Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Haziran 2024

​En yüce makama yakın olmak...

Kurban, yakın olmak. En yüce makama yakın olmak. En yüce makama yakın olurken kime uzak durduğumuz da kıymetli değil midir? Uzak durulması gerekenlere uzak isek yakınlığımızın anlamı daha da büyüktür. Kurban Bayramı bu yönüyle anlamlı.

İnsan arayışın ve teslim olmanın hâliyle hayatını sürdüren bir varlık. İnancının zirvesine ve nihai noktasına kavuşmak istiyor. Kurban böyle bir nihai kavuşma olsa gerek.

Kurban, biraz da adanışın hikâyesi değil midir? Adamak, en sevilenin uğruna bir şeylerden vazgeçmek. Kolay mıdır? Asla değil! İmtihan dünyası dediğimiz şu fâni hayatın cilveleri bizi ne kadar da oyalıyor. Farkındayız ama vazgeçemiyoruz. Biliyoruz ama teslim olamıyoruz. Görüyoruz ama yüzümüzü çeviriyoruz.

Şimdi bayram geldi. Hoş geldi! Kime bayram, biz nelerden vazgeçtik de hayatımıza bayram geldi?Sahi, kurban hangi manasıyla hayatımıza girdi, şimdi hangi manasıyla biz onu karşılıyoruz? Kurban deyince gözümüzde daha çok kurban pazarları canlanır oldu. Niye böyle olduk? Hani, yakın olmaktı, kime yakınız? Kime uzağız? Kurban, en büyük imtihan değil miydi? Ah, İsmail’i adayan ve teslim eden o yüce ruhtan bize ne kaldı?

Kurban yakın olmak. Evet, bunu bilmeyenimiz yok. Peki, şimdi soralım mı, neye yakınız, neye uzağız? Yanlışa uzak, doğruya yakın mıyız? Haksızlığa mesafemiz nedir? Mazluma yakın mıyız; zalime uzak ve onun karşısında mıyız? Kötünün karşısında, iyinin yanında mıyız? Çirkine uzak, güzele yakın mıyız? Bu soruları çoğaltabiliriz? Neyi kazandığımızı, neyi kaybettiğimizi görmek zor değil.

Kurbanın içimize, hayatımıza aşıladığı adanmışlık tohumundan filizlenen ne var hayatımızda? Ne yazık ki her şeyi yok ederek önümüzü açıyoruz ve büyük boşluklara çıkıyor yolumuz. Şimdi kime yakınız? Biz ihtirasla saldırıyoruz ve dünyanın bizi aldatan tüm cazibelerine karşı yakınlığımız gittikçe artıyor. Bizi bu gidişten, bu yanlış gidişten kim kurtaracak?

Bugün dünyanın birçok noktasında zalime yakın, mazluma uzak ve insanlığımızı kaybettiğimiz noktada değil miyiz? Biyolojik olarak insanı yaşatmak değil, hakikî insanı, insan soyunu yaşatmak ve onun temsilcisi olmak zorundayız. Ancak biz hayvanlaşmış dürtülerimizle dünyayı talan etmeye niyetlenmiş gibi yakın olunması gereken ne varsa onlardan uzaklaşıyoruz. İşte Gazze! Gazze’dekiler hakikî manada kurbanın ne olduğunu bize canlarını feda ederek, mallarını vererek, en sevdiklerini kurban ederek göstermiyorlar mı? Soralım mı, şimdi kim daha fazla hak ediyor bayramı? Yüzleşmek kolay mı, bu yanlış gidişle bu çarpık ve iddiasız hayatla nereye varırız? Bizi kim kurtarır, akıttığımız kanlar hangi toprağı sular? Kim yoldaş olur bize?

Bayram; çocuksu masumiyetle bakmak değil miydi? Affetmek, barışmak, kucaklaşmak… Nerede o masum çocuklar, nerede kaldı masum çocukluğumuz? Ne güzel anlatmış Ziya Osman:

“Çocuklar bakıyorlar, gözlerinde mavilik,

Bize bakıyorlar çocuklar, bir deri bir kemik.

Çocuklar tutamıyorlar ellerinde oyuncakları,

Çocuklar koşamaz olmuş bacakları.”

Şimdi elimizde keskin bıçak, önce nefsimizi, boynumuzu uzatalım mı? Kurban olalım en yüce kata, vazgeçelim dünyalık ihtiraslardan. Bayram olur hayat.