Emre'nin davranışları nasıl yorumlanmalıdır?
Emre Belözoğlu'nun başarılı bir futbol geçmişi var. Hem Galatasaray'da hem Fenerbahçe'de mükemmel bir performans sergiliyor. Avrupa takımlarında oynadı ve başarı ile ülkemizi temsil etti. Futbol yeteneği konusunda otoriteler müspet kanaat belirtiyorlar. Gençler ve çocuklar Emre'nin futbol tarzını beğendiklerini dile getiriyorlar.
Buna karşılık Emre mükemmel futbolu ile değil de, hoşa gitmeyen davranışları ile konuşuluyor. Yurt içinde ve yurtdışında kavga, bağırma, rakiplerle sürtüşme ve dalaşma gibi arzu edilmeyen halleri dile getiriliyor. Biz de maçlarını dikkatle izliyoruz. Karşılaşmalarda öfkesini kontrol edemiyor, tekme ve tokat atmaya hazır gibi izlenim veriyor.
Önce öfke konusunu işleyelim. Öfke biyolojik yönü olan bir olaydır. Öfkeyi tamamen yok etmek mümkün değildir. Hayvanlarda ve insanlarda öfke vardır. Önemli olan öfkenin esiri olmamak ve onu kontrol edebilmektir. Öfkesini kontrol edemeyen kişiler kendilerine ve çevresine zarar verebilirler, sonradan pişman olacakları bir davranışa sergileyebilirler. Öfkenin denetimsizliği prestij kaybına yol açabilir.
Öfke bir hastalığın belirtisi ve habercisi olabilir. Mesela şeker hastalığının ilk belirtileri kendisini çabuk sinirlenme biçiminde gösterir. Hormonlarla ilgili rahatsızlıkları (örnek, tiroid hormonlarındaki aksamalar) öfkedeki artış ile kendilerini belli ederler. Kan basıncı yüksekliği, soluk alıp vermedeki zorluklar kendisini sinirlilik şeklinde gösterdiğini hekimler gayet iyi bilirler.
Sigara, uyuşturucu madde ve alkol kullanımı öfke nöbetlerini çağırmaktadır. Diğer yandan söz konusu maddelerin yoksunluğunda da tolerans artışı, kesilme belirtileri ile hastalık tablosu karşımıza çıkmaktadır. Yoksunluk sendromundaki öfke artışı birçok suç davranışının, bu arada birçok cinayetin sebepleri arasında sayılmaktadır. Madde bağımlılığı sonucu kişilerin, toplumların ve ailelerin huzuru kaçmaktadır.
Öfke birçok psikiyatrik hastalığın sebepleri arasında yer almaktadır. Kaygı bozukluğu, depresyon, uykusuzluk, ağrı, uyum ve davranış bozuklukları öfke nöbetleri ile ortaya çıkarlar. Öfke sonucu kendisine zarar veren insanların beden-psikolojik sağlık yönünden kendilerini bir iç hastalıkları uzmanına emanet etmeleri bir hekim tavsiyesi olsa gerekir.
Bir başka tabloda Kişilik Bozukluklarıdır. Kişilik Bozukluğu tanısı ahlaki ve dini değerlendirme, kesinlikle değildir. Kişilik Bozukluğu olanların "UYUM ve DOYUM" zorlukları mevcuttur. Bu insanlar çevresiyle ve kendisiyle barışık değildirler; onların empati yapma yetenekleri yoktur. Bu insanlar bahaneci olurlar, dürtüleriyle hareket ederler, kötülüklerden çevrelerini sorumlu tutarlar.
Kişilik Bozukluğu olanların süperegoları yeterince gelişmemiştir; bir suç işlediklerinde vicdan azabı çekmezler veya pişman olmazlar. Bu fertler madde ve alkol kullanmaya eğilimlidirler. Bunlar ayrıca, engellenme eşikleri ve öfke eşikleri çok düşük olduğu için tetikçi olmaya müsaittirler. Bu noksanlıkları başkaları tarafından bilindiği için kolayca kışkırtılabilirler.
Bir kişiyi ve davranışlarını uzaktan değerlendirmek mümkün ve doğru değildir. Öfke eşiği düşük olanları ailesi ve yakın çevresi daha iyi bilir. Bir insan öfkesine yeniliyorsa ve bu yüzden zarar görüyorsa bir sağlık kuruluşuna veya hekime başvurması sağlığı ve geleceği için şarttır.
Yazdıklarımın futbolcu Emre Belözoğlu ile hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü kendisini tanımıyoruz ve futbolculuğunu değerlendirecek düzeyde birikimimiz ve bilgimiz mevcut değildir.
Sonuç: "Spor özellikle futbolda teknik yetenek kadar "HUY" da önemlidir ve dikkate alınmalıdır."