Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Haziran 2017

Emperyalizmin Değişmeyen Oyunu: Müslüman Savaşı

Ortadoğu, her gün büyük krizlere ev sahipliği yapmaktadır. Irak ve Suriye gibi sıcak çatışma bölgelerine ev sahipliği yapan Ortadoğu, son olarak Suudi Arabistan'ın öncülük ettiği Körfez Bloku (Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Maldivler), Katar ile bütün diplomatik ve ulaşım ilişkilerini kesti. Katar'ı dünyadan izole etmeye yönelik bu hamle ile Suudiler liderliğindeki Körfez Bloku, Katar'ı tam olarak kendilerinin uydusu haline getirmeyi amaçlamaktadırlar.

Katar-Körfez gerilimini doğuran ana faktör, aslında Suudi Arabistan'ın Arap dünyasında tek hakim olma ihtirasından kaynaklanmaktadır. Suudi Arabistan, Katar'ın kendisine bağımlı olan yeni bir Bahreyn olmasını istemektedir. Arap dünyasının hakimi olma konusunda bölgesel iktidar mücadelesi veren Suudi Arabistan ve Körfez bloku, Katar'ı Hamas ve İhvan gibi örgütleri desteklemekle ve İran'la yakınlaşmakla suçlamaktadır. Suudi Arabistan liderliğindeki Körfez blokunun, HAMAS ve İhvan'ı terör örgütü olarak kabul ettiklerini özellikle not etmemiz lazımdır.

Suudi Arabistan ve Katar ilişkileri, sürekli olarak gerilimli olmuştur. 1992 Yılında Katar ve Suudiler arasında ciddi bir sınır anlaşmazlığı meydana gelmişti. 2014 Yılında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, Doha'dan büyükelçilerini geri çekmişledir. Şimdi ise çok koordineli, kasıtlı ve sistematik bir şekilde çıkartılan bir krizle karşı karşıyayız. Bu krizde Körfez Blokuna Suudi Arabistan öncülük etmektedir. Aslında bu, Suudi Arabistan-Katar-İran-Amerika krizidir. Körfez Bloku, Katar'a giden bütün deniz, kara ve hava yollarını kapatarak Doha yönetimini dünyadan koparmaya ve kendileri önünde diz çöktürmeye çalışmaktadır. Körfez bloku, Katara diz çöktürmek için mevcut krizi Amerika-İsrail ikilisinin desteğiyle kasıtlı bir şekilde çıkartmış, derinleştirmiş ve sürdürmektedir.

Körfez Bloku, Katar'ın İhvan'a ve Hamas'a olan desteğinin sona ermesini, Al-Jazeera başta olmak üzere Katar medyasının Suudilerin çıkarına uygun yayın yapmasını, İran'la ilişkilerin bitmesini, Katar'ın ekonomisinin Suudi Arabistan tarafından kontrol edilmesini istemektedir. Talepleri karşılanmadığı takdirde Suudi Arabistan, Bahreyn'e yaptığı gibi Katar'ı el altından işgal ile korkutmaktadır.

Suudiler ve Körfez Bloku, Katar krizini Amerika'nın onayı ve desteğiyle çıkarmışlardır. Amerika'nın en büyük askeri üssünün Katar'da olduğunu ve bu üste on iki bin civarında Amerika askerinin bulunduğunu not etmeliyiz. Amerika, İran'a karşı düşmanlık duyan, HAMAS ve İhvan'la ilişkileri kesilmiş tamamen kendi çizgisinde bir Katar istemektedir. Amerika'yla olan bağımlılık ilişkisini yenileyen Suudi Arabistan, konjonktürün imkanlarından yararlanarak Katar sorununu Amerika adına nihai olarak çözmeyi hedeflemektedir. Amerika, Körfez Blokunun Katar'a askeri müdahalesini istememekte, diplomatik ve ekonomik açılardan Katar'ın boğazının sıkılarak terbiye edilmesini arzulamaktadır.

Kuveyt, Katar ve Körfez Bloku arasında gerçekleşen krizde arabulucu olarak birtakım girişimlerde bulunmaktadır. Ancak Kuveyt'in, tek başına bu krizi çözmesi zordur. Krizi çıkaran Amerika'dır. Suudi Arabistan ve Katar arasındaki kriz, Amerika'nın müdahalesi ve aracılığıyla çözülecek şekilde kontrollü çıkartılan yapay bir sorundur. Katar krizinde bütün yollar Washington'a ve İsrail'e çıkmaktadır.

Suudi Arabistan, Katar'ı coğrafik, ekonomik ve diplomatik kuşatma ile esir alarak etkisizleştirmeyi denemekte ve Körfez İşbirliği Konseyi'nden atma ile tehdit etmektedir. Körfez Bloku için en kötü senaryo, Katar'ın İran ile yakınlaşmasıdır. Katar'ı tamamen kaybetmeyi Amerika ve Körfez kaldıracak durumda değildir. Katar yönetimi de, Riyad'ın sömürgesi olma anlamına gelecek hiçbir talebi kabul etmeyecektir. Şu ana kadar Riyad ve Doha arasında, orta yol anlamına gelecek bir uzlaşma formülü bulunmuş değildir.

Arap ülkeleri, terörizmi desteklemek gibi suçlamalarla Amerika'nın ve İsrail'in kışkırtmalarıyla birbirleriyle çatışmaktadırlar. İslam dünyasında ve Ortadoğu'da esas tehdit emperyalizm ve Siyonizm'dir. Katar ve Körfez Bloku arasındaki kriz, Arap ülkelerinin basit iktidar hesapları uğruna bütün İslam coğrafyasını ateşe atacak emperyalist ve Siyonist oyunların kuklaları olmaya istekli olduklarını göstermektedir. Coğrafyamızda asıl tehdidin emperyalizm ve Siyonizm olduğunu anlayacak, ve küçük hegemonya hesaplarıyla Müslüman ülkelerin birbirini tüketmeyeceği yeni bir siyaset ve uluslararası ilişkiler modeline ihtiyaç vardır.

Amerika ve Körfez Bloku, Katar'ı terörizmi desteklemekle suçlamaktadır. Suudi Arabistan ve Amerika, terörizme çok kapsamlı bir anlam yüklemektedirler. Amerika ve İsrail, kendi çıkarlarına aykırı olan her şeyi terörizm olarak damgalarken, Körfez diktatörlükleri de otoriteryanizme, despotluğa, keyfiliğe ve baskıya kısacası kendi tahakküm sistemlerine karşı olan her şeye terörizm demektedirler. Katar'a yönelik kuşatma harekatı, terörizm efsanesinin arkasına saklanılarak Arap dünyasında emperyalizmin, Siyonizm'in ve otoriteryanizmin ittifakıyla Müslüman halklara karşı bir hegemonya ve sömürgeleştirme savaşı verilmektedir.

Trump yönetiminin ve İsrail'in yeni dönemde Ortadoğu'da aktif sömürgeleştirme olarak ifade ettiğimiz politikası uygulamaya geçmiş bulunmaktadır. Aktif sömürgeleştirme politikasının özü, Sünni dünyanın ilk önce kendi arasında çatışması ve daha sonra Şii dünya ile savaşması üzerine kuruludur. Emperyalizm-Siyonizm ikilisi, Trump liderliğinde Müslüman toplumlar arasında savaş çıkartmak için Katar üzerinden ilk krizini sistematik bir şekilde tezgahlamıştır. Müslüman toplumların emperyalizmin ve Siyonizm'in aktif sömürgeleştirme planına Tek Ümmet olma bilinciyle karşı koymaları gerekmektedir.