En büyük farz ittihadı İslam
Günümüzde Müslümanların dağınıklığı kafirlerin işini kolaylaştırıyor. Bazen eften püften sebeplerle Müslümanların ayrılığa düşmesi İslam la bağdaşmıyor.
Halkı Müslüman olan devletlerin de istenilen seviyede bir araya gelmemeleri asla izah edilemez.
Özellikle; birinci cihan savaşından sonra mağlup olan Müslümanların batılılar tarafından bölük parça edilmeleri ve İslam ülkelerinin gizli veya aşikar bir şekilde işgale uğramasının sonuçlarını çok iyi okuyabilen bilhassa alim, aydın ve okumuş kesimin göz ardı etmemesi çok hassas ve hayati bir konudur. Halkın aydınlatılması bunlara düşer.
İttihadın en mükemmel bir örneği olan vücuttaki tüm azalar Allah'ın tasarım ve idaresiyle birbirine yardım eder. Kalp vücudun dışında kalsa hiçbir işe yaramaz ve hayatın sönmesine sebep olur. Birbiriyle uğraşan ve çarpışan bir fabrikanın çarkları düzgün bir imalat yapamaz. Birlikte güç, kuvvet ve hayat vardır. Ayrılık bunların tam tersidir.
Bu asrın allamesi Bediüzzaman Said-i Nursi bu hususta 20 ve 2. Lema ile 22. Mektup ve daha bir çok mektuplarla ittihadı İslam'ın gerçekleşmesi için Kur'an-ın altın prensiplerini ortaya koymuştur. Bakınız 22'nci mektup olan uhuvvet risalesinde; "İnnemal müminune ihvetün" diye başlayan ve devam eden ayetleri en veciz bir şekilde izahatta bulunmuştur.
"Mü'minler de nifak ve şikak (fitne ve parçalanma) kin ve adavete (kin ve düşmanlık) sebebiyet veren tarafgirlik ve inad ve hased; hakikatçe ve hikmetçe ve insaniyeti Kübra olan İslamiyetçe ve hayatı şahsiyece ve hayatı içtimaiyece ve hayatı maneviyece çirkin ve merduttur, muzir ve zulümdür ve hayatı beşeriye için zehirdir."
Bediüzzaman sadece bu paragrafta Müslümanların ayrılığa düşmesini on iki olumsuzlukla anlatmıştır. Ayrılıkçı olanların zalim, zararlı çirkin ve reddedilmiş ve aynı zamanda zehirlenmiş olduğunu vurgular. Zehirlenmiş bir insanın bütün azaları işlemez hale gelir. Hayati sistem artık devreden çıkmıştır.
Tarafgirlik hakkı örter. Doğruyu göremez, Kendinden olana sahip çıkar, Tarafgir birisi karşı tarafın elinde ne kadar güçlü bir hakikatte olsa kabullenmez, inkar eder ve hatta onu yok etmeye çalışır.
Mesela bunun en bariz örneğini bazı spor müsabakalarında açıkça görmekteyiz. Bazıları kendi takımının karşısında olan takıma büyük bir kin ve nefret duyar. Hatta karşı tarafa silahla saldıranlara rastlarız. Halbuki sporda en iyi sporcu hangi takımdan olursa olsun takdir edilir. Bu misali vermenin sebebi bu durum günümüzdeki tarafgirlik hastalığının en açık bir örneğidir.
Siyasette de bir çok insanlar kendi partisinin yanlışını görmezlikten gelir, Tarafgirlik olunca ortada doğru kalmaz. Yanlışlar doğru diye anlatılır.
Bu hastalıklar hem insanın şahsi, hem toplum, hem manevi hayatını mahveder. Müslümanlar arasındaki birliğin bozulmasına sebep sünetullahtan ayrılmak bütün bu olumsuzlukların ana kaynağıdır.
Fitne, parçalanma, kin ve düşmanlık, haksız yere tarafgirlik, çirkin ve reddedilmiştir. Müslümanların ayrılığı Müslümanlara zarar verir ve zulümdür. Müslümanın zalim olması nasıl bir felakettir.
Evet, Bediüzzamanın eserlerini dikkatle okuduğumuzda bu asırda Müslümanların nasıl bir fitne içinde olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Mümin müminin kardeşidir Allah böyle diyor. Kur'an-ın üstün de akıl yürütmek kendini ateşe atmaktır. İttihadı İslam bu asırda en büyük bir farz olduğuna göre farzı yapmayan nasıl kurtulabilir. Ayrı çalışmak ayrılık değil, yapılmayan bir hizmeti yapmaktır.
Günümüzde Müslümanlar cahilleri karşı taraf iki silahla vurmaktadır. Biri ırkçılık, diğeri mezhepçilik. Müspet mana da kullanılmayan bu iki alan içimizde düşman üretmiş ve üremektedir.
Okuduğumuz İlahi mesajları sadece okumakla yetinmeyip hayatımıza hayat yapmazsak, namazın bütün erkanını bildiği halde namaz kılmayan insanın işe yaramayan ve hayata geçirilmeyen bilgisi gibidir.
Allah, Peygamber, Kur'an, din ve kıble de birleşememek, nasıl bir vahşet ve zulüm olduğunu İlahi mesaj bizlere bildirmektedir.
Kafirler birleşirken Müslümanların ihtilafı telafisi imkansız büyük bir vebal ve cinayet ve büyük bir ahlaksızlıktır.