintisine geçelim. Endividüalizm ya da İndividüalizm literatürde şu şekilde tanımlanır; “Bireyin özgürlüğüne büyük ağırlık veren ve genellikle kendine yeterli, kendi kendini yönlendiren, görece özgür bireyi ya da benliği vurgulayan siyaset ve toplum felsefesi.”
Özetle Endividüalizm, bilgi toplumunda ‘bireycilik’ olarak tanımlanır. Endividüalizm (Bireycilik); iradenin hür olduğu, özgür olduğu tezini savunur. Yani, insanın, bireyin mekanik veyahut bilinçsiz bir varlık olmasından öte; düşünen, sorgulayan, karar alan, uygulayan, ahlakî öğretilere ve irade özgürlüğüne sahip bir varlık olduğunu ileri sürer. Kendi özelinde, bu tezi, bireyin özgürlüğü çerçevesinde şekillendirir. Bu bağlamda hiçbir birey, hiçbir zaman, bir başka bireyin iyiliği için araçsallaştırılamaz. Bu nedenle, bir bireyin iyi olması, o bireyin ahlakî yönünün güçlü olmasıyla ve özgürlüğüne olan katkısıyla tanımlanabilir. Bu özgürlüğün sınırları; bireyin kendine olan özgüvene ve başka bireylere saygı duymayı önemseyecek ahlaki öğretilere kadar uzanır. Ayrıca Edividüalizm, bireyin ilerlemesi, İslamî literatürle ‘tekamül etmesi’ tezini de içerisinde barındırır.
Bu bağlamda Eğitimde Endividüalizmin, bireyin rekabetçi tutumu da ön plana çıkar. Bir bireyin başka bireylerle rekabet etmesi, yarışması, başarması, ön plana çıkması söz konusudur. Ayrıca başkalarının özgürlüğüne girmeden kendi özgürlük alanında hareket etmesi, öğrenmesi, tekamül etmesi, ilerlemesi söz konusu; yani adil olmak ve bireyin, ferdin toplumsal hukukunu gözetmek Eğitimde Endividüalizmin ilgi alanına girer.
Siyaset toplumu için geçerli olan Endividüalizme göre, otorite olarak kabul görülen devleti, icbar ile, yani zorla, olumsuzluk ile özdeşleştirir ve “en iyi yönetim anlayışı, en az olan yönetim anlayışıdır” hükmünü kabul eder. Bu bağlamda Eğitimde Endividüalizm ise, var olan hiyerarşik sistemlerdeki yönetim kademeleri otorite olarak kabul edilir. Bu nedenle kurumlarda yönetimin iyi bir denetim ile güçlendirilmesi yerine, az denetim ve az yönetim ile zayıflatılması Endividüalist Eğitimciler tarafından benimsenmeye çalışılır. Yönetim ne kadar zayıf olursa, denetim o kadar zayıflayacağı için, eğitimcilerin kendine ait, yani bireycilik çerçevesinde kendi özgürlüklerini çok daha geniş alanlara yaymaları söz konusu olacaktır. Bu nedenle yönetim tarafından yapılan etkin bir denetim ve verimli bir disiplin sistemine karşı olup yönetimin zayıf olmasını tercih ederler. Endividüalist Eğitimciler’de ahlakî öğretiler yoktur veya çok zayıftır. Çünkü ‘benlik’ kavramı ön plandadır. Kendi benlikleri veya bencilliklerini çerçevesinde olaylar örgüsünü yorumlar veya şekillenmesini talep ederler.
Neredeyse yüzyıllık birikmiş eğitim sorunların başını Endividüalist Eğitimciler çeker. Eğitimin en temel sorunu eğitim ontolojisi içerisinde Endividüalist Eğitimcilerin varlığıdır. Toplumun ıslahı, eğitilmesi ve toplumda barış ikliminin tesisi için ilk öncelikle Endividüalist Eğitimcilerin ıslahı gerekiyor.