Dolar (USD)
34.07
Euro (EUR)
38.00
Gram Altın
2833.60
BIST 100
9975.61
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Haziran 2017

Emperyalizmin son Tangosu

Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından sonra İslam dünyasında yaşanan kaos ve parçalanmışlık, tecdid; yenileşme hareketleri başladı. Efgani ve Abdh'un "Peygambersiz İslam" fikriyatı sadece Batı'ya karşı kompleksli kalemler tarafından ilgi gördü. Müslüman halklar nezdinde itibarı olmadı.

Fikir dünyasındaki yenileşme çalışmaları, Hasan El Benna'nın teorisyeni ve kurucusu olduğu Müslüman Kardeşler hareketi taban buldu. Şiddetten uzak, tarih ve İslam değerleri ile barışık ve onları yaşamayı merkeze alan bu anlayış bütün İslam coğrafyasında yayıldı kökleşti. 1960 ve 70'li yıllardaki şiddet sarmalından kendini koruyabilen Müslüman Kardeşler hareketi, 1980'lerin sonlarında İslam dünyasında alternatifsiz bir siyasi gelenek haline dönüştü.

Afganistan'da da karşılık bulan bu uyanış hareketi, NATO ve Batı'nın kurduğu şiddet tuzağına düştü. Gönülleri sözlerle fethetme hareketi, bir anda silah sarmalında kendini buldu. Tabi Afganistan'da Müslümanların şiddete başvurmasının sebebi, sadece Necibullah rejimi değil Sovyetler Birliği'nin işgal hareketi de önemli etkendi.

Türkiye, Milli Selamet ve Refah Partisi geleneğinden gelen siyasi ekolü tercih etti ve ülkenin yönetimini bu kadrolara 2002'de teslim etti.

Filistin'de aynı ekolden doğan HAMAS, 2006'da yüzde 60 civarında seçmen desteği ile taban buldu. Tunus'ta Nahda hareketi ve "Arap Baharı" rüzgarı ile İslam dünyasında Tecdid hareketi başladı.

İslam dünyasındaki yenileşme hareketine karşı Batı dünyası kesinlikle hazırlıksız değildi. 1960'ların başında Fetullah Gülen gibi piyonları üzerinden Yeşil Kuşak Projesi ile İslam dünyasını şiddet ve fitne sarmalının içerisine Türkiye'de Refah Partisi belediye pratiği ile Filistin'de HAMAS'ın "sivil hükümeti" İslam dünyasında ciddi anlamda örnek oldular.

Türkiye'de halk yerel yönetimlerden sonra ülke yönetimini de bu kadrolara emanet edince Batı dünyası da karşı argümanlarını geliştirmeye başladı.

Halkın, devletin yönetimini teslim ettiği Recep Tayyip Erdoğan'ın başına önce "Cumhuriyet Mitingleri" adlı emperyalist kalkışma ile çorap örmeyi denediler. Ancak bunda başarılı olamayınca, Gezi eylemlerini tertiplediler. Bunda da başarılı olamayınca, DAEŞ'in ateist versiyonu olan PKK çetelerini devreye sokarak "hendek savaşı" yöntemi ile Erdoğan'ı devirmeyi denediler.

NATO ve Batı dünyası bunda başarılı olamayınca 15 Temmuz 2016'da Yeşil Kuşak Projesi'nin ilk piyonlarından olan Fetullah Gülen çetesini devreye sokarak askeri darbe marifetiyle Erdoğan'ın temsil ettiği emperyalizm karşıtı siyasi hareketi devirmeye teşebbüs etti. Ancak bunda da başarılı olamadı.

Aynı dönemlerde eşzamanlı olarak Filistin'de Mahmut Abbas'ı kullanarak HAMAS'a hükümeti vermediler. Bununla da yetinmeyerek İsrail'i HAMAS'ın üstüne salarak onu şiddet sarmalına çekmeye çalıştılar.

Mısır'da halkın tercih ettiği Müslüman Kardeşler siyasi hareketini kana boğdular. Sisi'nin eli ile binlerce Mısırlı sivili katledip, Müslüman Kardeşler siyasi kadrolarının tamamını zindana tıkadılar.

İslam dünyasındaki uyanış hareketi Suriye'de de kendini gösterir göstermez, Batı dünyası bunu da boğmak için tüm argümanlarını kullandı.

Libya'da Emperyalizmin işbirlikçisi Halife Hafter'e verdikleri kirli desteğin aynısı Suriye'de de sahneye koydular.

Yemen'deki uyanışı da İran eliyle Husiler üzerinden boğuyorlar.

Suriye'de anti emperyalist muhaliflere insani yardım yapan Katar'ı da boğmaya çalışıyorlar. Hem de Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri eliyle. Körfez'in İsrail'i konumundaki Birleşik Arap Emirlikleri (Amarat), kelimenin tam anlamı ile İngiliz Anahtarı görevini görüyor. Bütün kirli operasyonların merkezi ve finansörü Amarat rejimi maalesef.

Batı dünyası, Türkiye'yi Arap dünyasında yalnızlaştırmak için "Neo Osmanlıcılık" iftirasını yayıyor. Ve Osmanlı'nın en büyük düşmanı da hepimiz biliyoruz ki Suudi Arabistan ve İran'dır.

Türkiye, Suriye'de olduğu gibi, Libya, Tunus, Yemen ve Filistin'de halkın tercihlerine saygı gösterilmesi gerektiğini savunuyordu.

Türkiye'nin Suriye'deki muhalefetin üzerinde etkili olması ile birlikte, bu sefer böledeki emperyalizmin bir diğer piyonu olan PKK'nin Suriye'daki yapılanması olan YPG-PYD çetelerini devreye kaydular. Suudların da desteklediği ve yüzde 90'ının PKK'lılardan oluşan SMDK'yı kurdular. ABD emperyalizminin piyonu olan SMDK'nın finansörlüğünü Bahreyn yapmaktadır.

Ama Suudi Arabistan, Hem Yemen, Hem Irak, hem de Suriye'de emperyalistlerden büyük kazık yedi. Her gün onlarca askerini Yemen'de kaybediyor. Ve Suud'un her şehrinde İran kontrollü bombalar patlıyor.

Suud'un kuklası olan Bahreyn'de de İran gün geçtikçe daha da güçlü hale geliyor.

Trump yönetimi defalarca Ortadoğu'da İhvan'ı istemediğini açıkladı. AK Parti'yi de İhvan kategorisinde değerlendirip, operasyon çekiyorlar. Ve Bekleyip göreceğiz, ABD mi kazanacak Türkiye mi?

Erdoğan'ın sebepler dünyasındaki tek gücü Türkiye halkıdır. Ne var ki içeride Yargı, AK Parti içindeki AKP'liler yüzünden Erdoğan'ın bu gücüne darbe vurulmaya çalışılıyor. Umarım Erdoğan içeride kendisine kurulan bu tuzağı görüyordur.