En güzel hazineler, Allah'ın katındadır
Markette, sokakta, pazarda başında şapka, elinde bilet, “Bugün çekiliyor!” diye gezenler görürüz. Adına talih dedikleri bir kuşun kafamıza konacağının umudunu bize telkin edercesine “Sana da çıkabilir!” kabilinden sözlerle bizi ikna etmeye çalışırlar. Reklamı da insanın iç dünyasını umutlandırır tondadır: “Çıkmaz demeyin, şansınızı deneyin…”
Her ne kadar bunun
hem dinen hem de vicdanen yanlış olduğunu ve bir bakıma kumar olduğunu bilsek
de, yine de bir anlık da olsa ‘Acaba!’
demekten kendini alamıyor insan. “Acaba
bana çıkar mı?”, “Çıkarsa ne yaparım?”, “Cami falan yaptırır, fakir fukaraya
yardım ederim!” tarzından cümlelerle meşru olmadığını bildiği bu durumu
meşrulaştırmaya çalışanlar olduğu gibi, “Ne
olmuş efendim, sanki bunu alanlara zorla mı aldırtıyorlar, burada haksız bir
kazanç yok ki, tamamen şans!” diye konuyu kestirip atanlarımız da olmuyor
değil. Bununla birlikte “Zinhar haram ve
bunu alan da, satan da, vesile olan da günahkârdır!” diyerek meseleyi dinî
açıdan noktalayanlar da var.
Maalesef, her
yılın sonuna doğru, gündemimizi meşgul eden konulardan biri piyango çekilişi
olmuştur. Bütün meseleler unutulmuş, gündem sanki sadece bu olmuş gibi.
Birileri biletine isabet edecek tutarın hesabıyla zenginlik hayalleri kurup, az
bir kısmıyla da din, diyanet işlerinde harcayarak meseleyi meşrulaştırmaya
çalışsa da, diğer bir kesim ise meselenin dini boyutuna bakarak, alınmasının
kesin bir dille haram olduğunu dillendirir. Bu durum bana bir bakıma Ramazan
ayını hatırlatıyor. Ramazan ayı her geldiğinde temel konularımızdan birisi,
orucu bozan veya bozmayan şeylerin ne olduğudur. Biri de çıkıp demiyor ki, “Yahu kardeşim, geçen sene orucu bozan
şeyler, bu yıl da bozuyor!”
Bunun da nedeni
herkesin meseleye kendi penceresinden bakmasındandır. Kendi penceresinden bakan
insan da görmesi gerekeni değil de, görmek istediğini görür. Ancak ortada duran
bir hakikat var ki, o da durumun dinî ve vicdanî boyutudur.
Ancak, ortada
dönen rakamlar meblağ olarak biraz fazla olduğu için insan, hakikatlerden
ziyade, içinde bulunduğu hayatın gerçekleriyle hareket ederek, umut
tacirlerinin, şans vesvesecilerinin kucağına düşüyor.
Ben, piyangonun
sadece yılbaşı gecesi çekildiğini biliyordum. Lakin küçük bir araştırma
yaptığımda; piyango çekilişi sadece yılın son gününde değil, hayatımızın her
gününde bir şans oyununun çekilişinin olduğunu öğrendim. Çekilişi olmayanın da
oyunu oynanıyor. Her ayın 9, 19 ve 29. günleri piyango çekilişleri, hafta içi
ve hafta sonları ise şans topu, on numara, sayısal loto gibi oyunlar, ayrıca
hemen hemen her gün at yarışları oynanmaktaymış. Yılbaşı çekilişi dışında
kalanların tutarları hayalleri süsleyecek kadar(!) bir yekûn oluşturmadığı için
bu konularla ilgili gündem pek de fazla yapılmıyor kanaatimce. Yılın en büyük
çekilişi yılın son gününün akşamında yapıldığı ve insanların çoğunun bu
çekilişe teveccüh ettiği için yılın son günlerini bu konu meşgul ediyor.
Yılın sonuna doğru
doğal olarak da alanlar alma nedenleriyle ilgili, almayanlar ise almama
nedenleriyle ilgili paylaşımlarda bulunuyor. Neden alınmalı veya neden
alınmamalı polemiklerinden uzak kalarak bir Müslüman ve insan olarak neden
alınmaması gerektiği hakkında konuşmalıyız, diye düşünüyorum.
Diyanet İşleri
Başkanlığının konuyla ilgili “Şans faktörüne dayalı olan piyango, toto,
loto, iddia, müşterek bahis, ganyan gibi tertip ve oyunlar kumardır ve
haramdır. Bu tür kumarların, geniş kitlelerin iştirak etmesi sebebi ile zararı
daha da yaygın olmaktadır.” fetvası bulunmaktadır.
Nihayetinde
piyango bileti almak ve ondan medet ummak, haksız kazanç ve kısa yoldan köşeyi
dönme umuduyla insanın tembelleşmesine neden olur. Bu da emek ve çalışarak
kazanma duygusunu yok sayarak, zaman israfına yol açar. Daha da ötesi, piyango
ve şans oyunları kumara açılan kapıdır ve kumar neticesinde yıkılan yuvaların
telafisi mümkün değildir. Helalinden kazanılacak bir lira, haram yolla
kazanılan on liradan daha çoktur.
Bununla birlikte
kimsenin kimseyi ‘kâfir’ diye
yaftalama hakkı yoktur, haddine de değildir. Lakin kesin hüküm ile haram olduğu
bildirilen bir fiili işleyen kişi günahkâr olur. Günahkâr olmak bir kişiyi
dinden çıkarmaz; ancak hükmü inkâr etmek ‘Allah
korusun!’ insanın dinden çıkmasına sebep olur. Bize düşen bir kardeşimizin
günaha girmesine engel olmaktır ve engel olurken de kalp kırmak gibi başka bir
günaha neden olmadan, son çare olarak o kardeşimiz için dua etmeliyiz.
Hülasa, “Nefsânî
arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve
gümüşe, soylu atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere düşkünlük insanlara çekici
kılınmıştır. İşte bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir. Hâlbuki
varılacak güzel yer, Allah’ın katındadır.” (Al-i İmran Suresi, 14.
Ayet)
Rabbim
günahlarımızı affetsin ve bizi doğru yoldan ayırmasın. Âmin.